🚘B.28.🚘

222 35 253
                                    

Selâm çıraklarım, nasılsınız?

Birlikte yol aldığımız sürece benden iyisi yok;,))

Keyifli okumalar!

Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen

İlk tepki Yasemin'den gelmişti.

Çiğnemekte olduğu lokmayı, "Ne?" diye sorarken geri püskürtmüştü.

Esasında en büyük şoku annemin yaşadığını görüyordum zira nutku tutulmuş gibi bir bana bir abime bakıyordu. Benim iç dünyamda neler yaşadığımı gözlerimden anlayan kadın... Çocuk sayılacağım yaşlarda sık sık panik ataklar geçirdiğim zamanlar benim için az mı gözyaşı dökmüştü. Hayallerimi ve hayalimi en iyi bilen kadın...

Babam sağken kendi aramızda sık sık konuşmalar geçerdi:
"Madem aşkarım görmek istiyor âlemi-cihanı. Hele bir büyüsün vursun kendini yollara. Gönlünce gezip tozsun..." derdi.

O zamanlar annem, babama karşı gelmezdi ama bir atmaca gibi üzerime kol kanat germek ister hemen sahiplenirdi. "Oğlum giderse ben onun hasretine dayanamam ki. Onunla birlikte bende giderim. Aç sefil bilinmedik diyarlarda tek başına asla bırakmam ben onu," der anında havaya girer duygulanırdı.

Tabii babamın ölümünden sonra hayallerimin üzerine kilit üstüne kilit vurulmuştu.
Ah vefakar ve cefakar kadın...
Benim özlemlerime kavuşmam senin iki dudağının arasında şimdi. Gözümü kırpmadan annemin ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum, ama onun bakışları hayali bir boşluğa sabitlenmiş hiçbir tepki vermeden öylece duruyordu. Ortamdaki herkes endişe ile bakışlarını anneme yönelmişti. Bizim bakışlarımızı üzerinde hissedince hafifçe kımıldandı ve boğazına birikmiş bütün kelimeleri yutar gibi yutkundu. Göz pınarlarına birikmiş tuzlu su, ince bir çizgi halinde yanaklarından yol bulup çenesine doğru akmaya başlamıştı.

Konuşmaya başlamadan önce derinden bir iç çekti. Yürek titreten üç kelime döküldü dudak uçlarından. "Zamanı geldi demek?"

Sanırım annem kendini bir gün bugünün geleceğine hazırlamıştı.

Ne mutlu bana ki, kader mahkumu cefakar ve vefakar kadının kalbini kırıp incitmeden yola çıkacaktım. Nihayet gözüm-gönlüm arkamda kalmayacaktı. Zaten alt tarafı otuz gün ayrı kalacaktık. Sayılı gün çabucak gelir geçerdi.

Şu an benim sevinçten göbek atmam falan gerekmiyor muydu? Peki, o zaman neden duygusala bağladım olayı? İnsanın hayali zaman içerisinde erozyona uğrayınca sürpriz olmaktan çıkıyormuş meğerse. Yani sürpriz olmaktan çıkıp sıradanlığa dönüşüyormuş.

Yasemin'in ilk tepkisini görmüştünüz zaten, devamını anlatayım.

Terbiyem müsaade etmediği için "argo" kelimelerin birkaçını çıkartıyorum aradan hatta çoğunu çıkartıyor ve tek bir örnekle devam ediyorum.

"Oha" diye başladı ve devam etti. "Noluyor ya? Ne gezmesi? Bu gezme işi de nereden çıktı? Bize gelince olmaz. Oğlunuza gelince gitsin. Bu, evde bizi insan yerine koyan var mı ki? Yasemin, neci ki bu evde? Sadece iş olunca Yasemin. lazım olur."

Sanırım benim araya girmem şart oldu. Gören görmeyen de Yasemin'i dünyayı kurtaran komutan sanır... Yasemin'in tepkisini aktarmaya devam ediyorum: "Okula git Yasemin, ders çalış Yasemin, annene yardım et Yasemin."

Yalnız bütün bunları anlatırken el parmaklarını sayaç olarak kullanıyordu. Bizim kız, dur durak bilmeden konuşmaya devam ediyordu: "Kahvaltı hazırla Yasemin. Pazara git Yasemin. İşinize gelince sen büyüdün, işinize gelmeyince daha sen küçüksün!"

Biz dördümüz ağzımız bir karış açık şapşala bağlarken Yasemin, konuşmaya devam ediyordu:

"Biz çalışalım, gezme olunca Oğuz gitsin!" dedi ve annemin omuzuna parmak uçlarıyla dürttü. "Geçen gün, arkadaşımın doğum günü partisine gitmek için bir saat yalvardım ama göndermedin. Neymiş efendim, orada içki falan içilirmiş. Ne yani etrafımdaki olup biteni anlamayacak kadar çocuk muyum ben?"

Yasemin, frenini boşalmış kamyon gibi önüne geleni devirmekle meşgulken abim iki eliyle birden "şırank" diye masaya şaplağı indirdi. "Evet, Yasemin, çocuksun!"

Masaya inen şaplağın sesiyle hepimiz irkilmiştik. "Sadece anneme göre değil bana göre de sen çocuk denecek yaştasın. Kızım, sana ne yapılıyorsa senin hayrına yapılıyor, bunu şu kalın kafana sok. Ayrıca madem büyüdün ispatla kendini."

Abimin efelenmesine karşın hepimiz göz ucuyla birbirimize bakmıştık çünkü ilk defa evin içinde bu kadar sesini yükseltiyordu. Bizden çok Yasemin kendi kabuğuna çekilmişti. "İspatlamak derken, nasıl yani?" Sesindeki bariz çekingenlik ne kadar sindiğinin kanıtı gibiydi.

"Küçük hanım, madem büyüdüm diyorsun hadi o zaman büyüdüğünü ispatla bize. İlk önce anneni kaleye alıp sözlerini yargılamadan onayla. Sonra doğru düzgün derslerine çalış ve okulunu başarıyla bitir. Bir kere Allah için bir kere herhangi bir şeyi itiraz etmeden yap. Konuştuğun zaman düşünmeden konuşuyorsun. İlk önce düşün sonra konuş... Kuru-sıkı gibi boş boş konuşma. Anlayacağın aklını başına devşir. Oku, ilim irfan sahibi ol."

Bakışlarıyla önce beni sonra kendini işaret etti. "Bak bize, okumayıp ekmeğimizin peşine düştük çünkü şanssızdık. Sen bari elindeki şansı iyi kullan!"
Sözcükler havaya karışıp deforme olurken sağ tarafında duran peçeteyi eline aldı ve avuçları arasında biraz döndürdükten sonra önündeki boş tabağa bıraktı.

"İstersen bugünden başla kendini ispatlamaya," derken muzırca gülümsedi.

Yasemin, "Nasıl?" diye sormadan önce vücut dilini kullanarak başını içe doğru çekip omuzlarını dik konumda getirdi

"Hadi ocağa bir çay suyu koy, abin gitmeden bacısının elinden bir çay içsin."

Adım cümle içinde geçince hüzünlendim ve hüzünlü gözlerle önce abime sonra da anneme baktım.

"Baştan uyarayım çayı gönüllü veya gönülsüz yaptığını bir bakışta anlarım. Ne de olsa çay ustası var karşında."

Haklıydı. Kendini övmekte yerden göğe kadar haklıydı, çünkü abimin üzerine çay demleyen birini daha tanımadım ben. Çayı öyle berrak olurdu ki, tavşankanı tabiri tam da abimin çayının adıydı.

Yasemin, olgunluğa giden yolda ilk adımını atmıştı bize tavşankanı çay demleyerek. Yasemin'in demlediği çayı teyit etmek için abim bardağı eline aldı ve başımızın üzerinde sarı ışık saçarak yanan ampule doğru tuttu. "Olmuş, olmuş!"

Galiba bu akşam ilk defa mutlu ve huzurluydum...

Buraya kadar olan bölümde beni ve karakterimi tanıdığınız.

Tabii bir de hayalimi. He, rüya kızı Telli'yi de unutmayın. Asıl macera bundan sonra başlıyor.

Çıktığım bu yolda beni yalnız bırakmayın...

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin