"Senin burada ne işin var!"
İmran fazlaca yüksek çıkan sesine engel olmamıştı. Okan elini havaya kaldırdı ve durması gerektiğini belirtti.
"İmran, zaten yeterince korktu. Susmalısın."
"Sen karışma şu an ciddiyim."
Okan ağzına hayali bir fermuar çektikten sonra yavaşça fazlasıyla eskimiş koltuğa kendini bıraktı ve iki genç kadını izlemeye devam etti.
"Aklından ne geçiyordu? Gecenin bu saatinde buraya gelmek neyin nesi? Şu haline bak. Sorumsuzluğun her şeyinden belli oluyor."
Miray sessizce ağlamaya devam ediyorken, ağzından bir hıçkırık kaçıvermişti. Tıpkı bir bebek gibi ağlıyordu ve İmran olmasaydı belki şu an çok farklı bir yerde olabilirdi.
İmran kendini Okan'ın olduğu koltuğa attı ve kafasını ellerinin arasına aldı. İsmi kadar emindi ki buraya geliyorken kimseden izin almamıştı.
"Bak, onlar senin iyiliğini düşünüyor. Benden uzak durman senin için en iyisi olabilir. Yani en azından annen öyle düşünüyor. En önemlisi de o senin annen. Saygı duymak zorundasın. Eğer benimle arkadaş olmanı istemiyorsa olmayacaksın. Ben de seni görmeye gelecektim kabul fakat karşımızda ki bir anne. Annemi hatırlamıyorum ama değer verilecek varlıklar olduğunu biliyorum."
"Anlamıyorsun işte! Ben senden arkadaşım olmanı değil ablam olmanı istemiştim." Korktuğu için tekrar hıçkırmıştı. Elinin tersiyle gözyaşlarını tenine yediriyorken bir yandanda İmran'ı inceliyordu.
"Senin suratına ne oldu?"
O patronun zorla alıkoyduğu yerden kaçıyorken adamalarla boğuşuyorken olmuş yaralarını soruyordu.
İmran cevap vermezken, tekrar sorusuna soruyla karşılık vermişti.
"Annenin ve babanın haberi yok değil mi? Telefonunu da almamışsın. Ya polise gitmiş olsalar? Hiçbir şeyi düşünmüyorsun Miray."
"Bana bağırıp durma. Seni görmeye geliyorum. Suçlu ben oluyorum."
"Hava karardığında bilmediğin sokaklara gelemezsin! Ayrıca sana beni görmeye gel demedim. Evine götüreceğim. Kalk."
İmran git gide sinirlenmeye başlamıştı. Miray inat ediyor ve gitmek istemediğini belirtiyordu.
"Miray bir daha söylemeyeceğim."
Sert bir dille uyardığında Miray gözlerini de elinin tersiyle silmişti.
"Okan, sen de evimden defol artık. Demir attın."
Okan güleceği sırada bunun şu an hiç sırası olmadığına kaanat getirmişti. Ceketinin iç cebinden ıslak mendil paketini çıkardığında Miray'a uzatmıştı.
"Siz çıkın çantamı alıp geliyorum."
İmran'ın sözüyle Miray'ın teşekkür etmesi yarım kesilmişti. Miray ve Okan birkaç adım sıralayıp küçük evden uzaklaşmışlardı.
"Islak mendil için teşekkür ederim."
"Teşekkür ederim mi ? Senin İmran ile nasıl bir bağlantın var?" Teşekkür edilmesine şaşırmıştı çünkü İmran'dan böyle bir konuşma şeklini daha önce duymamıştı. Yakın olduğu kişilerden de duymayı normal olarak beklemiyordu.
"Ablam olur."
"Kesin olarak bir bağlantınız olmadığına eminim. Teşekkür ettin resmen."
Okan ima ile söylediği şeyden sonra Miray'ın gülme isteği artmıştı fakat ablasının yanında bu gözünün hiç tutmadığı kişinin ne yaptığını bilmesi gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Fiksi Remaja18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...