38. (Vurgun. -part 2-)

1.8K 99 4
                                    

      Vedat'tan;

  Filiz'in söyledikleri hala beynimin içinde dönüyordu. 'Çünkü sana aşığım.' Nefes almaya çalıştım. Kalbime oturan ağırlık bir an olsun kalkmamıştı. Neden şimdi söylüyordu? Tam kıyıya gelmişken geri yüzer miydi insan? 3 yıldır yapmadığımızı 3 günde yapmıştık. Bu kadar aciz miydi aşk? Sadece 3 günde mi anlamıştı 3 yılda anlayamadığını?

"Oğlum sakin olmaya çalış." Elif teyzenin sesi ile geriye yaslandım yıkılmış bir ifade ile. Ben şimdi filiz'e nasıl söyleyecektim? "Ben şimdi ona nasıl söyleyeceğim?" Dedim düşüncelerimi cümleye dökerek. "Kabul ettiler mi?" Dedi doruk amca. Başımı salladım. Ben şimdi mahkemenin yarın olduğunu nasıl söyleyecektim filiz'e? "Ailesi ona nasıl kızmadan kabul ettiler?" Dedi Doruk amca. "Filiz'in beni sevdiğini.. ama benim onu sevmediğimi söyledim. Anlaşamadığımızı.." Sesim fısıltıyla çıkarken acı çekiyordum.

"Yani geliyorlar." Başımı salladım. İstanbuldan geliyorlardı buraya. "İstanbul ile İzmir arası kaç saat? Ne zaman gelecekler?" Dedi doruk amca ve telefonunu çıkardı. "Şu an yoldalar. Beni eve götürün." Diye fısıldadım. "Tamam. Ben işlemleri halledeyim." Dedi doruk amca ve telefonu cebine koyup dışarıya çıktı. Zaman hızla geçerken öylece önümüzden geçen hayatı izliyorduk hepimiz. Birkaç saçma hareketle hayatımızı daha da boka çeviriyorduk bazen. Bazen de 'iyi ki yapmışım!' Diyorduk.

Yavaşça doğruldum. "Al oğlum." Elif teyzenin uzattığı t-şört'ü alıp üzerime geçirdim. Yataktan indim ve ayakkabılarımı giyip yürümeye başladım. Kalbimde buz gibi bir hava eserken tüm duygularımı yitirmiştim sanki. Ne konuşuyor, ne gülüyor, ne de ağlıyordum. Dışarıya çıkınca etrafıma toplanmalarını umursamadan yürümeye devam ettim. Şimdi yapacağım şey belki bir salaklıktı. Belkide zekice. Veya boşuna çırpınmaydı.

"Ağabey nereye?" Sedat'ın endişeli sesini takmadım. "Vedat." Fatih'in yanımda ilerlediğini hissettim. "Nereye?" Dedi önüne bakarken. Sandalyesini ecrin sürüyordu. "Geleceğimi kurtarmaya." Dedim yorgun çıkan sesimle. Duvara tutunarak yürüyordum. "Vedat.. gitme!" Filiz'in yalvarışı ile iç çektim. Asıl gitmezsem kötü olacaktı. Devam ettim. Kapıdan çıkınca telefonumu çıkartıp annemi aradım.

"Alo evladım? Dediğin yere geldik. Ama yoksun." Dedi annem. "Anne.. ben hastanedeyim." Dedim. "Ne?!" "Anne **** hastanesine gelin." Dedim ve kapattım. "Bana haber verseydin keşke." Fatih'in sesi ile gülümsedim. "Bir anlık sinirle yaptığım aptallıktı işte." Dedim ve yürümeye devam ettim. Hastaneye dalan araba ile irkildim. Araba bana ilerlerken fatih kükredi. "Vedat!" Donup kalmıştım. Araba bir anda önümde durdu. Derin nefesler alıyordum korkuyla.

Arabadan çıkan iki kişi ile gözlerimi kapattım. Annem ve babam.. filiz'in ailesi böyle iken kendisi nasıl normal olabilirdi ki? "Oğlum neyin var?" "İyi misin vedat!" İkisinin telaşlı sesi ile hastanenin çıkış kapısında, bize afallamış bir halde bakan filiz'e döndüm. Fatih kendini topladı ve bize yaklaştı. "Merhaba.. siz filiz'in anne-babası olmalısınız." Dedi ve elini uzattı. 3'ü tanışırken ben filiz'e bakıyordum. Hıçkırarak ağlayışından; neden geldiklerini bildiğini anladım.

"Filiz!" Babamın sesi ile Filiz irkildi. Yavaşça yürümeye başladı. Yanımıza vardığı zaman sadece birbirimize bakıyorduk. Gözlerimiz birbirinden bir an olsun ayrılmıyordu. "Senden ayrılmak istiyor vedat.. doğru mu filiz?" Dedi babam sert bir sesle. Filiz'in yüzünde oluşan o ifade.. Gözlerindeki kırgınlık kalbimi paramparça etmişti. "Oğlum? Sen ne diyorsun? Ayrılık konusunda?" Dedi annem.

"Vazgeçtim." Deyiverdim bir anda. Anne ve babamın şaşkınlığını hissediyordum. Filiz'in yüzü aydınlandı mutlulukla. "Çünkü bende onu seviyorum." Diye fısıldadım. Şimdi istediğim Filiz karşımdaydı. Bana aşkla bakan Filiz.. "Seni seviyorum." Dedi titreyen sesiyle. Kolunu tuttum ve kendime çekip beline sarıldım. "Birdaha söyle lütfen. Buna ihtiyacım var." Dedim. "Seni seviyorum vedat!" Dedi yüksek sesle. Belinden tutup havaya kaldırdım ve etrafımda döndürdüm gülerek.

"Bizi neden çağırdın oğlum?" Dedi babam. "Kusura bakmayın.." dedi fatih gülümseyerek ikisinin dikkatini çekerken. Onlar birşeyler konuşmaya başlarken ben hala Filiz ile kahkaha atıyordum. ARADIĞIM ŞEY BUYDU İŞTE! "Helal ağabeyime!" Diye bağırdı sedat. "Dur! Vedat! Yaralısın!" Dedi Filiz aklına yeni gelmiş gibi. "Artık ölsem de gam yemem!" Dedim ve kahkaha attım. Filiz de güldü. Yere indirdiğim anda sımsıkı sarıldım karıma. Sanki bunu bekliyormuş gibi kollarını boynuma sardı.

"Beni bırakma vedat.. söz veriyorum o 3 yılı telafi edeceğim." Dedi ve derin bir nefes aldı. "Bırakmayacağım.." diye fısıldadım. "Burada kalın birkaç gün." Dedi fatih. "O halde eve gidelim." Dedi doruk amca ve babama elini uzattı. Babam ilk başta doruk amcayı süzdü. Sonra elini tuttu ve sıktı gülümseyerek. "Oğlunuz ve kızınız bize emanet." Dedi elif teyze annemle el sıkışırken. Filiz'den ayrıldım ve elimi omzuna attım. Ellerimizi kenetledi ve gülümsedi. "Eve gidelim ya! Ben acıktım." Dedi ecrin.

"Kızım acıkmış! Gel kızım." Dedi yiğit ve ecrin ile arabaya ilerlediler. "Sanki sadece kızı acıkmış. 'Kızım' da 'kızım' diyor başka birşey demiyor." Dedi fatih sinirle. Cem görüş alanıma girince yüzündeki ifadeye baktım. Ne olmuştu? Yüzü bembeyazdı. Telefonu cebine koydu. Derin bir nefes alıp ellerini yüzüne vurdu. "Cem!" Dedim hızla. Bana döndü. "Ne oldu?" "Yok birşey. Annemle konuştum da." Dedi ve fatih'in sandalyesini sürmeye başladı. Birşeyler vardı. Gözlerimi kıstım.

"Ne oldu sevgilim?" Filiz'in tatlı sesiyle şaşkınca ona döndüm. "Sevgilim?" Dedim ve gülümsedim. "Seviyom seni ya.. o yüzden yani." Dedi ve elimi öptü. Güldüm. Yanımda, elleri ceplerinde başını öne eğmiş yürüyen sedat'a kaydı gözüm. "Sedat.." dedim ve elimi omzuna koydum. Sedat kendine gelip bana baktı. "Onu unutacağım. Söz. Biraz vakte ihtiyacım var." Dedi ve gülümsedi. Başımı salladım. En doğrusu buydu. Hepimiz arabalara yerleşip eve doğru yola koyulduk. Sabah sabah bu kadar olay yeterdi.

_________________      __________________

   Güzel bir sohbetten sonra doruk amca ve Elif teyze; annem ve babamı alıp evlerine gitmişlerdi. Yiğit ecrin'in bir türlü bırakamadığı için geç saate kadar burada kalacağını söylemişti. Fatih bıkkınlıkla tekrarladı. "Defolup gitsen artık! Kızına nasıl dokunabilirim? Belimin altı tutmuyor lan!" Dedi ve başını geriye attı. "Sen doruk kor'un oğlusun. Senden her türlü şey beklenir." Dedi sinirle yiğit. "Baba.." ecrin'in sesiyle ile kapıya döndük.

"Kendime geldim. Gidebilirsin. Teşekkür ederim." Dedi ecrin. Ciddi ifadesi gerçeği gösteriyordu. Yiğit kalktı ve ecrin'in yanına ilerledi. Fatih sinirle yüzünü ovdu. "Belimden altı tutmuyor diyorum. 'Sen kızıma birşeyler yaparsın' diyor!" Diye yakardı fatih. "Canım kızım.. kendine dikkat et. İstemediğin bir hareket olursa indir." Dedi gözlerini kısıp fatih'e bakarak. Ecrin kesin olarak başını salladı. Gözlerimi devirdim.

"Adam seni yarım saattir kovuyor. Gitsene artık!" Dedim bıkmış bir halde. "İşimi sağlama alayım ben yine de.." dedi ve paltosunu alıp çıktı. Kapı kapanma sesiyle rahatça filiz'in belini tutup kendime çektim. "Köye gidelim." Cem'in söylediği şey ile ona döndüm. "Ne köyü?" Dedi Filiz tek kaşını kaldırıp. Belindeki elimi sıklaştırdım. "Benim köy. Annem oraya gitmiş ercan'la. Ben buradayken." Dedi gergince. "Gideriz kardeşim." Dedi fatih. Ecrin içeriye girdi ve fatih'in kucağına oturdu.

Ecrin gerçekten iki yüzlüydü. Kendi babasına bile yalan söylüyordu. "Ne oldu? Babana bi havalar atıyordun demin?" Dedi fatih sinirle. "Sus fatih. Şurada özlem gideriyorum arkadaşımla." dedi ve daha sıkı sarıldı fatih'e. Fatih gözlerini devirdi. Şu ailedeki kimse o ikilinin ilişkisinin boyutunu bilmiyordu. Arkadaş.. hiçbir arkadaş öpüşmez. Sevgili.. ikiside birbirinden nefret ediyor. (Fatih aşık olsa da nefret ediyor. O derece karışık.)

İkisi sadece evlilik ile tanımlanabilirlerdi. Çok karışıktı onların durumu. "Köye gitmeyi neden istemiyorsun?" Sedat gözlerini kısıp söylemişti cem'e bunu. "Ben kahvaltı hazırlamaya gideyim. Geç oldu baya." Dedi Filiz kulağıma. Başımı salladım. Saat 2 olmuştu. Filiz gidince cem'e döndüm. "O köyde öyle birşey var ki.." dedi ve durdu. Aklına bireyler gelmiş olacak ki yutkundu.

"Musallat olayları falan mı?" Dedi sedat. "Hayır. Daha beteri." Dedi cem ve ellerini başının iki yanına koydu. "Nasıl unuturum." Dedi korkuyla. "Neyi?" Dedim merakla. Neyden bu kadar korkuyordu? "Babam oradaysa kesin o da oradadır." Dedi gözleri korkuyla açılırken.

'O' kimdi? Ve neden cem bu kadar çok gerilmişti? Olaylar git gide karışırken sabırla bekledim cem'in sözünü bitirmesini..

BUZDAN KALP 2 (gerçek hayat!) (Mafyanın aşkı.) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin