GURONİ - 43

16.6K 864 110
                                    

Hava kararmaya başlamak üzere olduğundan insanlar davet yerine gelmeye çoktan başlamışlardı. Birer birer içeri giren yüzlerin hiçbirini tanımayacağını düşünüyordu, ta ki tanıdık bir yüz içeri girene dek..

İlk önce onun yüzünü ardından, diğerlerinin yüzünü görüyordu. Sinir kat sayıları kendi bedenini aşarken artık yapacak çok fazla bir şeyin kalmayacağını düşünüyordu. Ya onlara açık açık soracaktı ya da onların bir davranışta bulunmasını bekleyecekti fakat bugün bunu öğrenecekti.

Kutay, aniden değişen yüz hatlarını fark etmiş ve ne olduğunu sormak için onu dürtecekken, aklına gelen şeyle duraksamıştı. Eğer bugün burada tekrar bir olay çıkarsa, Aylin Hanım'ın bakış açısı ona karşı değişebilirdi ve bu durumda zararlı çıkan hem Kutay hem İmran olurdu çünkü Kutay, İmran'ın çalışmaya devam etmesini istiyordu. Sebebini kendine sormadığı ve buna tenezzül etmediği bir şekilde onunla iş arkadaşı olmak istiyordu. Bu yüzden İmran'ı dizginleme görevini kendi kendine üstlenmişti.

Adımını o tarafa doğru sıraladığında panikle İmran'ın kolundan tutmuş ve gereksiz bir güç gösterisiyle yanına çekmişti.

"Nereye gidiyorsun?"

İmran kolunu kendine doğru çekmiş ve bedenini de Kutay'dan uzaklaştırmıştı. Gereksiz yakınlıklardan hoşnut olmuyordu ve bunu Kutay ona sürekli yapıyordu. Aklının bir köşesine onu uyaracağını kendisine hatırlatmak için kaydedip, tuhaf karşıladığını gösterir bir biçimde Kutay'a baktıktan sonra çenesinin ucuyla 2 kadın 3 erkek olan ve o gün İmran'ın başına bela açan arkadaş grubunu gösterdi.

"Kargoyu eminim bunlar yolladılar."

"Tekin tipler olmadığı, şunun kaşındaki yara bandından belli." dedikten sonra kollarını göğüs kafesinin önünde bağlamıştı.

İmran istemsiz bir şekilde arkaya savurduğu saçının sonrasında "Ben yaptım." demişti. Gururlandığı şey bir kişiye şiddet uygulamak olsa bile bunu umursamıyordu. Eğer sinirlerini bozan bir şey varsa İmran için her şey mübâhtı. Bu yüzden biraz sonra şu saçma sapan bulduğu uzunca bakışma eylemi bittikten sonra gidip sormayı düşünüyordu. Zira biraz daha ona bakmayı sürdürürlerse olay çıkacaktı buna emindi. Derin bir nefes alıp kafasını onaylamaz anlamda salladı. Bunu yapmak istemiyordu fakat yapacaktı.

Merak ettiği diğer bir nokta onların burada ne işi vardı? Kızıldemir ailesi ile herhangi bir bağlarının olduğunu kabul etmek istemiyordu. Belki tekrar alışmaya döneceği yerde, sorunlu insanlar görmek istemiyordu. Bazen kendisi de sorunun başlangıç kaynağı olabiliyordu fakat ona sorun yaratan, çevresindeki tiplerdi. Mesela Miray'ın çevresinde dolaşıp onunla konuşmaya çalışan az önceki güvenlik görevlisi sinirlerini bozmaya başlamıştı bile.
Göğüs cebindeki telefondan bir bildirim sesi geldiğinde direkt olarak eli telefonuna kaymıştı. Ekranın üzerinden okuduğu bildirim Miray'a aitti.

"Bana seni soruyor. Allah aşkına gel beni kurtar." (19:22)

 İmran sinirle kafasını kaldırıp tekrar o tarafa doğru bakmaya başlamıştı. Mimiklerimle yeterince açık sözlü olduğunu düşünüyordu ve aksini kesinlikle düşünmüyordu.
 Derin bir nefes alıp, sinirini bastırmak istercesine ikilinin yanına yavaş adımlarla yürümeye başlamıştı. Bir an için ne yaptığını düşünüyordu. Ne yapıyordu? Sahi, yürüyüşü podyumdaymışçasına değişiklik gösteriyordu. Kendini toparlayarak onların yanına vardı ve sinirle konuşmaya başladı. 

"Ne soracaksan, bana sor bakayım?" dedikten sonra uyarır bir güçte kendi yaşlarına yakın güvenlik görevlisinin omuzuna dokunmuştu. 

Bu kadar açık söz beklemeyen genç adam şaşkınlıkla arkasını dönmüş ve ne diyeceğini bilememişti. Nereden duyup şahit olduğunu bilmiyordu ama yine de bu onu etkilemeye yetmişti.

GURONİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin