Yine biz geldik. Umarım seveceğiniz bir bölüm olur.
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen;)
Serdengeçti varlığım yollara revan olduktan sonra çok dağlar tepeler aştı...
Gündüzlerim yollarda geçerken gecelerim çoğu zaman petrol ofislerinde sabahlayarak geçiyordu. Kırmızı wos wos arabamı çekiyordum sakin bir köşeye içinde uyuyordum. Gezip görme merakım macera dolu günlere eşlik ediyordu ama içimde engel olmadığım öyle bir his vardı ki, gezip gördüğüm her yerde aşinası olduğum simayı arıyordum.
Ne yazık ki, bu arayış yoluma çıkan her dönemeçte yok oluyordu. Nasıl yok olmasın ki? Yüzünü hiç göremediğim lakin simasına aşina olduğum biri vardı zihnimin duvarlarına kazınmış, başka da bir avuntu yoktu.
Mesela tesadüfen onunla karşılaştım diyelim peki ama ben onu nasıl tanıyacaktım? Elimde en ufak bir ipucu yokken.
Yeni bir güne başlamıştım vakit öğleden sonrasıydı. Güneş, yavaştan kendini sislerin ardına saklamaya hazırlanıyordu. Bense aklımın süzgecinden bütün bildiklerimi tek tek ayrıştırarak eliyordum...
İki yönlü ıssız yolda amaçsızca ilerlerken benden yüz metre kadar ileride yaşlıca bir amca gördüm. Bana arkası dönük olarak ellerini arkasında bağlamış ağır adımlarla yürüyordu. Benim iyiliksever kalbimden yaşlı amcaya yardım etme dürtüsü geçti.
On metre kala tek dokunuşla arabamın kornasına bastım. Korna sesini duyan zavallı yaşlı adam olduğu yerde sıçrayıp arkasına dönerken parmağıyla damağını kaldırarak başını geriye doğru atması bir oldu. Korna sesi yaşlı amcayı korkutmuş olmalıydı. Onu korkutabileceğim hiç aklıma gelmemişti doğrusu.
Neden bu hareketi yaptıysam hiçbir fikrim yoktu. İnanın onu korkutmak değildi amacım, korkacağını bilseydim bunu asla yapmazdım. Benim niyetim sadece yaşlı amcaya yardım etmekti, korkutmak değil.
Arabayı durdurdum ve sağ tarafımdaki ön kapının camını açtım. "Kusuruma bakma amca, inanın isteyerek olmadı!" dedim özür dilemek babında.
Yaşlı amca kalın gür kaşlarını çatıp, "Ödümü kopardın çocuk, niye arkamda durup korna çalıyorsun?" diyerek resmen azarlamıştı beni.
"Çok özür dilerim amaca, gerçekten isteyerek olmadı. Sana yardım edip gideceğin yere bırakmaktı amacım!"
"Niye? Senden yardım isteyen oldu mu?" Yaşına göre gür çıkıyordu sesi.
Ben yaptığıma bin pişman, "Yok, istemedin de benim sana yardım etmek içimden geldi." dedim.
Hay benim içimdeki insan sevgisine, görüyor musun senin yüzünden bak ne hale düştük. Ne vardı şimdi hiç tanımadığın bilmediğin birine yardım edecek.
Yaşlı amcanın gür ve kalın kaşları tekrar eski halini alırken, kasılan yüz kasları gevşemeye başlamıştı zira uzun telli gür kaşlarının gölgelediği kara boncuğa benzer gözleri, ışıldayarak bakmaya başlamıştı. Pörsümüş dudakları hafifçe yanlara doğru yayılınca yanaklarında oluşan kırışıklar belirgin bir hal almış yüzüne inceden bir tebessüm oturmuştu. "Çocuk, demek yardım etmek içinden geldi?"
Evet, anlamında başımı aşağı yukarı sallarken, düşüncemi dile getirmek farz olmuştu. "Evet, amca içimden geldi!"
Samimiyetime inanmış olaca ki, "Sen iyi birine benziyorsun çocuk. Ee, davete de icabet etmek gerekir. Madem yardım etmek istiyorsun aç bakalım arabanın kapısını!" dedi.
Hemen uzanıp arabanın sağ ön kapısını açtım. Uzunca boyunu eğerek küçük arabamın ön koltuğuna oturdu. Oturur oturmaz da "Selamünaleyküm çocuk!" diye selam verdi.
"Aleykümselam amca, nereye böyle?" diye sordum.
Oturduğu koltuğa biraz daha yayılarak vücudu rahat bir pozisyon aldı. "Ben bu civarda yaşıyorum, yolcu olan sensin. Asıl sen nereden gelip nereye gidiyorsun?"
Yaşlı amcanın sivri dilli biri oluşu beni biraz gerse de mecburen sorusuna cevap verdim. "Ben seyahate çıktım, yani geziyorum!"
"Araban küçük ama dünyan büyükmüş çocuk." dedi.
"Evet, öyle!" diye cevap verdim.
Bir süre susup hiç konuşmadık. Belli ki amca aklı başında zeki biriydi. "Sağa sap!" dedi ana yoldan sağa ayrılan çakıl taşlı yolu göstererek. Sağ tarafa geçip yol ayrımında durdum.
Yaşlı amaca, "Neden durdun?" diye suratıma pis pis bakarak sordu. "İnmek istediğinizi düşündüm." dedim.
"Sendin bana yardım etmek isteyen ben, senden yardım istemedim çocuk. Madem yardım etmek istedin o zaman gerekeni yap. Yardım etmek istediğin insanı yarı yolda bırakmak olur mu hiç?" diye çıkıştı.
Ben şoklar içerisindeydim. İyi ki yardım etmek istemiştim, amcanın beni bir dövmediği kalmıştı.
"Tamam, amca biraz sakin ol. Sen tam olarak nereye gitmek istediğini söyle ben, seni oraya götüreyim."
Sözümde durmak istemiştim ama içime bir kaygıdır çökmüştü, zira vakit daralıyordu ve akşamın alacası çökmek üzereydi. Yolcu olarak aldığım amcayı köyüne kadar götür ondan sonra tekrar geriye dön, o zamana kadar neredeyse karanlık çökerdi.
Ben her ihtimale karşı geceleri pek yol almak istemiyordum. Hem gezdiğim yerleri gündüz gözüyle görmek istiyordum hem de ne olur ne olmaz korkusuyla hareket ediyordum. Sizin anlayacağınız gecenin hayrını gündüzün şerrine yeğliyordum.
Yaşlı amca ön cama doğru eğilip işaret parmağıyla karşı dağın eteklerine sıralanmış köyünün evlerini gösterdi. "Bak benim köyüm orası, beni evime bırak!" dedi.
Bak sen, amca benim arabayı taksi belledi. Baksana bir de emir verir gibi beni evime bırak, diyor.
İçimdeki insan sevgisine yenik düştüm, "Tamam amca, emrin olur!" dedim.
Pörsümüş yaşlı dudakları gülümsedi belli belirsiz. Gülümserken kara boncuk gözleri kısıldı ve alnında belirgin üç çizgi oluştu. Belli ki amca beni nakavt etmiş olmanın keyfini sürüyordu; sırtını koltuğa dayayıp iyice yayıldığına göre.
Birine yardım etmenin verdiği mutluluk bambaşkaydı ama gittiğim yerde beni neyin beklediğini bilememek de bir o kadar kaygı vericiydi.
Hoşça kalın... Yollarda görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Dla nastolatkówBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019