Selam çıraklarım, görüşmeyeli nasılsınız<3
Aynı yolda yürüdüğümüz sürece benden iyisi yok ::))
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen
"Oğlum, niye olacak? Kenara çekil de içeriye geçeyim, diye."
Of ya, benim akıl yine nerelere gitti acaba? Kapıyı açmışım ama kapı önünde "avel avel" bekleyip duruyordum...
Ben kenara çekildim annem evin içerisine geçti. Önce ayakkabılarını kapı önünde çıkartıp sonra vestiyerdeki kendine ait olan terliklerini alıp ayaklarına giydi...
Terlikleri ayağına giyen annem kararlı bir şekilde mutfağa doğru yöneldi. Yürürken topuklarına "şıp şıp" vurarak ritimli sesler çıkartan terlik birçok şeyi anlatıyordu. Henüz mutfağın kapısından içeriye adım atmıştı ki "Ay!" diyerek bastı çığlığı.
"Ay!" çığlığını duyar duymaz anneme bir şey oldu endişesiyle koştum mutfağa. Uyuşuk, senin çakralar ne zaman açıldı da bu kadar hızlı koşuyorsun, diye sormayın.
Eğer o çığlığı siz duymuş olsaydınız inanın bana çoktan "Yangın var!" diye itfaiyeyi arardınız.
"Anne ne oldu?" diye sordum sormasına lakin gördüğüm manzara şaşırtıcıydı. Yüzüne dünyanın sonu gelmiş ifadesi takınarak ellerini böğrüne koymuş, "Kahvaltı nerede?" diye soruyordu.
İlahi anne bütün yaygara kahvaltı hazır değil diye miydi?
"Bunu bana soruyorsan benim hiçbir şeyden haberim yok!" dedim.
"Yasemin, gözün kör olmasın emi!" diye yakındı.
Baktım annem terliği kaptı gidiyor. "Anne nereye?" diye soracaktım ama üşendim. Olacakları seyretmek adına mutfak masasının hemen yanı başında durup, oturmam için bana bakan plastik sandalyeye kuruldum.
"Yasemin!" diye aşağıdan yukarıya bağıran annemin haykırışını dışarıdan duyan eden olsa emin olun evin içinde adam doğruyorlar sanırdı.
Yasemin'den ses seda çıkmadığına göre durum vahimdi.
"Yasemin!" sesi ikincisi kez kulaklarımda çınladı. Annem sürekli aşağıdan yukarıya doğru seslendiğine göre büyük ihtimalle merdivenlerden çıkmaya üşeniyordu. Ee, kimin annesi. Şaka tabii. Ne üşenmesi kadın, sabahın köründe kalkmış ocağa çay suyu koymuş. Üşenmemiş köşe başındaki fırından ekmek almaya gitmiş...
O da yetmemiş yolda arkadaşını görmüş onunla da bir saat havadan sudan konuşup muhabbet etmiş... Sabah sabah bu kadar faaliyet yetmez miydi? Yeterdi elbette!
Çay, dedim de "eyvah" çaydanlık hâlâ ocağın üzerindeydi. Saatlerdir kaynaya kaynaya suyu bitmiş olabilirdi.. Hemen bir koşu gidip çaydanlığın altını kapattım.
Eh be Yasemin, şimdi seni annemin elinden kim kurtaracak? Tabii burada iş bana düşüyordu. Önce annemi sakinleştirmek sonra da Yasemin'e sürpriz bir uyandırma partisi düzenlemek...
Ellerimi sızlayan dizlerime koyarak ayağa kalktım...
Oğuz, niye yaşlılar gibi ayağa kalkıyorsun diye sakın gülmeyin bana. Yataktan düşmek sanıldığı kadar kolay atlatılabilir bir şey değil yani...
Bacaklarımın sızlamasını bir tarafa bırak şu an her yerim ağrıyordu. Ellerimi başıma koydum, "Ah başım!" diye inledim. Başımı zemine fena çarpmış olmalıydım.
Elimde bir sürahi su ile mutfaktan çıkarken anne engeline takıldım. "Oğuz, sakın yatağı ıslatayım deme. Şimdi yatakla falan hiç uğraşamam. Sen sadece Yasemin'i ıslat yeter."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019