36.Bölüm

407 51 7
                                    

EYLÜL

Güney : ooo... sevgilimin hediyesini ikinci plana atıyorsun demek... neymiş bakalım ilk hediye. Lan oğlum yoksa araba mı aldılar size?

Serkan : ne arabası oğlum? Defne de sen de taktınız araba da araba... araba falan yok.

Güney : ee göstersene oğlum... saklıyo musun?

Serkan : gösterilcek birşey değil oğlum...

Serkan bana dönüp göz kırpmıştı...

Flashback

Serkan : konuş benimle...sarıl mesela bana, elimi tut.. istersen öp.. ama kaçma.

Eylül : yani ben...

Serkan : tamam.. bunların hiç birini yapma.. bari en azından gözlerini kaçırma benden... bunu yapabilirsin dimi?

Kafamı salladım...

Eylül : pastanı kesecekler.. hadi gidelim...

Gönülsüzce kabul etti...

Eve yürürken bir anda yaklaşıp yanağından öpmek istedim. Ama o da benim ne yapmaya çalıştığımı anlamak isterken bana doğru döndü ve yanağından değil de dudağından öpmüş oldum. Bir anda sırıtmaya başladı...

Eylül : sus...

Serkan : tamam... hiçbirşey söylemiyorum...

Kahkahalarla bana bakıp gülüyordu...

Eylül : gülme!

Serkan : gülmüyorum tamam...

Eylül : tamam...

Kafamı çevirip gülmeye başladım. Karanlık olmasına ve suratımı görmemesine seviniyordum

Flashback sonu

GÜNEY
Partide herkes kendi halinde dans edip eğlenirken birden müzik durmuştu. Etrafta "nooluyo ya?" sesleri yükseliyordu...

Merdivenlerin başında Songülü gördüm. Çok solgun görünüyordu.

Songül : bir dakika herkes beni dinleyebilir mi?

Naapmaya çalışıyordu bu kız? Yine neler diyecekti?

Songül : en arkada duran prenses Cemre ve okulun en havalı çocuğu Güneyi görüyorsunuz dimi? Çıkıyorlar... ama nasıl? Bunun hikayesini biliyor musunuz? Durun size en baştan anlatayım...

Songül demek bela demek. Bu kızın iyi şeyler söylemeyeceği kesindi. Buraya gelmeden önce ağlamış gibi bir hali vardı, üstelik ayakta zor duruyor gibiydi, sanki her an düşüp bayılacakmış gibi..

CEMRE

Bu kızın güzel şeyler söylemeyeceği zaten belliydi. Üstelik direkt bizden bahsetmeye başlayınca gerilmiştim. Bunu en son yaptığında benim Serkan'a aşık olduğumu söylemişti. Ama artık sır yoktu, ne söyleyebilirdi ki?

Songül : bu gördüğünüz prense, gururumu hiçe sayıp çıkma teklifi ettim ve kabul etti. Biz çıktık, çok mutluyduk, araya bu kızıl saçlı kara kedi girene kadar.. 

Güney : Songül, in aşağı hadi...

Songül : dur, daha yeni başlıyoruz... bu prensesin prensi ise bambaşka biriydi. Ama o asla kıza bakmıyordu...

Uzun bir kahkaha attı ve devam etti...

Songül : zavallı prenses...

Yine güldü...

Güney : Songül... sana aşağı in diyorum, yeter!

Songül : nooldu? Sırların mı var Güney Ertürk? Neden korkuyorsun bu kadar?

Güney : manyak mısın nesin ya?

Songül : neyse devam edeyim... ben bu sırrı ortaya çıkardım ama prenses hala o sarışın çocuğun dikkatini gram çekemedi. Çünkü onun gözü köylü kızdaydı. Kim bu çocuk derseniz, doğum günü çocuğunun ta kendisi... biraz daha beklesek, Cemreyi şalvarla, şive yapa yapa konuşurken görebilirdiniz

Kahkaha attı. Evdeki bazıları gülüyordu, bazıları da fısıldaşarak bize bakıyordu...

Songül : sonra ne mi oldu? bizim prenses bir anda Güney'e aşık olmuş.. görüyor musun sen bu işi? Nooldu, Serkan seni takmadığında geceleri ağladın mı?

Karşımda sırıtıyordu. Sinirden kıpkırmızı olduğuma emindim...

Serkan : Songül, bu kadar yeter, gider misin artık?

Songül : son 1 dakika noolur... çünkü bu hikayenin sonu dramla bitiyor...

Güney : zırvalamayı kes Songül! Defol git...

Songül : sana hamile olduğumu söylemiştim dimi? Senden olduğunu da söyledim. Ama sen beni dinlemeden başından attın! 

etraftan "ne? Oha! Hamile miymiş?" gibi sesler yükseliyordu...

Evet haklıydı ama Güney, Songülün blöf yaptığını söylüyordu. Gerçekten hamile olmadığından öyle çok emindi ki... doğru olsa bile umrunda olmadığını söylemişti. Gerçekten de bir kez olsun adını anmamıştı...

Songül : ve ben bugün naaptım biliyor musun? Hastaneye gittim, bebeği gördüm. Sonra da bu bebeği aldırdım! Ameliyat masasına yattım be! Senin yaptıklarının cezasını ben çektim! Ve şimdi belki de benim hiç çocuğum olmayacak. Senin yüzünden!

Songül artık gülmüyor, ağlıyordu... O an, yaptığı herşey silinmiş, ona üzülmeye başlamıştım. Gözlerim dolmuştu. Güneye baktım, o şoktaydı. 

Songül : sen, seni sevmeyen kızla mutlu olduğunu sanıp onunla gününü gün ederken ben acı çekiyodum. Azcık vicdan azabı çek diye söylüyorum bunları. Tabii o kadar kalbin varsa...

Bir an Güney'e baktım, sonra tekrar merdivenlerin oraya, Songül'e baktığımda onun orda olmadığını gördüm, bayılmıştı...

Aşk AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin