38.Bölüm

399 52 7
                                    

SERKAN
Cemre gidince Eylülün de orda olmadığını farketmiştim. Müştemilatta olabileceğini düşünüp oraya gittim. Kapıyı çaldım, açan olmadı. En sonunda kapıyı açtı.

Eylül : efendim?

Serkan : neden gittin? Konuşurduk

Eylül : gerek yok.

Serkan : ne demek bu şimdi?

Eylül : gerek yok diyorum işte.

Serkan : nooluyo?

Eylül : birşey yok, sen git uyu.

Serkan : ben otururuz zannetmiştim

Eylül : sabah erken kalkıcam, kahvaltı için, biliyorsun

Serkan : bir derdin mi var? Biri birşey mi dedi?Eğer öyle birşey varsa..

Eylül :hayır...

Serkan : derdini söyle o zaman

sessiz kaldı

Serkan : biz bunları konuşamayacaksak neden sevgiliyiz?

Eylül : değiliz ki zaten... sen bana aşık falan değilsin.

Bu neydi şimdi?

Serkan : bu saçmalık nerden çıktı?

Eylül : sen bana aşık falan değilsin! sen.. sen sadece hırs yaptın tamam mı? Yakışıklısın, kızlar etrafında pervane, hepsi peşinden koşuyor. Ama bir tanesi vardı ki senin peşinden koşmadı. Özgüvenin zedelendi, hırs yaptın. Sonunda istediğini elde ettin de. Ama bu aşk değildi, hırstı.

Hırs mı? Bu duygularımı sadece hırs olarak mı tanımlıyordu?

Serkan : hırs?

Eylül : evet hırs! Şimdi gider misin? Uyumam lazım

Serkan : burası benim evim, gitmiyorum

Güldü...

Eylül : doğru! Bak, gerçek yüzünü göstermeye başladın bile. Tüm o nazik tavırların beni ağına düşürene kadardı dimi? Pardon Serkan bey, haklısınız. Burası sizin eviniz, gitmesi gereken biri varsa o da benim. Ve ben istifa ediyorum!

EYLÜL
Eşyam yoktu zaten. Çantamı alıp çıktım. O da peşimden geliyordu.

Serkan : Eylül! Saçmalama, bu saatte nereye?

Eylül : neresi olursa!

Onu dinlemeden çıkıp yürümeye başladım... peşimden geliyordu.

Eylül : peşimden gelme!

Serkan : gelicem..

Eylül : ya ne istiyosun benden ne?!

Serkan : abine söz verdim. Sana göz kulak olucam. Eve dön, yarın o da varken gidersin. O zaman beni ilgilendirmez, tamam..

Beni sürükleyerek, resmen sürükleyerek müştemilata götürdü. Sonra da çıkıp gitti...

Dengesiz!

CEMRE
hiç istemesem de hastaneye geldim. Onca yıllık arkadaşlığım hatrına gittim oraya. Songülden artık her ne kadar nefret etsem de ona birşey olmasını istemezdim asla...

Odasını bulup içeri girdiğimde, Güney onun başucunda duruyordu. Saatlerdir burdalardı yani...

Güney, ona olan bakışlarıma anlam verememiş olacak ki beni dışarı çıkarttı...

Cemre : ne oluyo Güney?

Güney : ne demek bu Cemre?

Cemre : bana açıklama bile yapmadan onu alıp buraya getiriyorsun, beni aramıyorsun bile. Buraya geldiğimde hala onun başındasın ve yüzüme bile bakmıyorsun... neler oluyo?

Güney : ben özür dilerim Cemre... ama ben ne yapacağımı bilemedim...

Cemre : nasıl ya nasıl?

Güney : naapacağımı bilmiyorum tamam mı? Hala şoktayım ve hala duygularımı tarif edemem.. mutlu değilim kesinlikle... sana ne diyeceğimi bilmiyorum, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Konuşsam nerden başlayacağımı bilmiyorum... sessiz kalıcam

Cemre : bu yani...

Güney : naapıyım istiyosun?

Cemre : b-ben... bilmiyorum... burda durmanı ve onunla daha fazla ilgilenmeni istemiyorum mesela

Güney : ne? Halini görmüyo musun?

Cemre : acıyayım mı? Evet üzüldüm ama sen şuan, senin çocuğunu taşıyan bir kızın yanındasın. Beni seviyorsan benim yanımda olursun. Bencillik de istersen buna. Ama onunla kalmanı istemiyorum. Bu kadar basit...

Güney : seni seviyorum ama...

Cemre : ama ne Güney? Ama ne?

Güney : o kötü...

Cemre : evet kötü... çok kötü... şimdi de bunu kullanıp seni geri kazanmaya çalışacak

Güney : saçmalık

Cemre : bebek falan umrunda değil onun... senin de umrunda değildi. Nooldu? Ne değişti? Songülü başından atıyordun sen... bebeği aldırınca kuymete mi bindi?

Güney : bu konuşma iyi yerlere gitmiyor. Şuan çok sinirlisin, bense ne düşüneceğimi şaşırdım, kime üzülsem, hangi ayrıntıya takılsam, hangi ihanete kafayı takacağımı şaşırdım tamam mı? İkimizin de zamana ihtiyacı var...

İhanet? Kimden bahsediyordu bu şimdi?

Sonra aklım, farklı bir ayrıntıya takılmıştı.

İkimizin de zamana ihtiyacı var...

Zaman...

Cemre : ne?! Ayrılıyo musun benden?

Güney : şuan konuşmak istemiyorum, üzülmeyelim. Ayrılmaktan bahseden sensin, ben değil...

SERKAN
Sabah kalkıp kahvaltıya indim. Mert de çayı sofraya getiriyordu.

Mert : günaydın

Serkan : günaydın

Gözlerim Eylülü aramıştı ki annem imdadıma yetişmişti...

Nazan : hepsini tek başına mı hazırlıyosun Mert? Eylül'ü de çağırsaydın yardıma

Mert : müştemilata gittim ama yoktu, bugün partiden sonra burda kaldı herhalde diye düşündüm...

Nazan : aa Defneyle kalmış olabilirler

Serkan : hayır... müştemilattaydı... ben onu oraya bırakmıştım...

Koşarak çıkıp müştemilata gittim. Masanın üzerinde bir not buldum

"Herşey için, tüm yardımlarınız için teşekkürler. Abi, senden özür dilerim, vedalaşamadık. Beni merak etme, iyi olucam.

Eylül"

Aşk AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin