Nefes
Ölüm çok zordu. Hele ki gözünün önünde ölmüşlerse daha zordu. Gözünün önünde bir anne,baba ve doğmamış bir çocuk ölmüşse,bir aile yok olmuşsa çok zordu. Ama şu anda gözümüzün önünde yaşanan bunlardı.
Tahir ile el ele parkta yürüyorduk. Her çift birbirinden uzaklaşmıştı. Ben ona sarılmıştım ama duyduğum silah sesleriyle daha da sıkı sarılmaya başlamıştım. Tahir ise hemen beni arkasına aldı ve belinden çıkardığı silaha mermiyi sürmüştü bile ve ardından ileri bir yere bakıp ''Allah kahretsin'' dedi. Ben, onun baktığı yere bakınca ileride Zeynep ile Kağan'ın orada çatıştığını gördüm onlardan daha ileride de onlarca eli silahlı adam gördüm. Tahir bana ''burada dur ağacın arkasından ayrılma sakın'' dedi ve oraya koşmaya başladı.Bense ağacın yanında diz çökmüş kulaklarımı ellerimle kapatmaya çalışıyordum. silah sesleri kesildi bende ardından kalkıp o tarafa doğru koşmaya başladım. Olay yerine varınca gördüklerime inanamadım. Adamların olduğu yere bakınca onlarca ceset yerdeydi ve her yer kan içindeydi. Berbat bir görüntüydü ama daha kötü görüntüyü Zeyneplere dönünce gördüm. İkisi de yerde yan yana ve el ele gülerek uzanmışlardı. Zeynep Kağan'ın göğsünde gülümsüyordu. Kağan ise Zeynep'in elinden tutmuş gülümsüyordu. İlk biz varmıştık olay yerine ben hemen nabızlarını kontrol etmeye başladım. O anda Hüseyin ve ardından Yusuf ile Akif geldi ellerinde silahlarıyla. Tahir o anda elini kaldırıp gelmeyin işareti yaptı Murat ile Nazar'a bunun üzerine Fatihte Elif'i durdurdu. Ama Murat Nazar'ı durduramadı ve yanımıza geldi. Murat'a tutunup ağlamaya başladı. Bense nabızları kontrol ettim ama gözlerimi kapatıp bunu nasıl söylerim ben diye düşünmeye başladım sonra Tahir'e dönüp ''nabız yok ikisinde de'' dedim ağlayarak. Tahir beni kaldırıp sarıldı benim gözyaşlarım onun tişörtünü ıslatıyordu o ise başını saçlarıma dayamış ağlıyordu. Hüseyin parktaki direklerden birine çok sert yumruklar atmaya başladı ama sonra aklına Rüya gelince orada donmuş halde duran Rüya'ya sarıldı ve ikisi de ağlamaya başladı. Yusuf Ece'yi direk ordan uzaklaştırdı. Ama Akif sinir krizi geçirmeye başlamıştı.Yavaş yavaş kendini kaybetmeye ve titremeye başladı. Tam o sırada Karaca Akif'in yüzünü iki elinin arasına alıp ''Akif Akif bana bak,sakın sakın kendini kaybetme. Tamam mı kendini kaybetme. Bak biliyorum acımız çok büyük ama acımızı yaşarken kendimizde olmamız lazım. Ama kendini kaybetme sakın tamam mı?'' Dedi Akif kendine gelerek başını sallayıp tamam dedi şaşırarak ama sonra Karaca'ya sarılıp ağlamaya başladı. Bir süre sonra olay yerine özel harekat birlikleri ve polisler geldi. Polisler çevre güvenliğini aldılar. Ama gelen özel harekat polisleri yerde yatan 2 kişiyi görünce gözyaşlarına engel olamıyordu. Kolay değildi koskoca özel harekat şubesinde tek evli çift özel harekatçılardı ve şubenin en eğlenceli ve sevilen çiftiydi. Kimse ile düşmanlıkları yoktu. Kolay değildi meslektaşlarını,görev arkadaşlarını ve kardeşlerini şehit vermek hem de hiç kolay değildi. Hepimiz onları dışarıdan çok güçlü insanlar sanıyoruz ama onlar içlerinde kırıklarla yaşayan neredeyse her biri onlarca arkadaşını şehit vermiş insanlardı. Ambulans geldi. Sağlık ekipleri kontrolleri yapınca başımız sağ olsun dedi ve ceset torbalarına koydular. Ambulansa bindirip harekete geçince bizde arabalarla peşlerinden gittik. Yolda başımı cama dayamış önümüzde acı acı siren çalarak giden ambulansı izliyordum. Ne kadar kolay olmuştu ölüm, ayrılık. Daha birkaç saat önce kahvaltı yaptık birlikte. Yeni bebekleri olacağını öğrenmişlerdi. İkisininde mutluluğu yüzlerinden okunuyordu. Arka koltukta Asiye abla hıçkırıklarla ağlıyordu. Mustafa abide onu teselli etmeye çalışıyordu ama boşunaydı. Şu anda bizi teselli edecek hiçbir şey yoktu. Hiçbir kelime anlam taşımıyordu. Hastaneden ayrıldık. Öğle namazından sonra şehitliğe gömülecektiler. Bizde eve geçtik kapıyı açan annem bize tek tek sarılıp ağladı. Ben yukarı çıktım Tahir de peşimden Yiğit ile geldi.