İmran, Miray'ın üstün ısrarlarını daha fazla dinlememek adına önceki gibi onlarda kalmaya karar vermişti. Gerçi herhangi bir karar vermesine gerek yoktu. Orada ona ait bir oda olduğuna göre, kısmi olarak onun o evde yeri vardı fakat o ait hissedemiyordu. Seneler sonrasında tanımadığı bir ailede, aile sıcaklığı bulmak onu sevindirse bile aynı zamanda şaşırtmıştı. Belki de biraz korkutmuştu. Sonuç olarak insanlara olan güveni hayatındaki güvenmesi gereken tek insan olan babası sayesinde(!) sarsılmıştı. Sarsılmakla kalmayıp aynı zamanda yerle bir de olmuştu fakat bu kimin umurundaydı ki?
Babasının ciddi anlamda o kariyerinden başka bir şeyin umurunda olduğunu düşünmüyordu. Kollarını Miray'ın onu yatırdığı yatağın içerisinde önünde bağlamış ve çarşafın desenlerini inceliyordu. Öyle bir bakıyordu ki, çarşafta yüz yılın sanat eserinin olduğunu düşünmeye başlayabilirdiniz fakat düz bir çarşaftı işte.
Miray elindeki kocaman bir tepsiyle içeri girmişti. Ona karşı bütün şükranlığını bu şekilde göstermek istiyordu. İmran'a şükranlık belirtecek durumlar oldukça az olurdu bunun farkında olduğundan bu fırsatı iyi değerlendiriyordu.
İmran kafasını incelediği çarşaftan kaldırıp, kapıdan giren Miray'a bakmıştı. Gözlerini tavana diktikten sonra, hemen ona çevirmişti.
"Miray.."
Lafı yarımda kesilmişti çünkü hemen arkasından odaya giren Kutay, ona 'Sus' diye bağırmıştı. Miray büyük bir dikkatle İmran'ın kucağına tepsiyi bırakmıştı. En sevdiği çorbayı bilmiyordu fakat herkesin büyük bir beğeni ile içtiği mercimek çorbasını onun için hazırlatmıştı. Eğer pişirmesini bilseydi kesinlikle kendisi bunun için çabalardı.
Kaşığı eline alan İmran'ın hâlâ yorgun olduğu elinin titremesinden belli oluyordu. Bu Miray'ı ne kadar üzse de bir şey yapamaması daha da üzüyordu. Onun elini incelemeye devam ettiği sırada çorbayı üzerine dökebilme ihtimaline karşın tepsiye koyduğu peçetelerden birini İmran'ın önüne açmıştı. Bu hareketi İmran'ı gülümsetiyorken, Kutay Miray'a oldukça şaşırıyordu. Ona bir anne gibi davranıyordu ve bu onun yaşındaki bir kıza göre ve Miray'a göre oldukça değişik bir hareketti.
"Miray! Tamam."
İmran yapmacık bir sinirle söylediğinde Miray bunu ciddiye almıştı fakat Kutay bunu anlayabiliyordu. Konuşmaya dahil olmak istemişti.
"İstemem yan cebime koy."
Dediğinde İmran elindeki kaşığı tepsinin kenarına bırakıp, Kutay'a dönmüştü.
"Sen oradan neden gelinine laf sokan kaynana gibi atlıyorsun ki?"
Kutay ona donuk bakışlarla bakmaya başlamıştı. Bu kız onunla arkadaş olduğundan mı bu kadar rahat konuşuyordu yoksa, yine saçma sapan yüreğimi tutmuştu.
"Düzgün konuş!" uyardığında İmran kaşığını alıp umursamadan çorbasını içmeye devam etmişti. Kutay nerede ne konuşacağını düşünmeyen biri olarak yeniden alakasız bir şekilde hastanedeyken hemşireye sorduğu soruyu tekrar sormuştu.
"Onu sen aramamışsın!"
Odadaki tekli koltukta oturan Kutay'ın dizi oynamaya başlamıştı bile. Konunun bu şekilde tekrardan açılması ve bu utanç verici sorunun oradaki görevindeki bir hemşireye sorduğunu aklına getirdikçe İmran sinirlerine hakim olmamaya karar vermişti.
"Ne!" dehşetle bağırdıktan sonra, Miray ortamın gerildiğini anlamıştı. İlk önce Kutay ağabeyine sonradan İmran'a bakmıştı. Kutay ağabeyinde değişik bir sinir mevcuttu. Bunu hiçbir şekilde çözemiyordu. İmran'da ki sinir her zamanki gibiydi. Bilindik!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GURONİ
Teen Fiction18'li yaşlarının başında babasının güvenilir olmayan bir takım işleri yüzünden tek başına bırakılan genç bir kız, hayatının tam olarak dört senesi yaşadığı depresif ruh haliyle sokakta geçirir. Bu süre içerisinde gördüğü her canlıya yardım duyguları...