GURONİ - 64

7.7K 453 115
                                    

İmran duyduklarıyla şaşkına dönmüştü. İstanbul'da kalacağını mı söylüyordu, yoksa hayal falan mı görüyordu kararsız kalmıştı. İlk önce babasına ardından onun eşine bakıverdi. Kadının bunu beklemediği oldukça aşikârdı fakat onun da fikrini almasını bekliyor gibiydi. Tuhaf ve anlam veremediği şey, burada kalmaya devam etme ihtimalleriydi. Kadını ve çocukları biraz daha görmeye ve misafircilik oynamaya tahammülü kalmamıştı ve sabrı tükenmeye yüz tutmuştu. 

Kadın, kırılmış bir ifadeyle bir şey söylemeden oturma odasına, yani çocuklarının yanına gitti. İmran ile babası karşı karşıya kalmışken, ona boş bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. Çok şey söylemek istiyordu fakat babasını artık söyleyecek kelimelerine bile değer görmüyordu. 

Hâlâ karşı karşıya durmaya devam ediyorken en son babası elini İmran'ın omzuna koydu ve konuşmaya başladı. 

"Yarın ilk işim bir ev bulmak olacak merak etme." dediğinde İmran omuzunu sarsıp babasıyla olan temasını kesmişti. 

"Ne yapıyorsanız, yapın." demişti İmran. Babası böyle bir tepki beklemese de bundan başka bir tepkiyi de İmran'ın göstereceğini bekleyemezdi. Ne yapmasını bekliyordu ki, 'Canım babam' demesini falan mı?

Bu kadar sert bir tepki gösterecek kadar içerisinde kötülük beslemediğini bilen babası, yine de bu asi ve yersiz tavırlarını kızına yakıştıramıyordu. Bir yandan normal karşılasa da bir yandan şu şekildeki olan tavırlarını en azından böyle bir durumda göstermesini istemiyordu. Nitekim, sonuç olarak karşısındaki İmran'dı ve birçok şeyi ondan bekleyebilirdi. 

"Kızım, neden böyle konuşuyorsun?" Babasının üzüldüğünü ses tonundan bile anlayabiliyordu fakat ciddi anlamda artık umurunda dahi değildi.

Ona kızım demesinden sonra daha çok sinirlenmeye başlayan İmran, evde çocukların olduğunu kendine hatırlatarak sakinleşmiş ve durgunlaşmıştı. 

Ses tonunu olabildiğince alçaltmış ve fısıldama tonunda konuşmaya başlayarak babasına doğru bir adım atmıştı. 

"Yapması gereken şeyler konusunda geç kalan birine ne diyebilirsin ki?" dediğinde tükürürcesine konuşması babasının kalbini bir kere daha kırmasını sağlamıştı. İmran'ın defalarca kırılan kalbinin yanında babasının hissettikleri bir hiç gibi kalırdı. Bunun farkında olan İmran, bu yüzden babasıyla bu kadar rahat konuşabiliyordu. Dünya üzerinde birbirinin imtihanı olan iki insan gibi yaşamlarını sürdürmeye devam etmek zorundalardı. 

O sırada kapının zili çalmaya başlamış ve İmran'ın beklemediği bir davetsiz misafir daha gelmişti. Babası panikle sordu. 

"Birini mi bekliyorsun?" 

Ne zamandır babasının ondan hesap vermesini istediğine karar veremeyen İmran, kapıyı açmaya doğru gidiyorken babasına anlam veremeyen bir bakış yollamıştı. Bu bakışla adeta 'Sana ne' der gibiydi. 

Kapıyı açtığında, Okan karşısında saçma bir şekilde gülümseyerek duruyordu. İmran ne yapacağını bilemez bir şekilde paniklemiş ve evinde misafir olduğundan dolayı ve bu misafirin babası ve ailesi olduğunu düşündüğünde daha fazla panik yapmıştı. 

İmran'ın suratındaki o gergin ifadeyi sezen Okan, ne olduğunu anlamamıştı. Birkaç gündür İmran'ı göremiyordu ve bu şekilde gergin bir suratı ondan beklemiyordu. 

Onunla vakit geçirdikçe kendisine alıştığını düşünüyordu ve birden bu yüz ifadesini gördüğünde yolun en başına döndüğünü düşünmeden edemiyordu. Daha basit bir sebep düşünse aslında, gayet normal karşılayabilecekti fakat İmran konusunda basit değil, sürekli çetrefilli düşünmeyi kendine huy edinmişti. 

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin