Selâm çıraklarım.
Görüşmeyeli nasılsınız bakalım
Herkes iyiyse önce yıldızı patlatın sonra pamuk eller yoruma.
Öpüyorum çoook.
Hiç durmaksızın defalarca arama yapmama rağmen aynı cevapları alıyordum. "Aradığınız kişiye ulaşılamıyor."
Yatağımın üzerine bağdaş kurarak oturmuştum. Vücudum benden bağımsız olarak sürekli öne arkaya doğru sallanıyor ve dudaklarımdan aynı kelimeler dökülüyordu. Ulaşılamıyor... Ulaşılamıyor... Ulaşılamıyor...
Poyraz'ın omzumdan tutup beni tartaklar gibi sarsması ile kendime geldim. "Yeter kanka yeter. Yedin bitirdin kendini. Niye kendine bu kadar eziyet çektiriyorsun? Oğlum sen zaten bu kızdan vazgeçmemiş miydin?"
Mantığım vazgeçmişti ama kalbim vazgeçmiyordu işte. "Olmaz dostum olmaz. Böyle bitemez. Böyle bitmemeli. Böyle ayrılık olmaz. Ben onun hayatından endişe ediyorum. Baksana ikisinin de telefonuna ulaşılamıyor. Onların başına mutlaka kötü bir şey geldi. Yoksa birinden biri açardı telefonu..."
"Ben seni anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Oğlum ne gelebilir başlarına?"
"Bilmiyorum kankam bilmiyorum. Biliyor olsam sence bu kadar endişe eder miydim?"
Ani bir kararla yatağımın üzerinden kalktım ve doğruca iki kapılı gardıroba yöneldim. Gardırobun kapısını açtım ve siyah sırt çantam aldım. Sırt çantamın içine ne bulduysam tıkıştırmaya başladım. Poyraz ise meraklı gözlerle beni izliyordu. Kaşlarını birbirine yakınlaştırarak çattı ve sinirli bir hareketle, "Oğuz sen ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Gidiyorum kankam gidiyorum. Ben burada elim kolum bağlı oturamam."
Poyraz, "Bırak şu içine ettiğim çantayı," diyerek öfkeyle elimdeki sırt çantasını aldı ve yatağın üzerine doğru fırlattı. "Sen iyice saçmalamaya başladığının farkında mısın acaba? Oğlum, gitmek istiyorum da ne demek? Söyler misin bana, gidince kıza ne diyeceksin? Ben bazı özel sebeplerden dolayı zaten senden ayrılacaktım ama sen telefonu açmayınca sırf merak ettiğim için geldim mi, diyeceksin?"
Poyraz'ın sözlerinden sonra bir süre tutuk kaldım. Sahi ben ona ne diyecektim? Onun gözlerine bakıp da ayrılmamız gerekiyor bizden olmaz mı diyecektim? Hayatıma başka biri mi girdi diyecektim; ne diyecektim ne? Gardırobun açık kapısını hızlı bir şeklide çarparak kapattım.
Kedime sorduğum sorular cevapsız kalırken, Poyraz'ın karşısına geçtim. "Nolur bana yardım et. Onu dünya gözüyle son bir defa olsun göreyim. Onun yüzünü son bir defa göreyim ki, yüzünün her detayını hafızama kaydedeyim. Hafızama kaydedeyim ki, onun sureti zihnimden bir ömür silinmesin. Yap bu iyiliği bana. Kendisiyle olmasa da cansız resmiyle avunayım."
"Oğlum ne yapayım? Benim kanatlarım mı var da seni uçurup oraya götüreyim? Zaten ustadan öğleye kadar zor izin aldım."
"Madem öyle o zaman bana engel olma!"
Usulca başını kaldırıp bakışlarını yüzüme kilitledi. Benim gibi onun da gözlerinde çaresizlik vardı. İmkansızlık vardı. Hayata isyan vardı.
İçimizden geçenler gözlerimize ayna tuttuğunda duygudaşlık yoluyla birbirimizi anlıyorduk ama bu bir işe yaramıyordu.
Kalbimin isyanına karşı hiçbir cevap vermeyen Poyraz, sessizce elinde tuttuğu telefonun ekranına baktı. "Hay aksi, baksana öğle vakti de olmak üzere. Benim gitmem gerek."
"Git git sende git. Senden medet umanda kabahat."
Sert bir adım atıp karşıma dikildi. Bu kez gözlerinde öfke vardı. "Oğlum senin kafan basmıyor mu? Gitme diyorum. Gidemezsin diyorum. Gitmemelisin diyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019