46. (Buzdan kalp -II-)

1.6K 95 20
                                    

"Hahaha.. fatih biraz acele etmiyor musun?" Dedi yiğit gergince. Numara üstüne numara yapıyordum. Ecrin'in elini tuttum ve aşkla baktım ecrin'e. "Bir an önce evlenmek istiyorum. Eğer erkenden iyileşirsem bir çocuğumuz bile olur ha?" Dedim hayranlıkla ona bakarken. Duygularımı kontrol edebildiğim için şanslıydım. Ecrin gülümsedi gergince. "İzmir'e geri döndüğümü-" "Kendi memleketimde dünya evine girmek istiyorum ecrin ile.. benimle burada evlenir misin ecrin?" Dedim sonunda etkileyici bir ses ile.

Ecrin'in korkusu gözlerine yansıdı aniden. Yutkundu ve babasına baktı. "Zor bir soru sormadım.." dedim ve çenesini tutup yüzünü kendime çevirdim. "B-ben.." diye kekelemeye başladı. "Burada olmaz ki.. insanlara zarar verebili-" yiğit hızla durdu. "Yani.. burada bir düğün salonu yok." Düzelttiği cümle ile gülmeye başladım. "Hava güzel." Dedi cem. "Duğunleri aha boyle havalarda yapayruz." Dedi yeliz teyze. "Kabul et yiğit. Fatih bir kere istedi. Sonuna gelene kadar bırakmaz." Dedi babam. Bu konuda haklıydı. İstediğim herşeyi zorla da olsa elde etmiştim.

Şimdi de ecrin'i istiyordum. Onu asla bırakamazdım. Hemde böyle bir fırsat elime geçince. "2 veya 3 gün sonra olsun." Dedim düşüncelerimden hızla kurtularak. "Yuh!" Dedi bir anda yiğit. "Sofranun basundayuz. Duzgün konusun hele yiğit bey.." dedi yeliz teyze uyarıcı bir sesle. Yiğit yutkundu ve gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi. "Kır duğunu eyi olur hem da size." Dedi Fırat amca. "Öyle olsun.." dedi ecrin ve gülümsemeye çalıştı. Yiğit hızla ecrin'e baktı. İkisi bir süre birbirlerine baktılar. "Tamam." Dedi yiğit ve ayağa kalktı.

"İzmir'deki evimde birkaç eşyam kaldı. Bura tam olarak neresi?" Dedi yiğit telefonunu çıkartırken. "Burasu Rize'dur da! 53'dür 53." Dedi cem şiveli konuşarak. Kahkaha attım. "Onu anladım." Dedi yiğit sinirle. "Yiğit bey.. gelun ben siza anlatayum." Dedi Fırat amca ayağa kalkarken. İkisi dışarıya çıkınca ecrin'e döndüm. Yumruğumu yanağıma yasladım ve nefret ettiğim suratını izledim. Bana baktı gergince.

"Kendime gelmeyi dört gözle bekliyorum." Diye fısıldadım elinin üzerinde baş parmağımla daireler çizerken. Gözleri hafifçe açıldı. Cem ve sedat beni kaldırıp sandalyeme oturttular. "Sabahlarız.." dedim ve göz kırpıp evden çıktım. Kahveye gittim. "Selamun aleyküüm!" Dedi çaycı Rıfat. Gülümsedim ve baş selamı verdim.

"Fatih'um geldu da!" Dedi Fırat amca gülerek. Yanlarına ilerledim. "Nabaysun uşağum!" Dedi Ahmet. "İyiyum çok şukür.. hele soyle bakayum sen nabaysun?" Dedim gülerek. Kahkaha attı. "Oyun oynayruz.." dedi önündeki okey tahtasına dönerek. "Eyi eyi.." dedim ve önüme döndüm. "Uiyy doruğum geldu da!" Dedi Fırat amca hızla.

Kapıya döndüm. "Selamun aleyküm!" Dedi çaycı tekrar. Babam elini göğsüne koydu. "Aleyküm selam." Dedi yanımıza gelirken. "Biliymisunuz?! Fatihlan ecrun evleniy.." dedi Fırat amca. "Uiyy!" Dedi birkaç kişi. "Hepiniz düğünüme davetlisiniz!" diye bağırdım. Babam güldü.

Ecrin'den;

Ellerimi saçlarımdan geçirdim telaşla. "Baba fatih yemi yutmadı!" Dedim korkuyla. Babam düşündü gergince. "Boş boş düşünmek bize yaramıyor anlasana!" Diye bağırdım. Babam kendine geldi ve bana baktı. Ne kadar da saftı bu adam ya! "Herkesi topladım." Dedi hızla. "Onu öldürmem gerekiyor! Karababa bunu istiyor.. o ölmezse annem ölecek!" Dedim telaşla. O adi herif annemi esir almıştı. Sırf yönetim fatih'in elinde diye. Karababa; bizim en üstümüzde bulunan kişiydi.

Kast'ın tepesindeki kişi. Fatih onun yanında yer alıyordu. Karababa karanlıkta gizlenirken fatih ortalarda dolaşıyordu. Bu yüzden herkes fatih'i en üstte zannediyordu. Kendisi de biliyordu en üstte karababanın olduğunu. Yine inat ediyordu işte. Karababa bizim hikayemizi duymuş olmalı ki beni görevlendirmişti. 'Ateş kor'u tahttan indir.' görevi. İyi bir ajandım. Çok kişiyi öldürmüştüm bu numara ile. Ama fatih. Fatih çok uyanık bir mafyaydı. Onun yatağına girme bahanesiyle onu öldürecektim.

"Anneni kaybetmeyi bende istemiyorum." Dedi babam hızla. Yutkundum. Aklıma fatih'in bana sahip olduğu düşüncesi geldikçe geriliyordum. "2 günüm kaldı baba!" Dedim telaşla. "Buldum." Dedi babam bana dönerek. "Ne buldun yine?! Senin yüzünden sakat kaldı zaten. Yoksa çoktan ölmüştü!" Diye tısladım. Babam gözlerini devirdi. Çocuktan farkı yoktu işte.

"Deli numarası tutmuştu değil mi?" Dedi babam sinirle. Başımı salladım. Bir o tutmuştu zaten. "Evleneceksin onunla." Sinirle ona döndüm. "Sen neyin derdindesin allah aşkına! İlla yatağına gir diyorsun!" Diye bağırdım. "Öyle demedim! Sana sakat olduğu için bir süre dokunamayacak zaten. Ama ayağa kalktığı anda.." dedi ve durdu. Mantıklıydı. Başımı salladım. "Yatakta onun canını alacağım." Dedim heyecanla. Başını salladı.

"Umarım bu tutar!" Dedim sinirle. "Kusura bakma kızım. Biraz fazla sinirlendim." Dedi babam gülümseyerek. Gözlerimi devirdim ve önüme döndüm. Fatih'i sakat bırakmış olması beni deli ediyordu. "Ya hiç ayağa kalkmazsa?" Dedim önümdeki manzarayı izlerken. "O zaman yapacak tek şey anneni feda etmek olacak." Dedi babam sıkıntıyla. Annem için bunu yapıyordum. Yoksa benim fatih'e zarar vermek gibi bir amacım yoktu.

Geriye yaslandım. "Fatih çok zeki bir çocuktu.." dedim gülümseyerek. "Büyüyünce birşey değişmemiş." Dedi babam. "Tabi biraz salaktı ama.." dedim omzumu silkerken. "Turuncu saçları ve mavi gözleri her an ay gibi pasparlaktı." Dedim ve kollarımı çaprazladım. "Bana alfabeyi o öğretti biliyormusun?" Dedim babama dönerek. Kaşlarını kaldırdı gülümseyerek. Gözlerini kapatmıştı. Önüme döndüm. "Benden bir yaş büyük olmasının iyi yanı bu.." dedim gülerek. "Herşeyi benden önce yaşaması." Dedim ve iç çektim.

"Onu neden öptün? Neden ona ilk öpücüğünü verdin?" Dedi babam sinirini gizlemeye çalışarak. Omzumu silktim. "Bilmiyorum. Onun kokusu ile kendimden geçiyorum." Dedim. Nedenini gerçekten bilmiyordum. "Hayatım onsuz nasıl olacak?" Dedim. "Daha güzel." Dedi babam. Düşündüm. Fatih'in olmadığı bir hayat.. bana ilgiyle bakan gözleri olmadan geçen bir ömür.

Onun beni korumak için yaptığı hareketler olmadan geçen bir hayat. Sessiz.. Mavi gözleri olmadan.. kahkahası kulağımda yankılanmadan.. elinin sıcaklığı olmadan.. yaramazlık yapınca dışarıya çıkardığı dili olmadan.. beni endişe ile sardığı kolları olmadan.. buzdan kalbi olmadan.. Ben bir hiçtim. Gerçek yüzüme tokat misali çarparken derin bir nefes aldım. "Neden ağlıyorsun kızım?" Dedi babam endişe ile.

Yüzümdeki yaşları yeni fark etmiştim. Güldüm. "Fatih olmadan hayatım nasıl olurdu diye düşünüyordum." Diye fısıldadım. "Onu seviyorsun.." dedi babam inanamayarak. Yutkundum. "Hayır.." demeye çalıştım. Dilim varmadı. "Kızım.." diye fısıldadı babam endişe ile. Hıçkırarak göğsüne yaslandım. Eli hemen saçımı buldu. "Onsuz hiçbirşey yapamam baba!" Dedim kendime itiraf ettiğim gerçekle.

"Zorundasın. Kendini topla." Dedi sert sesiyle. "18 yıl.." dedim hıçkırırken. "Karababa böyle istedi kızım. Yapmak zorundasın." Dedi babam çaresizce. Babam da fatih'i seviyordu. Çünkü bu zamana kadar beni sadece o korumuştu kötülüklerden. Şimdi ise beni kurtaran kahramanıma ihanet ederek onu öldürecektim. Yaşamak bana ölüm gibi gelirdi onsuz. Yapamazdım. Karababa'ya lanet ettim içimden. Bıkmıştım o pislikten.

Onun yüzünden kaç kişi ölmüştü kim bilir. Önce kurbanı alıyor; sonra da işi hallolmayınca indiriyordu kurbanı. Şimdiye kadar sadece fatih'i indirmemizi istemişti bizlerden. Ama kimse başaramamış; bu yüzden o kadar kişi sevdiklerini kaybetmişti. Binlerce insan. Sıra bana gelmişti. Eğer bende yapamazsam annemi öldürecekti.

Fatih neden bu kadar önemliydi? Neden onu öldürmemizi bu kadar çok istiyordu? Kendisi ortama girse zaten saygı görecekti. Neden bu kadar kişinin canını yakıyordu? "Ecrin!" Fatih'in neşeli sesi ile hızla gözyaşlarımı sildim. Ona döndüm. Yanımıza geliyordu yavaşça. Sandalyeyi bana heyecan ile sürmesi kalbimi binlerce parçaya ayırırken ayağa kalktım. Önümde durdu ve gülümsedi. "Sana birşey aldım!" Dedi ve bir kutu çıkardı cebinden.

Heyecanlandım bir anda. "Ne aldın?" Dedim heyecanla. "Gözlerini kapat!" Dedi kaşlarını çatarken. Ofladım ve gözlerimi kapattım. "Benimle evlenir misin?" Gözlerimi açtım ve ona döndüm. "Bir yuva kurar mısın?" Elimi ağzıma kapattım yüzüğe bakarken. "Benim olur musun?" Dedi tatlı tatlı gülümserken. Ellerim titriyordu.

Aklıma bir anda sandalyenin boş olacağı geldi. Sandalyenin üzerinde fatih'in fotoğrafı.. gözyaşlarım beni terk ederken gözlerine baktım. "Zor bir soru sormadım ama!" Diye yakardı. "Bir tanesine evet desende olur. Ben her türlü mutlu olurum." Dedi tekrar gülümseyerek. Nefes almaya çalıştım.

Bu adama mı ihanet edecektim ben?..

BUZDAN KALP 2 (gerçek hayat!) (Mafyanın aşkı.) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin