Büyüyordum...
Büyüdükçe olgunlaşıyor muydum? Pek değil...
Benim içimde bir yerlerde hiç uslanmayan yaramaz bir çocuk hep vardı. Ne yaparsam yapayım o yaramaz çocuk uslanmıyordu.
Bilirsiniz; Allah dağına göre kar verirmiş.
Bu çok doğru bir sözdü ve iyi ki içimde yaramaz bir çocuk vardı. İyi ki vardı. Yoksa onca olumsuzlukla nasıl başa çıkabilirdim?
Ömrüm nereye kadardı bilmiyorum ama şimdilik yirmi beş yaşındayım ve yalnızlığımla baş başa yaşayıp gidiyorum.
Zaman neler gösterir bunu bilemem lakin bildiğim tek şey içimdeki çocuk sayesinde kendimle barışık kaldığım ve hayata tutunmaya çalıştığımdı.
Yıllar yılları kovalıyor ve ben yaşlanıyordum. Tamı tamına otuz yaşıma girmiştim. Bu zaman sürecinde abimin iki evladı olmuştu. İnanabiliyor musunuz? Yasemin bile evlenmişti. Çok istememize rağmen liseden sonra okumamış daha doğrusu üniversiteyi kazanamamıştı. Şimdi onun da bir kızı vardı.
Poyraz'a ne oldu dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ahu gözlü kızla evlendi. İnanması güç geliyor öyle değil mi? Hayatın sürprizlerle dolu olduğunu söylemiştim ama. Hayat bana sırtını dönerken dostumun yüzüne gülmüştü işte.
Söz sürprizden açılmışken size bir sürpriz daha açıklayayım; Poyraz'ın sevdiği yani evlendiği kızın ismi Ahu'ydu. Belli ismini ahu gözlerinden almış.
Poyraz ve Ahu'nun hikâyesini az çok önceden biliyorsunuz. Sonradan başlayan hikâyelerini de Poyraz'ın kendisi zaten anlattı size.
Onlar iki yıl kadar arkadaş kaldılar sonra da arkadaşlıklarını evlilik ile taçlandırdılar. Poyraz, sizin de bildiğiniz üzere tamirci çıraklığı yapıyordu. Ustam, yaşlanıp eli ayağı iş tutmaz olunca inzivaya çekilmeden önce tamirhaneyi Poyraz'a devretti.
Poyraz, işleri genişletti tabii. Bizim tamir atölyesinin yan tarafındaki dükkânı da satın aldı. Yeni aldığı dükkânı da ikinci el araba satan galeriye çevirdi. Şimdi dükkanda ben dâhil dört çalışan var. He, unutmadan söyleyeyim ben artık çırak değil usta başı olarak çalışıyorum.
&&&
Yıllarım ellerimin arasından kayıp gidiyordu ve ben buna engel olamıyordum. Yalnızlıkla perçinlenmiş hayatımın hiçlikle yoğrulmuş hikayesi günbegün kedini yeniliyordu ama ben yaşamın akışına ayak uydurmakta hep zorlanıyordum.
Bugün günlerden pazar günüydü ve ben ellerim ceplerimde aylaklık yaparak bizim sokakta geziniyordum.
Başka ne derdin var Oğuz, dediğinizi duyar gibi oluyordum. Haksız da sayılmazsınız hani. İnsanın hayattan bir beklentisi kalmayınca işi aylaklığa vurup boş beleş yaşayıp gidiyor işte...
Bizim sokağın parkına geçtim ve boş bulduğum bir banka oturdum. Pazar günü olduğu için park bir hayli kalabalıktı.
Çocuklar, dünyanın kanatsız melekeleri. Nasılda umarsızca koşturup oyunlar oynuyorlardı. Kimi salıncakta sallanıyor kimi kaydıraktan kayıyordu.
"Koşma kızım düşeceksin!" sesiyle sarsıldı bütün benliğim. Beş-altı yaşlarında bir kız çocuğu önümden koşturarak geçti.
"Koşma kızım düşeceksin!"
Kız çocuğu annesini dinlemiş ve tekrar geldiği yöne dönmüştü. Tam önümden geçiyordu ki, içimden gelen dürtüye engel olamadım. "Yakaladım seni!" dedim ve başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019