17. (iyi geceler fatih..)

2.1K 110 0
                                    

    Salona girdim huzursuzca. "Fatih, yeşim.." diye ayağa kalktım cem. "Eve gidin." Dedim onlara bakmadan. "Ama fatih.." diye doğruldu sedat. Anahtarı ona fırlattım. Refleksle yakaladı. Anahtara bakınca afalladı sedat. "Ne oldu bir anda?" Diye sordu vedat kuşkuyla. "Birşey yok. Hepiniz eve gidin. Size ihtiyacım yok." Dedim zorlukla. Onlara köpek gibi ihtiyacım vardı. "Arabayı benden size özür hediyesi olarak alın." Dedim pencereye bakarken. "Fatih.. sen ecrin'i götürürken sana birşey olabilir." dedi cem. "Adamlarım çevreyi sardı. Bana birşey olmaz. Gidin." Diye yalan söyledim.

Bal gibi de olurdu. Beni öldürebilirlerdi. Çünkü hedef bendim. Vedat'ın "Ama.." demesine kalmadan "Gidin artık!" Diye bağırdım. İrkildi hepsi. "Silahlarda sizinle kalsın." Diye fısıldadım. "Gidelim. İstenmediğimiz yerde durmayız." Dedi cem ve yanımdan geçerken hışımla omzuma çarpıp kapıya ilerledi. "Bağırmadan da halledebilirdin." Dedi sedat ve yanımdan geçti yavaşça. Vedat başını önde evi terk edince başımı eğdim. Onları tehlikeye atamazdım. Ben ölsem bile onlar mutlu bir şekilde hayatlarını sürdürüyor olurlardı. Arabanın uzaklaşan sesi ile yüzümde buruk bir gülümseme oluştu.

Saate baktım. 14:00. Arkamı döndüm ve merdivenlere yöneldim. "Ecrin! Gidiyoruz!" Diye bağırdım. "Geldim!" Diye bağırdı ve koşarak merdivenleri inmeye başladı. "Düşeceksin yavaş in." Dedim ve elimi uzattım. Elimi tuttu ve son 3 basamaktan atladı. "Gidelim!" Dedi heyecanla. Gülümsedim. Anahtarı alıp kapıya yöneldim. İçimde hala kötü bir his vardı. Arabaya bindik ikimizde. "Babamı ve annemi çok özledim!" Dedi heyecanla. "Onlar da seni özlemişlerdir." Dedim direksiyonu tutarken.

"Hadi.. sürsene." Dedi ecrin ve elime dokundu. Elime dokunduğu anda içimdeki istek arttı ve ona dönüp dudaklarına yapıştım. Gözleri ardına kadar açılırken gözlerimi kapattım. Ayrılacaktık. Arkadaş mı? Düşmanım olduğu için arkadaşım sayılmazdı. Ayrıca ondan hoşlanıyordum! Kendime itiraf ettiğim gerçekle dudaklarımı hareket ettirdim. Ellerini yanağımda hissedince elimi beline koydum. Yavaşça doğruldu ve kucağıma oturdu. Açlıkla öpüyordum onu. En büyük iki düşman olan doruk Kor ve yiğit Karahanlının çocukları arabanın içinde yiyişiyordu! Ellerini saçlarımdan geçirdi. Belini daha sıkı sardım.

Yavaşça ayrıldım güzel dudaklarından. Nefes nefeseydik. Alnını alnıma yasladı. "Keşke seninle o gün birlikte olsaydım.." diye fısıldadı ecrin ve başını boynuma gömdü. "Keşke düşman olmasaydık.." diye fısıldadım bende. "Seninle evlenmeyi gerçekten çok istiyordum.." diye mırıldandı. "Bende. Bu evde oturacaktık birlikte." Dedim gözlerimi açıp. Beline sıkıca sarılmıştım. O da bana sıkıca sarılmıştı. "Çocuklarımız olurdu.." diye mırıldandı. "Hayalimizin biraz dışında.." dedim. Güldük. "Çocuklarımız arkadaş değil kardeş olacaklar.." diye fısıldadı.

"Yaşlanıp gidecektik beraber." Dedim. "Ama olmadı kor." diye mırıldandı kırgınca. "Çünkü biz farklı dünyanın insanıyız Karahanlı." Dedim yüzümdeki tebessümle. "Baban ne dedi? Beni bırakmana?" Dedi konu değiştirmek ister gibi. "Bırak dedi. 'Bırakabilecekmisin ecrin'i?' diye sordu." Dedim öylesine eve bakarken. "Ne dedin?" Dedi merakla. Vereceğim cevaptan korkuyor gibiydi. "'Zor da olsa yapacağım' dedim." Diyerek gözlerimi kapattım. "Gidelim. Bir anda kurtulalım. Şu an canımızı daha çok yakıyoruz." Dedi ecrin. Başımı salladım ve belini bıraktım.

Doğruldu ve gözlerime baktı. Onu öpmeden önce deli gibi gitmek isteyen ecrin, şimdi ise gitmemesi için birşey söylememi bekliyordu. "Yan koltuğa geç." Diye mırıldandım. Gözlerindeki kırgınlık kalbimi yaktı. Başını salladı ve yan koltuğa geçti yavaşça. Zor bela ellerimi kaldırıp direksiyonu tuttum. Yutkundum ve arabayı çalıştırıp işkence gibi gelecek olan yola çıktım. Arabada sessizlik hakimdi. Ecrin dışarıya bakıyordu. Onu takmamaya çalıştım. Telefonum çaldı. Cebimden çıkardım ve telefonuma baktım. 'Babam.' Yazısını görünce açtım. "Alo? Oğlum vardın mı?" Babamın sesiyle kendime gelmeye çalıştım.

"Gidiyoruz baba çocuklarla. Sen bana mekanı söyle." Dedim. Ecrin çocukları arkamızda sanıyor olmalıydı. Umursamadım. "Kauçuk deposunda." Dedi babam. Orayı biliyordum. "Tamam. Ona haber ver ben gidiyorum." Dedim ve telefonu kapattım. Biraz daha ilerledik ten sonra sağ taraftaki orman yoluna saptım. Paslı depo gözükünce derin bir nefes aldım. Önünde park ettim ve arabadan çıktım. Depo, bir tepenin hemen dibindeydi. Üst tarafındaki bazı demirler kopmuştu. Onu bırakıyordum işte. Artık ne o nede ben birbirimizi görebilirdik birdaha. İçimdeki kötü his buydu demekki. Ayrılık.

Ecrin arabadan çıktı yavaşça. Deponun görüntüsü beni rahatsız etmişti. "Babana seni ben teslim edeceğim." Diye uydurdum. Başını salladı ve yanıma geldi. El ele? Kol kola? Kucağıma alsam? Hiçbiri olmazdı fatih! Temas yok. Derin bir nefes alıp yürümeye devam ettim. Silahım her an tetikte bekliyordu. Depoya girdik yavaşça. Heryer karanlıktı. Bir anda ışıkların yanmasıyla ecrin'i yanıma çektim. "Sorun yok.. sadece kızım karanlıktan korkuyor diye ışığı yaktım." yiğit'in sesi ile gerildim.

"Baba!" Dedi heyecanla ecrin. Bana baktı izin ister gibi. Belini bıraktım ve geriye çekildim. Ecrin'in benden uzaklaşıp babasına koşmasını izledim acıyla. Birbirlerine sarıldılar sıkıca. "Hoşgeldin canım kızım." Dedi yiğit ecrin'in saçlarını okşarken. Yiğit daha da yaşlanmıştı sanki. Saçları önceden gördüğüm saçına oranla daha beyazdı. "Bizimle bir kahve iç." Dedi yiğit. "Gerek yok teşekkür ederim. Başka işlerim var." Dedim. Ecrin kaşlarını çattı sinirle. "Bırakmam. Hem o kadar yardım ettin bana. Ben de sana iyilik yapayım." Dedi yiğit.

Bir kahve içip eve gidebilirdim. Ama yiğit'e güvenmiyordum. "Fatih ağabey hadi. Son kez." Dedi ecrin. Ona hayır diyemezdim. Başımı salladım ve onlara ilerledim. "Ferdi bize 3 orta kahve. Birisi bol köpüklü!" Diye seslendi yiğit. Yanlarına varınca elini uzattı. Elini tuttum. Tokalaştıktan sonra elimi çektim. "Kızıma iyi bakmışsın fatih." Dedi yiğit. Yutkundum ve başımı salladım. "Buyur lütfen. Şu taraftan." Diyerek elini uzattı bir yere. Söylediği yöne doğru ilerledim. Kapıyı yavaşça açtım. Bir masa dört sandalye.. başka birşey yoktu odada. Odaya girdim ve sandalyeye oturdum.

Ecrin içeriye girdi gergince. Niye gerilmişti? Karşıma oturdu. Yiğit'te içeriye girince tamamladık. Sandalyeye oturdu yavaşça. Masada birleştirdiğim ellerime bakıyordum. "Ecrin anlattı.." dedi yiğit. 'Ecrin' kelimesi ile başımı kaldırdım. "Ecrin ile evlenme kararı almışsınız. Neden sonradan vazgeçtin evladım?" Dedi yiğit bey. "Kızınızın gerek kimliğini öğrendim." Dedim yiğit'in ela gözlerine bakarken. Gözlerini babasından almış olmalıydı ecrin.

"Gerçek kimlik?" "Düşmanım." "Asıl düşmanın ve kızı ile aynı masaya oturuyorsun ama." "'Dosta yakın ol. Düşmana daha yakın.' Demişler." Diye sonlandırdım hızlı geçen atışmayı. Duraksadı ve geriye yaslandı. "Babanla görüşmek isterim kor." Dedi keyifle. "O da seninle görüşmek ister Karahanlı." Dedim duygusuzca. Gerildi. Yutkundu ve gülerek korkusunu gizledi. "Çok cesaretlisin." Dedi yiğit nefretle. "Çok korkaksın sende." Dedim bende tiksinerek. "Korkak değilim. Fedakarım." Diye tısladı nefretle.

"Fedakarlık; kendi durumu iyi olmasına rağmen kızı daha bebekken başka bir aileye vermek mi? Fedakarlık üvey ailesi tarafından bile reddedilen kızını yaşamana rağmen görmezden gelmek mi? Fedakarlık değil senin yaptığın. Sen sadece onu kendinden uzaklaştırdın! Korkaklık yapıp kaçtın. Burada gelip fedakarlıktan bahsetme." Dedim hışımla. Yiğit tepkim karşısında afalladı. Yerime oturdum sinirle. "Hele ki bana hiç bahsetme." Diyerek son noktayı koydum. İçeriye elinde tepsi ile bir adam girdi. "Buyrun efendim." Diyerek kahveleri koydu önümüze. Benim fincanım beyazdı. Ama onlarınki siyahtı.

Bardaklar bile aramızdaki farkı gösteriyordu. Derin bir nefes aldım. "Bu sözlerini yutacaksın kor." Dedi sakin kalmaya çalışarak yiğit. "Bekliyorum Karahanlı." Dedim ve kahveyi içtim hızla. Kahveyi içtiğim anda ecrin ellerini yumruk yapmıştı. Fincanı yerine bıraktım. Ecrin'e baktım son kez. Gözleri dolmuştu. "Özür dilerim.. görevimi yerine getirmek zorundayım." Diye fısıldadı. Vücudum korkuyla gerildi. Acıyla masaya tutundum. Yiğit kahkaha attı. İçimde birşeyler yanıyordu. Nefes almaya çalıştım. Sandalyeden düştüm yan tarafa.

Yerde acıyla kıvranırken yiğit kahkaha atıyordu. Gözlerim karardı acının şiddeti ile. Ölüyordum sanırım. "İyi uykular fatih.." dediğini duydum yiğit'in. Sonrası uzun.. upuzun bir karanlıktı..

BUZDAN KALP 2 (gerçek hayat!) (Mafyanın aşkı.) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin