Selâm, çıraklarım...
Beğeneceğiniz bir bölümle biz geldik.
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen<3
"Poyraz ortağım, sen ne yaptın böyle?"
Hareketlendi ayaklarım ileri doğru adımlar atarken. Aldığım nefesler boğazımı yaktı durup bekledim.
Gördüklerim karşısında tutuk kalmış inanmakta zorluk yaşıyordum."Kızım," deyip kan kırmızı rengini almış arabama sarıldım. Ellerim pürüzsüz yüzeyinde yağ gibi kayarken bir kadının tenini okşar gibi yanaklarını okşadım...
Canım kankam, anlaşılan gece boyunca uyumayıp arabamın boyasını atmıştı. Nihayet benim güzel kızım, bir arabaya benzemeye başlamıştı. Öyle mutlu ve huzurluydum ki Poyraz'a ne diyeceğimi nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum.
Kendimi birden Poyraz'ın kollarında kafa kafaya tokuştururken buldum. Tokuşturmak derken açıklık getireyim. Poyraz ile birlikte geliştirdiğimiz bir selamlaşma veya merhabalaşma tekniğiydi bu. Poyraz, kız gibi yanak yanağa kucaklaşıp öpüşmeyi hiç sevmezdi. Biz de böyle bir teknik geliştirmiştik kendi aramızda. Şöyle ki, birbirimize sarılıyor ama sadece alnımızın üst kısmı ile bir sağa bir sola değdirerek selamlaşıyorduk. Poyraz'a göre böylesi daha erkekçeydi.
Poyraz'ın üzerine fazla abanmış olacağım ki, beni elleriyle hafiften geriye doğru iteklerken, "Tamam, len tamam, eline koluna hakim ol ve uslu dur bakalım," dedi ağrıyan belini tutarak. Tabii ki bu bir şakaydı...
"Ortağım kusura bakma ya, inan şu an ne yaptığımın farkında değilim."
Olaya açıklama getirip Poyraz'a bir sincap yavrusu gibi bakmaya başladım. Sonra iki elimi göğüs hizamda birleştirip gözlerimi kırpıştırarak, "Ben şu anda öyle çok mesudum ki, size minnettarım efendim, lütfen hadsizliğimi mazur görün." dedim.Biraz peltek konuşmaya çalışarak yeşil-çam filmi oyuncularının taklidini yapmak istemiştim. Çünkü ikimiz de yeşil çam filmlerinin müptelasıydık. Çünkü bunun onu mutlu edeceğini biliyordum.
Poyraz, "Anladık acemi oğlan, daha fazla yağ çekme istersen. Baksana her taraf yağ içinde kaldı kayıp düşeceğim şimdi," dedi "nihahaha" diye bir Erol Taş kahkahası atarak...
"Kim ben mi acemi?" diye sorarken ortağıma alınmış numarası yaparak devrik bakışlar attım.
"Evet, sen. Unuttun galiba ben, kalfa sen çırak. Çırak, çırak," diye benimle dalga geçip duruyordu ve tıpkı küçük çocuklar gibi mutluydu...
Mutluydum...
Araba bahaneydi ben asıl kankam mutlu diye mutluydum. O'nun yüreğini yakan aşkın fitili bir nebze olsun sönmüştü ve ben tam olarak bu yüzden mutluydum. Şu an vücudumun her zerresi çocuklar gibi şendi...Acemi oğlan, sözü Poyraz ile aramızda bir şakaydı. İlk işe başladığım günlerde ustam bana hep böyle seslenirdi. 'Acemi oğlan gel, acemi oğlan git.'
"Oğuz, çay hazır getir artık şu börekleri."
"Ne böreği kanka?"
"Hadi Oğuz, benimle maytap geçme, Emine teyzenin böreklerinin kokusunu sen daha sokağın başındayken aldım."
"Arı gibi koku alıyorsun kanka," dedim bilmiş bilmiş.
Ustam da gelince domates, peynir, bir de annemin börekleri eşliğinde mükellef bir kahvaltı yaptılar. Yaptılar diyorum ben hariç, zira ben evde ayaküstü tıka basa doyurmuştum karnımı.
Bugünü yarınlara devretmeye hazırlanan zaman makinesi, gündüzün çarkını çevirip geceye hapsetmek üzere yola çıkmıştı. Biz iki divane, günlük yoğun çalışma temposunun ardından evlerimizin yolunu tutmuştuk.
Kolay değildi işimiz. Saatlerce çekiç salla, pasta cila çek, sök tak, gerçekten yorucuydu. Her şeye rağmen biz işimizi seviyorduk ve severek yapıyorduk. Babam rahmetli hep derdi ki; yaptığın işi seveceksin zira severek yaptığın her işte başaralı olursun.
Yorgun bacaklarımız vücudumuzu zar zor taşırken, "İyi akşamlar!" dileyip ayrıldık birbirimizden. Her birimiz kendi kabuğuna çekilip yaşamak üzere...
Ne olursa olsun insanın kendi evi ve ailesi gibisi yoktu. Akşam yemek faslı Yasemin ile muzırca didişerek geçti. Bu deli kıza takılmayı seviyordum. Hoş onun da benden geri kalır yanı yoktu. Yalnız onun benden bir fazlası vardı. Bu aralar ergen yaşlarda olduğu için sürekli yaşamı sorgulamaya başlamıştı.
Özellikle de bizim yaşantımızı. Sürekli başkalarının yaşamlarıyla bizim yaşantımızı kıyaslıyordu.Tâbi bizim yaşantımız ona bir sıfır mağlup oluyordu. Bana göre de eksiğimiz vardı; babamın yokluğuydu.
Yasemin'e göre her şey eksikti. Onu bu düşüncesinden dolayı mazur görmek lazım, çünkü daha şükretmeyi bilecek yaşta değil.
Benim ile Yasemin, arasında dört yaş vardı lakin beni yaşam koşulları erken olgunlaştırmıştı.
Yorgunum deyip erkenden odama çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019