Selâm, çıraklarım nasılsınız?
Sizlerle birlikte aynı yolda yürümek inkâr edilemeyecek kadar güzel.
Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen.
Yasemin, ağlamaklı dudaklarını büzerek, "Ama abi, öyle diyorsun da okulda benimle dalga geçiyorlar. Beni diğer arkadaşlarımın önünde küçük düşürüyorlar."
"Kızım Allah, her insana farklı tarzda yaşam sunmuş. Bizim payımıza düşen bu. Onun bunun dediğinin ne önemi var. İnsan annesine yardım ederse bunun neresinde çirkinlik var. Hadi ben çıkıyorum akşama görüşürüz." dedim.
Tam evden çıkmak için kapıya yönelmiştim Yasemin, pimi çekilmiş bomba gibi anneme saydırıyordu. "Anne alacağın olsun yine başardın. Bak abim fırçasını atıp gitti senin sayende."
"Yasemin kızım, ses etmeyeyim diyorum ama insanı çileden çıkartıyorsun bazen. Kızım sana ne oldu? Sen önceleri böyle değildin? Benden önce hazırlanırdın çarşıya pazara çıkacağım zaman?"
"O eskidendi. Ben o zamanlar daha çocuktum şimdi büyüdüm ve her şey değişti."
"Kızım değişen ne?"
"Mesela, şu telefonumun haline bak, mübarek müzelik. Arkadaşlarım çoktan bir üst modele geçti," dedi ve dudaklarını sarkıtarak telefonunu çekyatın üzerine fırlatır gibi attı.
"Aa, sabrımı taşırıyorsun ama sonunda terliği yiyeceksin benden."
"Of ya, size de bir şey söylemeye gelmiyor."
Annem, oteriter çıkan bir ses tonlamasıyla, "Ben onu bunu bilmem abini duydun. Önce karşıma geçip benden özür diliyorsun, sonra hazırlanıp benimle pazara geliyorsun."
Yasemin, birazcık yelkenleri suya indirmiş olarak isteksizce. "İyi be, özür dilerim," dedi ve ekledi. "Özür dileyecek ne yaptıysam onu da anlamış değilim?" diye sordu gözleri devrik.
"Yasemin kızım, bu nasıl bi' özür dilemek?"
Yasemin, çığlık atar gibi kendi kendine söyleniyordu. "Ay, çıldıracağım ya sonunda kafayı yiyeceğim sizin baskılarınız yüzünden."
Yasemin'in ergence triplerine karşı annem "tövbe estağfurullah" çekerek sabrın kollarına sığınıyordu.
Bizim evin hengâmesinden kurtulup kendimi sokağa attığımda sabahın serince yeliyle buluştu bedenim.
Sabahın meltemi andıran yeli ılgın ılgın estikçe açıldı beynimin çakraları. Kendime geldim...
Kendime gelmemle birlikte iç dünyamda mutluluğun şarkısı çalmaya başladı.
Çalan şarkının nağmeleri katre katre hücrelerime sızıyordu; ruhumu zapt etmiş düşlerim geldikçe aklıma.
Gece gördüğüm rüyam, sabah bizim evin halleri, tamamen çıkıp gitmişti aklımdan çünkü bugün vuslatın ilk günüydü.
Tıpkı bir sevgiliye koşar gibi hızlandı adımlarım. Taş döşeli arnavut kaldırımında yürürken.
Sağımdan solumdan insanlar geçiyordu ama ben hiçbirini umursamıyordum. Avına kilitlenmiş bir aslan gibi sessiz ama derin nefesler alıp veriyordum bir an önce hedefe ulaşmak için.
Nihayet gelmiştim ve dükkânın kapısını açmak için elimdeki anahtarı kilide taktım. Öyle çok heyecanlıydım ki, heyecandan ellerim titriyordu.
Belki bu hislerim birçok insana abartılı veya garip gelebilir, ama yıllarca bir hayalin peşinden koştuysanız, hatta o hayaliniz artık içinize sığmayıp odanızın duvarlarına kadar taştıysa, odanızın duvarını süsleyen o resimlerle yatıp o resimlerle kalkıyorsanız, hayaliniz sizin tüm dünyanız oluveriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019