🚘B.46.🚘

184 23 147
                                    

Merhabalarrr...

Nasılsınız çırak ailesi

Bakalım bu bölümde Telli bizlere neler anlatacak

Oy verip yorum bırakmayı unutmayın lütfen

Uyarı mesajımızı da verdiğimize göre bölüme geçebiliriz

TELLİ

Oğuz, ardına bile bakmadan bize veda edip gitmişti. O ardına bakmamıştı da ben onun arkasından bakabilmiş miydim?
Hayır bakamamıştım, çünkü bakmamak için nedenlerim vardı. Birinci nedenim annem ve babam vardı yanımda bakmaya utanmıştım. İkinci nedenim baskı altında büyümüş olduğumdan dolayı çekingen bir yapıya sahiptim. Üçüncü nedenime gelince Oguz'u yeteri kadar tanımıyordum.

Saymakla bitmeyecek kadar çok nedenlerim vardı lakin gönül ferman dinlemiyordu. Çekip giderken attığı her adımda dönüp baksın istemiştim. Benimle göz teması kursun istemiştim. Kalbimin bağını çözsün istemiştim. Ne arkasını dönüp bakmıştı ne de ona meftun kalbimin bağını çözmüştü. Öylece çekip gitmişti...

Evet, bir yabancı olarak gelmiş sessizce çekip gitmişti lakin giderken kalbimi de beraberinde götürdüğünü bilmiyordu.

&&&

Akşam babam eve geldiğinde Oğuz'un sanayide iş bulduğunu ve birkaç gün orada çalışacağını söylemişti. Onu düşünmeden bir saniyem bile geçmiyordu. Biliyordum hâlâ hastaydı ama sırf bize yük olmamak için çekip gitmişti. Geceleri gözüme bir gram uyku girmiyordu. Hasta haliyle nasıl çalışacaktı bilemiyordum.

Babam çalıştığı yerde bir oda varmış orada kalacakmış demişti. Yapa yalnız ve aç susuz o köhne odada nasıl kalacaktı ki? Peki, ben bir yabancı için neden bu kadar endişeleniyordum? Neden onun mahzun sureti aklımdan hiç çıkmıyordu. Onu görmeyi öyle çok arzu ediyordum ki...

Bazı geceler bir kuş olup uçasım ve gidip onun penceresinin önüne konasım geliyordu. Gideli birkaç gün olmasına rağmen onu özlüyordum. Acaba onu bir daha görebilecek miydim? Keşke hep o sanayide çalışsaydı ve hiç gitmeseydi..

Hiç olmazsa onun orada olduğunu bilirdim. Belki babam ara sıra yanına uğrar ondan haberler getirir hatta evimize konuk olarak bile gelebilirdi.

Benim günlerim onu hayal ederek geçiyordu. "Telli kızım!" sesiyle irkildim. "Efendim anne!" diye cevap verdim.

"Kızım bu ne dalgınlık, duymuyor musun bir saattir kapı çalıyor?"

"Kapı mı?" diye sordum. Gerçekten de kapının kuş sesi çıkararak çalan zili durup durup tekrar çalıyordu. Yerimden aceleyle kalktım ve dış kapının arkasına gelince durdum. Kısık bir ses tonuyla, "Kim o?" diye sordum.

Kapının dışından gelen 'benim' sesi kalbimin ritmini değiştirmeye yetmişti.. Önce derin bir nefes aldım ve aldığım nefesi kademeli olarak geri verdim. Nefes açma egzersizi kalbimin atış hızını düzenlemiş beni bir nebze olsun rahatlatmıştı. Bedenim rahatlayınca usulca kapıyı açtım.

Şaşkınlığımdan beslenen sevincimi gizleyemeyerek elimi dudaklarıma bastırdım. Akabinde "Oğuz sen miydin gelen?" diye gereksiz bir soru çıktı dudaklarımın arsından. Gereksiz diyorum çünkü 'kimsin' diye sorduğum da 'benim' diye cevap vermişti ve ben onu sesinden tanımıştım.

Oğuz, yüzüme bakmaya utandığından olsa gerek başı öne eğik duruyor bakışlarını sürekli benden kaçırıyordu. Ben kapı önünde dikilmiş Oguz'un ağzından dökülecek kelimeleri beklerken annem seslendi, "Telli kızım, gelen kimmiş?"

Ben, anneme cevap vermeye hazırlanıyordum ki annem çoktan kapıya kadar gelmişti. "Oğuz'u neden kapı önünde bekletiyorsun kızım, içeriye buyur etsene."

Oğuz, "Yok, geçmeyeyim. Ben bugün gidiyorum da sizlere veda etmek için gelmiştim."

Onun ağız boşluğundan dökülen kelimeler yığını benim içimde bir yerlerde isyan başlatmıştı. Ne yani, şimdi tamamen gidiyor muydu? Ben bir daha onu hiç göremeyecek miydim?

Ben içimdeki yangınlarla cebelleşirken Oğuz, "Sami amca evde mi? Gitmeden önce onunla da vedalaşmak istiyordum." dedi.

Annem, "Sami amcan bugün gündüz çalışıyor, maalesef evde yok Oğuz." dedi.

Oğuz, mahcupça boynunu sağa doğru eğdi. "Ben onunla durakta görüşürüm o zaman," dedi ve elinde sıkıca tuttuğu paketi anneme verdi.

"Bunlar karınca kararınca sizlere hediyem. Sizlere ne kadar teşekkür etsem az biliyorum ama azımı çoğa sayın lütfen!" dedi.

Annem, "Ne zahmet ediyorsun hiç gerek yoktu," dese de Oğuz'u kırmayıp aldı elindeki hediye paketini. Elindeki paketi bize yani anneme verdi ve arkasını dönüp gitti. Görüyordum, bedeni gitmeye çalışsa da ayakları gitmek istemiyordu. Ona rağmen arkasına bakmamayı yeğliyordu. Bakarsa gitmenin zorlaşacağını o da ben de biliyorduk; daha doğrusu hissediyorduk.

Kapıyı arkasından kapattım ve buğulanan gözlerimi annemden kaçırdım. Annem hediyeleri merak etmiş olmalı doğruca mutfağa geçti ve mutfak masasına oturdu. Hediye paketlerinin üzerinde herkesin isimleri yazılıydı. "Telli bak bu senin," dedi annem hediye paketini bana doğru uzatarak.

Elime aldığım paketi heyecanla açtım. Bana bir kitap almıştı. "Vadideki Zambak" Kitabın adı ve konusu değildi beni mutlu eden, onun zarif düşüncesiydi. Bize hediyeler almasından belliydi vefalı biri olduğu. Kitabı daha önce okumuştum ama onun ellerinin değdiği sayfalara tekrar dokunmak istedim.

Annem, "Telli kızım, görüyor musun ne vefalı ve düşünceli çocuk." dedi.

Sessizce iç çektim, "Öyle görünüyor anne!" derken.

Kitabı elime aldım ve odama doğru yürümeye başladım. Sayfaları birbiri ardına rastgele çevirirken gördüğüm şeyle vücuduma bir sıcaklık yayıldı. Ellerim heyecanla titrerken sağıma soluma baktım. Neden baktığımı ben bile anlamış değildim. Bedenime yayılan sıcaklık alnımdan ter olarak akıyordu. Hiç kimseye belli etmeden doğruca odama geçtim ve kitabın sayfaları arasına izole bantla yapıştırılmış mektubu açmaya başladım.

Cidden Oğuz beni çok şaşırtmıştı. Onun böyle bir yola başvuracağını hiç düşünmemiştim, ama ne yalan söyleyeyim çok da mutlu olmuştum.

Kalbimin tamtamları arasında mektubu açıp okumaya başladım.

Merhaba, Telli.

Benim bu yaptığımı doğru bulmayabilirsin inan bana bunu anlarım ama benim de başka çarem yoktu. Senin bana ne hissettiğini bilmezden önce benim sana neler hissettiğimi bilmeni istedim. Seninle hangi şartlar altında tanıştığımızı hatırlıyorsun sanırım.

Belki bütün bunlar birer tesadüfü diyeceksin fakat ben tesadüflere inanmam, çünkü tesadüf diye bir şey yoktur. Hisler vardır yolumuzu tesadüflere çıkaran.

Peki, sen rüyalara inanır mısın?

Sen rüyalara inanır mısın bilmem ama ben gördüğüm rüyalara inandım zira beni seninle karşılaştıran rüyalarımdı.

Ben bir rüya kızının peşine düştüm ve rüyalarım getirdi beni sana. Sen benim rüya kızım mısın tam olarak bilmiyor olsam da bildiğim bir şey varsa o da rüya kızım olmanı çok istediğim, çünkü ben o rüya kızına âşık oldum...

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin