120.Bölüm

272 32 8
                                    

MERT
Adamlar kafama dayamışlardı silahı. Ne olduğunu anlamadan içeri girdiler...

Mert : nooluyo be?! Siz kimsiniz?!

Adam : çok konuşma! Bize borcunuzu ödeyin! Hem de hemen

Mert : ne borcu be?! Ben kimseden borç falan almadım

Adam : ama baban aldı ve kaçtı. Babanın borcunu ödemek sana düşer. Şimdi o parayı hemen istiyoruz. Hem de hemen

Mert: o adamın borcunu falan ödemem ben. Gidip kimden alıyorsanız alın ama bu eve bir daha gelmeyin...

Adam : namlunun ucunda olduğunu unuttun galiba... böyle konuştuğuna göre yürek yedin herhalde... ama sevdim seni... sana 2 gün müddet...

Başka birşey demeden çekip gittiler...

Bizi terkeden adamın burcu çıkmıştı başımıza. Eylül buraya gelmemeli... Kader de öyle... onların asla buraya gelmemeleri lazım, bir de onların hayatı için endişe edemem...

Hemen kardeşimi aradım...

Eylül : abi? Şey ben bu gece...

Mert : gelme Eylül...

Eylül: evet geç oldu ama yarın

Mert : yarın da gelme Eylül...

Eylül: nooldu? Yoksa... haaa anladım ben tamam tamam...

Mert : yanlış anladın kızım, öyle değil... sen de Kader de bir süre buralara uğramasanız iyi olur...

Eylül : abi nooluyo?

Mert : sen Serkanın yanındasın dimi?

Eylül: evet yanımda

Mert : sen versene onu bana...

Serkana durumu anlattım. O da Eylülü göndermeyeceğine dair söz verdi bana. Aralarındaki sorun her neyse umrumda değildi. Serkan küs de olsa böyle bir durumda Eylül'ü bırakacak bir adam değil, bu yüzden içim rahat...

SERKAN
Eylüllerin evinin etrafında bir mafya dolaşıyor ve eve resmen adamın kafasına silah dayıyarak giriyordu. Eylül bunu öğrense, abisinin tehlikede olduğunu bilse burda bir dakika bile durmaz, evine gider. Bu yüzden öğrenmemeli...

Eylül: sen iyi misin?

Serkan : evet...

Eylül: affettin mi artık beni?

Serkan : affettim Eylül...

Eylül: ama şey...

Serkan : nooldu?

Eylül: senin.. yani o bıraktığın tel parçası var ya

Serkan : yani yüzüğüm

Eylül: evet o... o çantadaydı ve çanta... of nasıl çaldırdım ya... nasıl yenildim ona...

Serkan : canım... önemli olan sensin... sen burda, yanımdasın, iyisin... gerisi önemli değil.

Ona çıkarttığı yüzüğü uzattım... cebimdeydi hep. Kutusuna koyup kaldırmaya cesaret edememiştim. Sanki o Eylülden bir parçaydı da ben de yanımda taşımak ister gibi...

Eylül: çok teşekkür ederim...

O sırada dikkatimi çekmişti. Elbisesi...

Serkan : bu elbise...

Eylül: senin hediyendi...

Serkan: çok güzelsin Eylül... çok..

Yüzlerimiz yaklaşştı, onu öpüyordum, ama bir yandan onu incitmekten korkuyor, travmalarını daha yeni yeni atlatmışken ona o pisliği hatırlatmak istemiyordum. Ama o... o sanki daha fazlasını istiyor gibiydi...

GÜNEY
Aklıma takılmıştı bir kere. Cemre'yi rahatsız eden, tehdit savuran ama karşısına çıkmaya cesaret edemeyen bu psikopatı bulacaktım... işe Songüllerin ailesinden başlayacaktım. Akıllarınca kızlarının intikamlarını alıyor olabilirler... eğer Cemre'ye böyle saçma sapan bir oyun oynuyorlarsa bunu yaptıklarına pişman edecektim onları...

Cemre hala bornozuyla başımda dikilmiş bana bakıyordu.

Cemre : ne düşünüyorsun?

Güney : bir sürü şey... şu mesaj... düğün meselesi...

Cemre : şu mesele... sahiden düğün istiyor musun? Yoksa bunlar sadece beni mutlu etmeye çalışma çaban mı? Eğer öyleyse hiç gerek yok, istemiyorum...

Güney : evet istiyorum dedim ya kızım... sen gelinlikler içinde olmaya layıksın...

Cemre : nasıl olacak? Yani ne zaman? Nerde? Bunları hiç düşündün mü kocacım?

Güldüm...

Güney : herşey senin istediğin gibi olacak prenses... istediğin yerde, istediğin zaman... gelecek insanlar, gelinlik, mekan... herşeyi sana bırakıyorum...

Cemre : herşeyi ben mi yapıcam ya?

Güney : yoo

Cemre : herşeyi sana bırakıcam diyosun.Ee sen ne yapıcaksın peki?

Güney : bunu gösterebilirim istersen...

Bornozun ipini çözüp kahkahalar içinde onu çoktan yatağa çekmiştim bile...

Aşk AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin