80- Her Şeyi Anlat & Yüzük

32.5K 786 109
                                    

Herkese yeniden merhaba!

Vote atmayı, yorum bırakmayı ve beni takip etmeyi unutmayın

Diğer hikayem olan kayla'ya da bakabilirsiniz.

İyi okumalar

Bulut'tan

  Gözlerimi başımı okşayan bir el sayesinde açmıştım. Hatta baya zor açmıştım çünkü uyku tatlı gelmişti. Ne rahat uyumuştum...

  Gözlerimi açınca karşımda tabiki de Ekin'i görmüştüm. Artık sinirli hissetmiyordum ona karşı ama hala aklıma gelince biraz sinirleniyordum. Benimle dalga geçmişti sonuçta.

Hafif uyku sersemi yatakta doğruldum. Doğruldum ama neredeyse çıplak yattığımı hatırlayınca hemen örtüyü de üzerime çektim. Ekin kucağıma bir tepsi bırakmıştı. Kahvaltı vardı içinde. Gerçekten bunu yapmış mıydı? Ekin, bana kahvaltı hazırlayıp yatağıma kadar getirmişti? Gerçekten şaşırıyordum.
-"B..burda dökülür."
Dedim ne diyeceğimi bilemeyerek.
-"Dökülsün. Temizlenir. Hadi ye."
Kesin şu an şişmiş gözlerle aptal gibi ona bakıyordum. Daha fazla salak görünmemek için hemen başımı eğdim ve tepsiye baktım. Vay be, gerçekten iyi yapmıştı bu işi.

Tostumu alıp onu yemeye başlamıştım. O böyle beni izlerken biraz garip oluyordu ama tadı güzeldi. 

  Yemeğimi bitirene kadar başımda beklemişti. Hemen ardından tepsiyi almış ve elimi eline almıştı. Cebinden bir şey çıkartıyordu. Neler olduğuna sabah sabah anlam verememiştim. Yüzük, yüzük çıkartmıştı! Gerilmiştim.
-"Yüzüğü ilk başta takamamıştım." Dedi parmağıma geçirirken. Ardından devam etti, "ama artık sende kalmasını istiyorum." Dedi ve yüzüğü taktığı yeri öptü. Eğer yemeğimi bitirmeseydim. Kesin şu an bağulmuş olurdum.

Elimdeki alışılmadık soğuk metale baktım. Çok zarifti ama aynı zamanda da çok yabancı geliyordu. Hem ben sürekli bu yüzükle oynardım şimdi. Şaşkınca Ekin'e baktım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Hala kızgın değilsindir herhalde bana?" Dedi. Kızgındım ama... geçmişti galiba şu an. Dudaklarımızı buluşturup yumuşak bir şekilde öpmeye başladı. İstemsiz ellerim onun omuzlarına gitmişti. Öpüşmemiz daha da alevlenirken üzerime doğru eğilmişti. Ona yetişmekte zorlanıyordum ki dudaklarını benden ayırdı. Aramızda sadece milimler vardı. "Göğsünü sürekli kontrol ettireceksin. Bir daha böyle bir şey olmayacak. Kendini de beni de üzmeyeceksin tamam mı?" Başımı salladım. Zaten Ekin'i biraz tanıyorsam bir kere ağzı yanmıştı, bundan sonra ben yapmasam da o her şekilde beni kontrol edip duracaktı.

Gözüm birden Ekin'in eline takılmıştı. Onun yüzüğü yoktu.
-"Sen? Sen yüzük takmayacak mısın?" Diye sordum ona. Ben takıyorsam o da takacaktı ama bundan pek hoşlanmayacağı belliydi.
-"Güzelim, ben yüzük takamıyorum. Bi-"
-"Yok öyle şey. Ben de takmam o zaman. Kendi yüzüğün yok mu?"
Yüz ifadesi değişmişti adamın resmen! Ona o yüzüğü zorla taktırınca daha da değişecekti.
-"Var ama-"
-"Nerde?"
Sıkıntıyla nefes verdi.
-"Siyah ceketimin cebinde. Giyinme odasında."
Yataktan fırkayıp ceketlerinin olduğu kısıma gittim. Kıyafetleri aşırı düzenliydi bu yüzren bulmek zor olmamıştı ama aynı cekete benzer 50 tane ceketi vardı. Giymiyordu bile hatta çoğunun daha etiketi duruyordu.

  Bunu boşvererek ceketinin cebinden siyah kadife bir kutu buldum. Kutu bile zengin duruyordu. Merakıma yenik düşerek kadife kutuyu açtım. Onun alyansı da aynı benimki gibi sade ve zarifti. Koşarak odaya geri döndüm ve yatağa oturdum. Ekin'in elini elime aldım ve alyansı beceriksizce parmağından geçirdim. İşte olmuştu. Onun da gülümseyerek elinr baktığını gördüm, ona da çok yabancı geliyor olmalıydı.
-"E iyi bari istemekten de yırtmış oldum böylece." Diyince içimde bir burukluk olmuştu. Annem ve ablamla görüşmemiştik ne zamandır. Acaba düğünüme gelirler miydi? Ya da görüşür müydük? Bilmiyordum. Neyse ya zaten daha çok vardı. Bunları düşünmek hoşuma gitmiyordu. Düşüncelerimi dağıtır gibi başımı iki yana salladım. "Bir şey mi oldu güzelim?" Dedi bana. Hemen anlamıştı.
-"Yoo... sadece aklıma annemler geldi."
Elini yanağıma koyup saçımı kulağımın arkasına itti.
-"Ne düşünüyorsun onlarla ilgili?"
Bilmiyordum.
-"Bilmem... yani onlardan çok uzaklaştım. Ama onlara ihtiyaç duyuyorum bazen. Bilmiyorum."
-"Onları istediğin zaman görebilirsin."
-"biliyorum."
Bana sarıldı. Saat daha çok geç olmamıştı. "Bu gün işe gidecek misin?" Diye sordum ona. Başını salladı. "Bir uğrarım." Dedi.
-"O zaman beni Aylin'e bırakırsın. Ben de onunla konuşurum"
-"Peki güzelim. Bir saate çıkarız o zaman."
-"Tamam ben bir banyoya gireyim diyip kalktım."
İşlerimi hallettikten sonra saçlarımı kurutmadan önce Aylin'i aradım. Telefonu birkaç çalılın ardından açmıştı.
-"Alo"
-"Alo, Aylin benim, Kumsal."
-"Ah, nasılsın kuzum?"
-"İyiyim, iyiyim ben de sana sormalı nasılsın diye.."
-"Neden ki?"
İmamı anlamıştı da anlamamazlızlıktan geliyordu.
-"Ee, nasıl gidiyor Atıf'la? Öğrenmeyeceğimi mi sanmıştın?"
Bir süre suskunluk oldu. Susardı tabi, bana neden anlatmamıştı ki? Ben ona her şeyimi anlatıyordum. Kırılmıştım biraz.
-"Kumsal ben... sana söyleyecektim aslında ama..."
-"Tabi canım kesin. Evdeysen eğer senin yanına geleceğim, yüzyüze konuşuruz."
-"Tamam gel, bekliyorum."
-"Tamam, görüşeceğiz" diyip imayla kapattım.

~Zor Aşk~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin