GURONİ - 69

7.8K 451 254
                                    

İmran, babasının başına berbat şeyler geleceğini o kadar iyi biliyordu ki bunu kendine ispat edemiyordu. Biliyordu, hissediyordu. Böyle kötü bir işin içerisinde olan bir adamın sağlıklı yıllar sürmesi beklenemezdi fakat evlatlık iç güdüsü onun için yine de endişe ediyordu. Umursamaması gerektiğini biliyordu fakat engel olamıyordu. Bunu beceremiyordu. 

 En nihayetinde onun babası ve ailesinden kalan tek parçaydı. Aynı şekilde Metehan'ında düşünmesi gerekiyordu fakat düşünemiyordu. O kızına gerekli olan her şeyi öğreterek yeterli babalık görevini yaptığını düşünüyordu. Babalık, sadece yaptığı şeylerden ibaret sayılmıyordu. İmran'ın yaptığı tam olarak evlatlık olsa da, babasının yaptığı tam olarak babalık değildi. Ona tek konuda minnettardı; düşüncesizliğini yetenekleriyle örttüğü için.

 İzbe ve oldukça karanlık olan evde babası kendi karışık işleri yüzünden bıçaklandığı için bekliyordu. O kadar anlamsızdı ki bu ne yapacağını bilmiyordu. Babasının yarasını bile göremediğinden, durum hakkında tahmin bile yürütemiyordu. 

Derin bir nefes alıp, kafası sola çevirdiğinde karşılaştığı yüz her ne kadar tanıdık olsa bile babasıyla ilgili neredeyse önemli her konuda yanında olan kişinin Kutay olduğuna şaşırıyordu. Tanıyordu ama her seferinde yanında gördüğü için şaşırıyordu da.. Yanında olması gereken kişinin başkası (?) olması gerekmiyor muydu?

 Tuhaf bir şekilde, etrafına bakmayı sürdüren İmran bakışlarını Kutay'dan çekemeden ona yakalanmıştı. Yakalandığının farkında varsa bile gözlerini onun üzerinden çekmemişti çünkü gözleri tek bir noktaya kilitlenmişti. Çekinmiyordu çünkü onun kendisini tanıdığını düşünüyordu. 

 Kutay'ın anlam veremediği fakat hoşuna giden bu değişik göz teması, İmran'ın gözlerini onun üzerinden çekmesiyle son bulmuştu. Belki de anın içerisinde yaşamak istediği  tek durum olabilirdi fakat bundan haberi olan tek kişi yalnızca Kutay'dı. Bu gidişle bu durumdan İmran'ın pek haberi olamayacakmış gibi duruyordu. Umutsuz değildi, sadece vazgeçmişti. 

Kutay ve İmran'ın tanımadığı adamlardan bir tanesi, İmran'ın yanına gelmiş ve kısaca selam vermişti. Böyle bir ortamda İmran'a verilen selam, farklı sonuçlar doğurabileceğinden Kutay bir miktar telaş etse de durumu gözlemlemekten başka bir şansı yoktu.

İmran, tüm seviyesiyle selamı kafasıyla onaylar bir biçimde sallayarak almıştı. Başka bir şey demeye ihtiyaç duymayacaktı fakat adam onu konuşturmak mecburiyetinde bırakıyordu ve oldukça sinir bozucuydu. 

"Nasılsın?" 

İmran ilk önce babasının bir bağlantısının olduğunu düşündüğü adama en az onun kelimeleri kadar boş olan bir şekilde bakmıştı. Böyle bir durumda soracağı şey bu muydu? Kendisiyle dalga geçildiğini düşünmeye başlayan İmran, derin bir nefes alarak adama bakmaya başlamıştı. 

"Ashabımı bozuyorsun." dedikten sonra kapının önündeki o kalabalıktan sıyrılmak adına, yavaşça adımlarını evin arka bahçesine sıralamıştı. Onun peşinden yalnız kalmaması adına, Kutay'da gittiğinde tuhaf sessizlik bozulmaz bir hale gelmişti.

Kutay onunla konuşmamak için gözünün önünde olmaması için elinden gelen birçok şeyi yapmaya hazırdı fakat anlam veremediği şeyler kafasını meşgul ettiğinden, her seferinde ona destek olmak amacıyla kendisini İmran'ın yanında buluyordu. Biliyordu, hiç kimseye hiçbir şekilde ihtiyacı yoktu fakat yine de psikolojik olarak bu insanı güvende hissettirirdi ve onun için daha iyi olabilirdi. 

Ona aşık değildi. Bundan adı kadar emindi fakat anlam veremediği bir çekim hissediyordu. Bu çekimi aşk olarak asla adlandıramıyordu fakat ondan bu şekilde geri dönüşler alsa belki de ilkbahardaki ağaçlar gibi duyguları da yeşerebilirdi. Bunu anlatamamak ve anlamlandıramamak Kutay'ı o kadar sinirlendiriyordu ki, kendisinin cesaretsiz bir velet olduğunu düşünmeye başlıyordu. Bunu ona yaptıran da düşündüren de İmran'dı. Tuhaf hissetmesine neden olan kişinin yanında, eşini kaybetmiş mıknatıs gibi hissediyordu. 

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin