3 -Kısa Bölüm -

147K 3.7K 251
                                    

Sabah üzerimde anlamsız bir gerginlik vardı ve sinirliydim. Duşa girip hızlıca işlerimi hallettim. Dün gece Bulut 'un hiç yanına gitmemiştim. Dün yemeğini yiyip sorun çıkartmamıştı.

Bu gün Uğur ve Poyraz'la Kerem hakkında konuşmalıydım. Yine bir açığını arayacaktım. Ardından bara gidip kamera kayıtlarına bakmam lazımdı. Bulut'u buraya getiren kişileri yakalarsak bunu yaptırma amaçlarını öğrenebilirdim.
Evden çıkmadan önce Bulut'un odasına uğramaya karar verdim.

Yatağın ortasında uyuyakalmıştı. Birkaç adımda yanına gittim. Bütün gece ağladığı aşikardı. Zaten muhtemelen ağlarken uyuyakalmıştı. Üzerindeki kazağım poposuna kadar sıyrılmıştı ve neredeyse siyah iç çamaşırı tamamen gözüküyordu. Ne olursa olsun ona çok kızgındım. Yatağa oturdum ve adını seslendim. Biraz daha yumuşak olmayı deneyebilirdim ona karşı ama hala başıma açtıkları yüzünden suçluydu.

Uyanmayınca adını yüksek sesle tekrar seslendim. Gözlerini yavaşça araladı. Uyku haliyle önce ne olduğunu anlamazken birkaç saniye içerisinde hemen doğruldu ve benden geri kaçtı. Kazağını düzeltmeyi de ihmal etmemişti tabi.
-"Günaydın." Dedim soğuk duygudan yoksun bir sesle. Aklıma o sabah gelmişti. Yine aynı şekilde bakıyordu ama bu sefer karşılık vermemişti. "Konuşmayacak mısın?"
Titrek sesiyle "Günaydın." Dedi.
-"Şimdi Bulut, senden hikayeyi tam anlamıyla bir daha dinlemek istiyorum. Bu sefer ayrıntıları atlama. Her şey nasıl oldu anlat. Babanın seni onlara vermesinden başla."
Biraz düşündü.
-"B..ben bilmiyorum."
-"Sabah sabah bence sabrımı sınama."
-"Babamın borcu olan adamlar kimdi bilmiyorum. Onlar beni başka bir adama verdiler sadece ama Kerem denen adama değil."
-"Kime?"
-"Bilmiyorum, adını hiç duymadım yada görmedim. Sadece bir kere Kerem isminin geçtiğini duydum."
-"Ne kadar süre o adamlarlaydın?"
-"Bir ay belki daha fazla."
-"Sana ne yaptılar?"
Biraz gerildi. Konuşmadı.
-"Ne yaptılar dedim?"
Tekrar ısrarla.
-"Anlatmak istemiyorum."
Zorlarsam yine ağlayacaktı ve ben bunu çekemezdim. Gerçekten hayattaki tek yeteneği ağlamak olan bir insan ilk kez karşıma çıkmıştı. Sonra bunu eşelemeye devam ederdim.
-"Eee..."
-"İşte elinde olduğum adam beni Kerem denen adama kullanması için verdi o kadar. Ben sadece adamlarıyla karşılaşıyordum. Kerem emri veren kişiydi."
-"Seni ailenle tehtit ettiler."
Başını salladı. "Tamam. Birazdan kahvaltın gelir. İlaçlarını kullanmayı unutma."

Son sözlerimi söyleyip gitmek üzere yataktan kalktım. Tam kapının pervazındayken yine o ince sesini duydum.
-"B..ben daha ne kadar kilitli kalacağım?"
Hiç duraksamadan kapıyı kapatırken konuştum:
-"Ben isteyene kadar."
Odadan çıktım...

Poyraz'la buluşmuştuk. O geceye ait bütün girişlerin kamera kayıtlarını istemiştim ama hiç bir şey gözükmüyordu.
-"Ekin, yok işte bırak artık. Yakında çıkar kokusu zaten."
Öfkeyle bilgisayarı kapattım.
-"Ne yapmamı bekliyorsun!? Oturup herifin benle oynamasını mı izleyeyim?"
-"Onu demiyorum ama yapacak bir şey yok! Uğur ilgileniyor işte. Kendine gel sen de. "
Sinirle odamda birkaç tur attım.
-"Oturup beklemekten başka çare yok. Pekala. Ben eve gidiyorum. Bir gelişme olursa ararsın."

Öfkeyle kapıdan çıkarken Poyraz arkamdan bağırdı ama duymayarak devam ettim. Elimde sadece Bulut denen kız vardı. Biraz daha onunla konuşabilirdim belki. Yine eve döndüğümde daha üstümü dahi değiştirmeden odasına girdim.

Sinirli olduğum için kapıyı çarpmıştım. Yerinden zıplayıp geri geri gitti. Kapıyı kapatıp kilitledim.
-"Neden beninle yatmanı istediler senden!" Dedim. Bunu biraz da kendi kendime soruyordum, anlamıyordum. Tecavüz ettiğimi söyleme ihtimali vardı. Eğer öyleyse başarısız olmuştu ama emin değildim işte!
-"Ben bilmiyorum her şeyi anlattım."
Öfkeyle kızın iki omzunu tuttum.
-"Bana nelere mal olabileceğinden haberin var mı senin?"
Korkuyla gözleri dolmuştu.
-"Mecburdum."
Kızı bırakıp saçlarımı çekerek odada birkaç tur attım. Mecburdu! Kızı mecbur bırakmıştı it herif. Sinirle yatağın köşesine oturdum. Poyraz haklıydı böyle yapmanın faydası yoktu.
-"Yemeğini yedin mi?"
Başını iki yana salladı. "Neden?" Diye sordum çenemi iyice sıkarak.
-"İstemiyorum."
Sakin olmaya çalışarak yatağın diğer tarafındaki kızı yanıma çağırdım. Gelmek istemiyordu biliyordum. Tekrar söyledim. Korka korka yaklaştı. Çenesinden hafifçe tutup yüzlerimizi yaklaştırdım. "Bak yavrum, burada kaldığın sürece benim kurallarım geçerli. Ben ne diyorsam o olur. Canını yakmamamı sakın yanlış anlama ve sorun çıkartmaya devam etme. Her zaman böyle kibar kalamayabiliyorum." Göz bebekleri korkuyla titriyordu.
" seninle bir daha uğraşmak zorunda kalacak mıyım?"
Üstüne gittikçe gözleri doluyordu. Olumlu olumsuz karşılık vermedi. "Sana bir soru sordum." Derken sesim yükselmişti. Gözünden tek damla düşerek dudaklarının arasında kayboldu. Tam ağlamamasını söylüyordum ki hıçkırığı sözümü yarıda böldü.
-"Benim bir suçum yok, bırak beni lütfen."
Hala onu bırakmadan bahsediyordu. Sözde hayatı için benimle birlikte olmuştu ama onu bıraktığım an öleceğinden habersizdi. İş yapıldıktan sonra arkadan izler temizlenirdi.

Onu bir daha gitme lafını açmamasıyla ilgili uyarmıştım ama kızmayacaktım bu sefer. Onu anlayabiliyordum zaten. Başına gelenler yeteri kadar fazlaydı. Sadece sessizce çekip gittim. Bu bile ona yeterdi zaten.

Bulut'tan

Elimden kapalı kaldığım bu yerde ağlamaktan başka bir şey gelmiyordu. İçeriye günde 3 kere yemek bırakmak için giren kadın ve o adını dahi bilmediğim adam giriyordu sadece. Sıkılmamın yanısıra boğuluyordum. Bana ne yapacağını bilmiyordum, soramıyordum da. Ailemi de bulmuştu. Onlara zarar veremeyeceğini söylemişti ama ne kadar güvenebilirdim ki ona?

Odadaki cama gittim. Kaçmayı düşünmüştüm ama bir sürü koruması vardı evde. Mafya mıydı acaba? Adam öldürüyor muydu? Beni de öldürebilirdi. Benden çok daha güçlüydü ne de olsa.

İkinci kattaydık. Bahçenin yan tarafında iki kişi vardı sadece. Atlasam kesinlikle bir yerimi incitirdim ama burada daha fazla kalmakta istemiyordum. Tam camı açacakken kapının açılmasıyla yerimden sıçradım. Neyse ki sadece yemeğim gelmişti. Kadın bile benimle hiç konuşmadan yemeği bırakıp gidiyordu.

Daha az önce bana yaptığı konuşmayı çok iyi hatırladığımdan itiraz etmeye cesaretim yoktu. Tepsiyi aldım, içinde et, sanırım sebze çorbası, salata ve ekmek vardı. Ben sebze çorbası sevmezdim.

Tepsiyle birlikte yatağa oturdum çünkü odada sadece yatak, komodin ve dolap vardı. Hepsi de bomboştu.

Oturup çorba hariç her şeyi yedim. Fazlasıyla doyuyordum, yemekler hep güzel oluyordu aslında ama yine de burada o adamın yemeklerini yemek istemiyordum.

Çorbanın sadece tadına baktım. Hayır, bunu hiç beğenmemiştim yiyemezdim. Bunun için kızmazdı herhalde. Tepsiyi yerine koydum ve tekrar yatağa uzandım. Daha sadece öğlendi. Bütün gün burada nasıl geçecekti? Sinirle yumruklarımı sıktım.

Burdan kaçacaktım. En azından deneyecektim. En kötü beni yine kilitlerdi değil mi? Ama önce akşamı beklemeliydim. Hava kararırsa görünme olasılığım düşerdi. Evet. Kararımı vermiştim, gidecektim.

Vote atmayı, yorum bırakmayı ve hikayelerimle ilgili gelişmelerden haberdar olmak için beni takip etmeyi unutmayın!

~Zor Aşk~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin