26.Bölüm

551 52 14
                                    

EYLÜL
Bugün resmen cenazem kalkıyor gibiydi. Bu elbise de kefenim. Babam beni bu yaşımda evlendiriyordu, üstelik tanımadığım, daha önce hiç görmediğim biriyle, sırf para için...

Zorla kıyafetimi giymiştim.Annem saç ve makyaj da yap demişti ama benim buna halim yoktu...

Giyindikten sonra yatağımda oturdum ve sessizce ağlamaya başladım.Sinirden ağlıyordum... O sırada kapı çaldı ve hemen gözyaşlarımı sildim...

Mert: Eylül çabuk!

Eylül : nooluyo? Geldiler mi?

Mert : hayır... ama bizim ayyaş da gitti... hadi fazla zamanımız yok

Eylül : ne için zamanımız yok?

Mert : gidiyoruz

Eylül : nereye?

Mert : soru sorma hadi... geri gelmeden gidelim

Eylül : anlamıyorum, nereye gidicez?

Mert : kaçırıyorum seni... evlenmene izin veremem

Eylül : Mert yapma... geç olur ama yine de bu nikahı yapar babam... nereye kaçıcaz ki hem? İki gün sonra geri dönmek zorunda kalıcaz

Mert : ben dönerim.. sen dönmeyeceksin. Hayatını mahvetmene izin veremem.

Eylül : ama...

Mert : aması falan yok... hadi gidiyoruz...

Annem mutfakta yemeklerle uğraşırken ona görünmeden koşup çıktık. Mert elimi bir an olsun bırakmamıştı, koşuyorduk ama nerede duracaktık bilmiyorum...

CEMRE
Güneyle beraber odama çıkmıştık, bir müzik açmıştık ve ben çalışma masamda önümdeki kağıtta çizim yaparken o da benim yatağıma oturmuş telefonuyla uğraşıyordu. Ben de bu arada çizimle ilgili onunla sohbet ediyordum...

Cemre : fuşya ya da lila tonlarında birşey düşünüyorum.. sen ne dersin?

Güney : hı?

Cemre : fuşya nasıl olur diyorum?

Güney : fuşya... bilmem ki?

Cemre : olmaz mı?

Güney : Canım, inan ne söylediğini bilmiyorum.. fuşya nedir onu bile bilmiyorum...

Cemre : canım mı?

Güney : evet... canım değil misin?

Cemre : öyle miyim?

Güney : öylesin tabii ki

Cemre : e madem anlamıyorsun, neden bana bakıp gülüyordun?

Güney : sen anlatınca güzel oluyo.. seni izlemek falan...

Cemre : peki o zaman... fuşya bir renk.. mor ve pembe arasında bir renk.. bak bunun gibi...

Güney : güzelmiş..

Cemre : sen o telefonda naapıyorsun?

Güney : şey...

Cemre : versene şunu bana...

Ayağa kalkıp yatağa doğru, yanına geldim.Telefonu elinden almak için uzanırken o da telefonu kendine doğru çekince ben de iyice ona yaklaşmıştım.. resmen burun burunaydık ve aramızda hiç mesafe yoktu. gözleri dudaklarıma gitmişti... gözlerimi kapadım ama o öpücüğü dudaklarımda hissetmemiştim... burnumdan öpünce kıkırdadım...

Hayal kırıklığına mı uğramıştım?

Belki de...

Yoksa istemiyor muydu? Bu düşünceyle suratımı buruşturdum...

Güney : seni şimdi öpseydim, burdan çıkamazdık, ama annen aşağıda...

Söylediğiyle şok olmuştum ve tüm vücudumun ateş aldığını hissettim. Muhtemelen kızarmıştım. Birşey demeden hemen çalışma masama döndüm ve çizime devam ettim. Ama o benim bu halimi farketmiş olacak ki büyük bir kahkaha attı...

EYLÜL
Mertle bir ara sokakta durup dinlendik. O da bu sırada telefonla konuşmaya başladı. Acaba kimle konuşuyordu?

Mert : merhaba... çok vaktim yok, ama acil, sizden.. pardon senden birşey istemem gerekiyor...

....

Mert : kardeşimin bir süre evden uzaklaşması lazım ve bu çok önemli.. yardımına ihtiyacım var

.....

Mert : kardeşimin kalıcak bir yere ihtiyacı var, birkaç günlüğüne sadece... saklanması gerekiyor.

.....

Mert : çok sağol.. geliyoruz o zaman

....

Eylül : kimdi o?

Mert : vaktimiz yok... şu mahalleden kurtulalım... bizi bulamasınlar...

Mertle yürümeye devam ettik. Ama geldiğimiz yer...

Eylül : Mert, saçmalama!

Mert : ben de istemezdim ama şuan sen daha çok önemlisin, bunu yapmak zorundaydım...

Eylül : ben eve dönücem...

Mert : ne?! Saçmalama Eylül! Hadi, giriyoruz içeri...

Daha bugün, yüzüne onu istemediğimi söylediğim çocuğun evine gelmiştik. Biz zili çalmadan kapı açılmıştı bile. Mert ile apar topar içeri girdik...

Mert : çok sağol...

Serkan : rica ederim... sorun ne? Nooluyo?

Eylül : birşey yok.. Mert buraya beni zorla getirdi... gelmek istemiyordum

Mert : derdin ne senin?

Eylül : derdim falan yok, Mert! sadece burda kalmak istemiyorum, hepsi bu

Mert : patronum olduğun için istemiyo.. yani evet garip bir durum ama gerçekten mecbur olmasam gerçekten bunu istemezdim Serkan..

Serkan: ne olduğunu anlatacak mısınız artık? Evimde bir suçlu falan mı saklıyorum?

Eylül : suçlu mu? Çıldırıcam! Ne diyorsun sen ya?!

Mert : babam Eylülü bugün bir adamla evlendirecekti. Bir akrabamız ile, sırf zengin diye yapacaktı bunu...

Serkan : ne?!

Mert : imam nikahı kıyılacaktı, babam imamı almaya gittiğinde de Eylül'ü kaçırdım evden

Serkan : tamam.. tamam.. plan nedir?

Mert : bir iki gün içinde Eylül'e kalıcı bir yer bulucam. Şimdilik idare edicek bir yer lazım. En fazla 3 gün...

Eylül : ya nereye kadar kaçıcam Mert? Kaçış yok. Babam beni illa ki bulur... bu insanların başına da dert olucaz

Mert : evlenceksin yani

Eylül : başka çarem mi var?

Mert : Eylül sen daha 17 yaşındasın, o adam 35 yaşında! iki katın yaşında biriyle mi evleniceksin?!

Aşk AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin