🚘B.4.🚘

1K 127 940
                                    

Selâm çıraklarım, nasılsınız?

Birlikte yol aldığımız sürece benden iyisi yok;,))

Keyifli okumalar!

Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen

Poyraz'ın anlatımıyla

Bir taraftan yola bakıyor diğer taraftan da dikiz aynasından arada bir ahu gözlü güzele bakış atıyordum ama bu bakışlar onun pek umurunda değildi. İşte hamle yapmanın tam sırası diye düşündüm. Yine dikiz aynasından arka koltukta oturan güzele bakarak konuştum: "Siz beni ve işimi küçümsüyor olmalısınız?" 

Benim sitemkâr sözlerim karşısında gözlerini sağa sola gezdirerek "ayih" der gibi devirdi ve okkalı bir cevap yapıştırdı.

"Ne münasebet bunu da nereden çıkardınız?"

Benim bu saatten sonra hiç pes etmeye niyetim yoktu.

"Öyle, öyle... Baksanıza hal ve hareketleriniz bunu çok açık bir şekilde gösteriyor. Unutmayın bizler olmasak sizlerin kaza sonucu ağzı gözü yamulan o havalı arabalarınızı, kim düzeltecek?"

Sözlerimi komik bulmuş olacak ki, ağız dolusu bir kahkaha attı.
"Açıkçası beni bu stresli halimde bile güldürdünüz..."

Onu güldürmeyi başardığım için içimden sevinç çığlıkları atsam da sadece dudağımın kenarıyla belli belirsiz gülümsedim.

"Haksız mıyım ama?" diye sorarken öz güvenim birazcık da olsa yerine gelmişti.

Gülümsemesi bu kez daha içtendi. "Haklısınız galiba, hakikaten biraz düşününce durum bu!"

Haklı çıkmanın haklı gururunu yaşadım bir an. Hem bir bakıma çizilen karizmam da yenilenmiş oldu. Keyifle sırtımı arabanın koltuğuna yasladım ve bastım gaza...

Ben gazı kökleyerek havalara girmiş asfaltı ağlatırken arka fondan emir kipiyle konuşarak, "Sağa sap," dedi.

Onun sözünü ikiletmeden ani bir 'u' dönüşü yaparak direksiyonu sağa kırdım.

"Yüz metre kadar ilerideki gri binanın önünde dur!" dedi.

Kıvrak direksiyon hareketleri yaparak onun tarif ettiği binanın önüne gelince acı bir fren yaptım ve "zınk" diye durdum.
Arabadan inmeden önce sanki kirlenecekmiş gibi çekinerek uzattı bana elini.

İşte o an aşk tanrısı "Eros' un" büyülü oku ikisini de kalbinden vurdu. Şimdilik tabii... Kendilerinin haberi yok... Gizlice!

"Çok teşekkür ederim. Ben esasında sandığınız gibi kaba biri değilim. Bugün yaşadıklarım ister istemez beni kabalaştırdı. Bu tavrım için özür dilerim." dedi.

Onun içindeki insani cevheri dışarıya çıkarmaktan dolayı ruh demim dört köşeydi. Bu kez de farkında olmadan ben üst perdeden konuşmuştum, halbuki hiç huyum değildi..

"Bazen olur böyle şeyler, sonuçta hepimiz insanız," dedim ve hedefi tam on ikiden vurduğuma inandım.

Konuşmayı kısa keserek arabadan indi ve kapıyı nazikçe kapattı.
Yüksek ökçeli siyah ayakkabısı ile taş döşeli zeminde tok sesler çıkartarak yürüyüp giderken arkasından bakakaldım.

Gidenin arkasından kendi iç sesimle dertleşirken günün payıma düşen hasılatı beni mutlandırmıştı.

Gözden kaybolana kadar onu seyrettim. Tam arabayı  çalıştırmak için kontak anahtarını çevirmiştim ki, aklıma düşen soruyla aptala bağladım. "Ahu gözlü kızın adı neydi acaba?" 

Henüz soru zihnimde demlenmeden başımın üstünde yeşil ışık yanmıştı . Yer çekimini bulan "Newton" gibi sevinç çığlıkları atarak "buldum buldum" diye gülümsedim.

Öyle ya, ustamda kartviziti vardı. İsim, adres, her şey yazılıydı orada. "Yaşasın!" diye kaderin oyununa bir çelme daha taktım.

Geri dönüş yoluna düştüğümde basıyordum gaza. Adeta yolların tozunu attırıyordum. Sanki altımdaki araba Ahmet ustanın fazla gaza basınca öksürür gibi boğuk sesler çıkaran arabası değil de dört çeker "Cip" vardı.

Belki Poyraz'ın altında dört çeker "Cip" yoktu ama aşk tanrısı "Eros'un" sihirli okuyla vurulmuş kalbi vardı. Her gaza bastığında gözlerinin önünde uçuşan siyah kıvırcık saçlar vardı, kazan karasını andıran gözler vardı. Genç kızın varlığı bir kere beyninin odacıklarından içeri girmişti, bir daha geri çıkar mıydı? Bilinmez!

Oğuz'un Anlatımıyla

Poyraz, ustamın gri arabasından inerken ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Mübarek yerde yürümüyor da semadaki bulutların üzerinde yürüyor sanki.
Ustam anlamasın diye kaş göz işareti yaparak, "Oğlum yeter artık in aşağıya," dedim.

Poyraz, sözlerimi anlamamış gibi yaparak "hı" diye bir ses çıkardı. "İn diyorum bulutların üzerinden aşağı in. Aşağıda tamir edilecek arabalar var."

Gözlerimin içine dik dik bakan Poyraz, başını olumsuz anlamında sağa sola sallarken kahırlıydı. "Anladım kanka tamir edilecek arabalar var, azıcık rahat bırakmadın ki, huzur içinde bir hayal kuralım. Anasına yandığımın dünyasında bize hayal kurmak bile yasak."

Sözlerinin bitiminde giyinme kabininde yönelmişti. Kabinden çıktığında aynı gerginlikte tulumlarını giymeye başlamıştı. Neden bu kadar gergindi anlayamamıştım.

İş tulumlarını üzerine giydikten sonra benimle hiç konuşmadan ahu gözlü güzelin, beyaz arabasının etrafında dolanmaya başladı. Hem arabanın etrafında dolanıyor hem de bir kadınının hassas tenini okşar gibi ellerini arabanın parlak yüzeyinde gezdiriyordu. Bir bakıma beyaz arabayla karşılıksız bir aşk yaşıyordu.

Bir süre sonra kendine gelmiş olmalı zira konuşmaya karar vermişti. "Kanka baksana arabanın haline, perti çıkmış. İyi ki kıza bir şey olmamış."

Lüks arabanın etrafında bir tur daha attıktan sonra,  "Yeminle Allah korumuş kızı, bak bak şu tamponunun haline bak," diye hayıflandı.

Poyraz kendinden geçmiş bir şekilde kızı ve arabasını sahiplenirken ben onun bu hâline devreleri yanmış beynimle anlam yüklemeye çalışıyordum.  

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin