İmran hastalığının verdiği etkiyle, sesini kontrol edemiyordu. Bunun dışında fazla bir etki kalmadığından bugünlük işe gitmeye karar vermişti. Belki de Miray'ı da götürebilirdi. Tüm hafta onun başında durmuş ve eğlenememişti. Bu jesti ona yapabilirdi. Aylin Hanım'ın bundan haberi olsa, pek hoş karşılamazdı bunu biliyordu fakat kesinlikle umursamayacaktı. Kot ceketini üzerine alıp, içerisine düz bir tişört giymişti. Saçlarını olduğu gibi bırakıp, her zamanki giydiği pantolonlarından birini giymişti. Normal boyutlardaki sırt çantasını kullanmayı ihmal etmiyordu. İmran koşar adım aşağı kata indiğinde, televizyon izleyen Miray'ın önünde durdu ve "Haydi" diye bağırdı. Miray bitkin gözlerini onda sabitledi ve konuşmak istemeyen yarım bir ağızla söylendi.
"Ne?"
"Sen de benimle geliyorsun. Biraz eğlenirsin. Ortam senin yaşıtlarınla dolu." Gözlerini sinirle süzdü ve istemediğini belli etti. İmran, değer verdiği arkadaşının yanına anne şefkati ile oturdu ve sırtına güven verir esine iki kez hafif bir şekilde dokundu.
" Bir sorun mu var? "
Miray'ın gözleri dolmaya başlamış ve ağlamamak için kendini zor tutar bir hale gelmişti. Tek bir hareketinden bunu anlayan İmran, ne olduğunu bilmeden asla onu bırakmazdı.
"Hayır." dedi titreyen sesiyle.
"Söylesene kızım." Omuzundan düşen çantanın kolunu, omzuna sabitlemişti.
"Sadece gelmek istemiyorum."
"Sebep? Benden daha çok eğlenmeyi istersin ve seversin."
Miray serçe parmağıyla gözünden düşmek üzere olan bir yaşı yanağına eşit bir şekilde dağıtmıştı.
"Oraya gelmek istemiyorum. Görmek istemediğim insanlar bugün oraya gidecek."
İmran bu tavrın altında bir şey yattığına o kadar emindi ki, ifadesizce bakmayı sürdürmüştü. Miray pes eder gibi bir ifade sergileyerek anlatmaya başlamıştı.
"Okulda bir zamanlar bana ilgi gösteren biri, şu an bir başkasına ilgi göstermeye başladı. Yani, sanırım. Bir süre sonra ona tam alışmaya başlıyorum derken bunu görmek beni kötü hissettiriyor. Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum İmran. Gerçekten bundan çok sıkıldım."
İmran, onun hızla anlattığı her şeyi dinlemiş ve aklına geleni derhal uygulamaya sokan biri olduğundan dolayı ayağa kalkıp, Miray'ın da kalkmasını beklemişti.
"Allah'ım! Çok inatçısın lanet olsun."
Ellerini büyük bir hırsla koltuğa vurup yerinden kalkmıştı. Miray, annesinden gelen bir alışkanlıkla normal gün saatleri içinde evin içerisinde bile dışarı çıkmaya müsait bir şekilde giyindiğinden, ona uyum sağlamak zor olmamıştı. İmran'ın telefonundan yükselen bir sesle, bekletmeden telefonuna göz atmıştı. Yağız'ın şöforundan gelen bir mesajı beklemiyordu. Az sonra onu almaya geleceğini söylüyordu fakat bundan emin olmak adına, Yağız'ı arayacaktı.Telefon birkaç çalışa açılmıştı.
"Sen şöforunu mu yolladın?"
Yağız herhangi bir selam almadığı için şaşırsa bile, düşündüğünde İmran'dan bunu beklemiyordu.
"Evet."
İmran emin olduktan sonra bir de mesaj gelen numaranın sonunu ona sormuştu. "Tamam, eyvallah."
Aldığı cevap ile ağzı açık kalmıştı çünkü bir şey diyemeden lafı suratına kapanan telefonla yarım kalmıştı. Miray şahit olduğu konuşmayı düşündüğünde gözleri yaşlı bir şekilde gülmeye başlamıştı. Çıkmak üzereyken, ayakkabılarının bağcıklarını düzeltiyorken gülmesine devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...