İmran yine yeniden sinirli bir şekilde onun üzerine çullanan örtü ile gününe başlamıştı. Kendini halsiz hissediyordu fakat yerinden kalkamayacak kadar da kötü değildi. 2 gün öncesine kadar öyleydi fakat şu an kesinlikle öyle değildi. Sürekli başında sanki bir şey olacakmış gibi birinin durması canını sıkmaktan başka bir halta yaramıyordu.
Dikkatini çeken diğer bir nokta ise Kutay'ın sanki kendi eviymiş gibi iş çıkışında iki gündür İmran'ın evine uğramasıydı. Bu konu onu rahatsız etse bile, bir yandan daha da güvende hissediyordu. Sonuç olarak hastaydı ve ne olacağı kesinlikle belli olmazdı.Miray üç gündür okula kendi başına gittiğini sanıyordu fakat böyle bir durum söz konusu değildi. İmran'ın haberi olan ve Cevdet Bey'in görevlendirdiği bir korumanın gözü sürekli Miray'ın üzerindeydi fakat bu ondan habersizdi. Son üç gündür kendisini çok özgür ve rahat hissediyordu. Bu kadar hissetmesi bile İmran için yeterliydi. Değer verdiği birinin istediği duyguları tatması ve mutlu olduğunu görmek onun moralini yükseklerde tutuyordu.
Canını sıkan şey sadece 3 gündür işe gidememesiydi. Evde oturdukça duvarlar adeta üzerine ayaklanmışçasına geliyordu.
Miray okuldan yeni gelmiş ve Kutay ağabeyinin ona telefonda anlatarak yaptırdığı çorbadan İmran'a servis etmek için direkt olarak sırt çantasını yere fırlatmıştı.
"İmran, ben geldim!"
İmran, elindeki kumandayla televizyonda sıkıntıyla kanalları değiştiriyordu. Miray'ın neşe ile yükselen sesinin ardından gözlerini o tarafa doğru çevirdi.
"Kapının sesini duydum Miray."
Huysuzca söylenen İmran'ın bu tavrına alıştığından dolayı çok umursamayan Miray, dolaptan tencereyi çıkartıp kısa sürede ısıtmıştı. Bir tepsinin üzerine çorba kasesini yerleştirdiğinde mutfağın girişindeki hareketlilik dikkatini çekmişti.
"Neden yatmıyorsun? Ben getirecektim çorbanı."
İnatçı bir şekilde söylenen Miray, İmran'ın sinirlerini bozmaya yetecek bir davranışta bulunmuştu. Sinirle sandalyesini geriye doğru çekiyorken söylenmişti.
"Bunları o Kutay tembihledi değil mi?"
Miray kasenin altındaki tepsiyi alıyorken kıkırdamaya başlamıştı. O burada yokken bile çekişir tonda çıkan sesi onu güldürmeye yetiyordu.
Kaşığını alıp hızla içmeye başlamıştı. Sesi hâlâ değişik bir tonda çıkıyordu. Arada tutan öksürük ve hapşırık krizleri dışında pek bir şeyi olduğu söylenemezdi.
Derin bir nefes alıp, üzerine çöken ani bir durgunlukla, sol elini aynı yönde olan yanağına yasladı ve peçete ile silinmekten tahriş olmuş burnunu tekrar sesli bir şekilde çekti.
Birkaç gündür sorumluluğunu yerine getiremiyormuş gibi hissediyordu çünkü Muhammed Kutay'ın yanındaydı. Bu teklifi kendisi yapmıştı fakat yine kendine haksızlık ettiğini düşünerek yine kendine söylenmeye başlamıştı. Ondan şüphe duyduğundan değil fakat kendi işini yarım bırakmış gibi hissediyordu.
"İyi misin İmran?"
Ona yöneltilen sorunun ardından, kendini toparlamış ve Miray'a dalgınca bakmıştı.
"Sadece yaz ortasında grip oldum. Bunda büyütecek ne var?"
Azarlar bir tonda konuştuktan sonra hızla mutfaktan çıkmıştı. Sinirine hakim olamıyor ve hasta olduğu için kendini kımıldamak konusunda eksik hisseden kısıtlama hayatının odak noktası olmuş biri gibi hissediyordu. Tedirgin ve çaresiz gibi kendini görmesi de bu yüzdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...