"O adam kızıma bir şey yaparsa onu yaşatmam! Beni anlıyor musun ?"
Metehan'a kuzeni sayesinde ulaşan haber, onu rahat yerinden panikle kalkmasını sağlamıştı. Yanında gecenin bir vakti neye uğradığını şaşıran eşi, hızla arkasını döndü ve eşine baktı. Büyük ölçüde onun işleriyle ilgili bir takım sorunlar yaşanınca böyle öfkeleniyordu ya da İmran hakkında herhangi hoşuna gitmeyecek bir haber aldığında böyle oluyordu. Nasıl ve neye tepki vereceğini eşi olarak çok iyi biliyordu fakat son zamanlarda bu kadar psikolojik olarak yıpranmasını kesinlikle beklemiyordu. Büyük kızının onu fazlasıyla yorduğunu düşünüyordu. Kendini İmran'ın yerine koysaydı ne halde olacağını düşünmek dahi istemiyordu ama eşine zarar veren bir evlada sahip olmasını da istemiyordu. Bu yüzden İmran'ı pek benimseyemiyordu. Gerçi, pek benimseyecek fırsatı olmamıştı fakat sadece bunu düşünmeden edemiyordu. Yatağından öfkeyle kalkmış ve yüksek sesle odanın ortasında bağırmaya başlayan eşine öylece uyku mahmuru gözlerle bakmaya devam ediyordu. Sabırla telefon konuşmasının bitmesini bekliyordu.
Metehan öfkesine hakim olmak istiyordu fakat bunu hiç beceremiyordu. Söz konusu olan onun evladıydı ve her ne kadar ondan utansa, görmek istemese bile sırf kendisi yüzünden kendi çocuğunun başının belaya girmesini istemezdi. Bunu hangi baba isteyebilirdi ki?
İstediğini elde etmek için her şeyi yapabilecek bir adamdan bahsediyordu ve bu adamın hiçbir canlıya tıpkı Metehan gibi acıma duygusu yoktu. Kızı için şimdiden endişelenmeye başlamıştı. Kuzeni, İmran'ı kendi çocuğu olsaydı eğer ondan ayırmaksınız koruyup kollayacağından adı kadar emindi fakat bu durum kuzenini aşabilirdi. O adam fazlasıyla tehlikeli ve bilinmeyen yönleri fazlasıyla olan bir adamdı. Yıllarca yanında oğlu gibi büyüyen Metehan, onun birçok hassas ve önemli yönlerini biliyordu. Bu yüzden İmran'ı o adamdan koruyabilecek sadece kendisi vardı. Bunun farkında olmaktan nefret ediyordu fakat kızının ona her an muhtaçlığı olabilirdi. Bunu İmran elbette kabul etmezdi fakat o bilmese de istemese de bu yaşanabilirdi. Oldukça zor uyuyan Metehan, başına açılan başka bir dertten dolayı daha uykusuna ara vermek zorunda kalmıştı. Bu öyle bir dertti ki, gözüne gram uyku girmese bile haklı bir sebebi vardı.
"Orospu çocuğu! Benim kızımdan ne istiyor?"
Kuzeni ile hararetli bir konuşmanın içerisine giren Metehan kuzeninin verdiği tesellilere asla kulak asmıyordu.
"Beni deli etme! Teselli edip durma beni saçma sapan."
Sinirinden ne yapacağını bilemiyordu. Elini duvara geçirmemek ve yan odadaki çocuklarını uyandırmamak için kendini oldukça zorluyordu. Elini büyük bir şefkatle kavrayan eşine baktı. Hızla elini ondan çekmişti. Sakin olmasını isteyecek ve tonlarca gereksiz kelime kuracaktı. Daha fazla teselli cümlesini kaldıramayacak olan Metehan onu uyarır bir şekilde bakmıştı. Zira, sinirlenmeye başlıyor ve ne yapacağını bilemez bir hale gelmekten endişe ediyordu.
"Sakin olmamı mı bekliyorsun? Ciddi misin sen? Kızım orada benim, kızım!"
Metehan o kadar sinirlenmişti ki, şimdiye kadar onu nasıl bir psikolojide tek başına İstanbul'da bıraktığını dahi düşünmeden konuşmaya başlamıştı. Karşısında kuzeninin olduğunu unutarak bunu söylemişti çünkü her seferinde yaptığının bir hata olduğunu ona söylemiş ve kendisini bu karardan vazgeçirmek için oldukça uğraşmıştı.
Kuzeni yine onu deli edecek cümleyi kurmuştu.
"Metehan, İmran'ı İstanbul'da tek başına bırakıyorken de o senin kızındı. Bunu hatırladığın iyi olmuş kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Genç Kurgu18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...