🚘B.14.🚘

379 61 463
                                    

Selâm, çıraklarım!!!

Keyifler nasıl bakalım???

Sizlerle aynı yolda yürümek keyifli:D

Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen.

Oğuz'un Anlatımıyla

Ustamın telkin edici konuşmasının ardından görünürde Poyraz, müşterimiz olan kızın peşine düşmeyi bırakmıştı.

Poyraz'ın kendisi kızın peşini bırakmış olabilirdi lakin Eros'un büyülü okuyla vurulan kalbi bir türlü pes etmiyordu.

Kalbine düşen aşk ateşini söndürmek için olsa gerek sık sık ustamdan işim var diyerek izin alıyor saatlerce ortadan kayboluyordu.

Geri döndüğünde ise yenilgiye uğramış bir komutan gibi bitik bir vaziyette oluyordu.

Yine Poyraz, ustamdan izin alıp gitmişti. Ben onun yokluğunu aratmamak için fazladan çalışıyor elimden geldiğince eksikliğini hissettirmeye gayret ediyordum. Eminim Poyraz' da benim için aynısını yapardı.

Ustam, sıkkın sıkkın tamirhanenin önünde ileri geri yürüyüp duruyordu.

"Oğuz!" diye seslenince elimdeki işi bırakıp hemen yanında gittim. "Buyur usta!"

Sağ elini ensesine götürüp dokunduğu yeri kaşımaya başladı. "Son günlerde Poyraz'ın hali hiç hoşuma gitmiyor. Elindeki işi bırakıp peşine düş bakalım. Nereye gidiyor. Ne yapıyor. Neden gidip saatlerce kayboluyor, öğren. Onu bu hale getiren sebep neymiş bizde bilelim."

Ustam benden bir hafiye gibi Poyraz'ı takip etmemi isteyince hiç vakit kaybetmeden elimdeki işi bırakıp peşine düştüm.

Poyraz, ilk önce başıboş sokaklarda avare avare dolaştı. Sonra ani bir kararla rotasını belirlemiş gibi yön değiştirdi.

Bir süre yürüdükten sonra daha kalabalık ve ihtişamlı binalara sahip caddeye düştü yolu. Çok katlı kurşuni bir binanın tam karşısına gelip durdu ve bir müddet o binayı seyretti.

Benim kankam tıpkı ruhunu kaybetmiş gibi buralarda ne arıyordu acaba?

Poyraz, önünde durduğu yüksek binayla uzun uzun bakışarak karşılıklı aşk yaşadıktan sonra, binanın tam karşısına düşen bir kafeye geçerek cam kenarına oturdu.

Kedinin ciğere baktığı gibi Poyraz' da gözlerini ihtişamlı binadan ayırmadan bakıp duruyordu.

Saat tam 12'yi vurduğunda Poyraz'ın bakıp durduğu binadan insanlar birer ikişer çıkmaya başladılar. Sanırım öğle yemeği için işe ara verilmişti.

İhtişamlı binadan çıkan çoğu insan Poyraz'ın bulunduğu kafeye geliyordu. Bir ara Poyraz'ın yüzü acayip bir şekilde aydınlandı, sanırsın gönül kuşu uçan halıya binmiş uçuyor. Onunla aynı yöne baktığımda hiç şaşırmamıştım.

Poyraz'ın delikanlı yüreğini ateşe veren ahu gözlü kızdan başkası değildi.

Poyraz'ın aydınlanan yüzü anında geri vites yaparak değişmişti. Nedenini anlamak niyetiyle yine aynı kareye baktım, ahu gözlü kızın yanında başka bir erkek vardı.

Bütün mesele anlaşılmıştı, demek Poyraz'ın ustamdan izin alma sebebi buydu. Üstelik izin dönüşü yıkık bir duvar gibi geri dönüyordu.

Ah kankam ah, her izin dönüşünde pejmürde bir şekilde geriye dönmenin sebebi bu muydu yani? Ahu gözlüsünü görmek için gidiyor yanında başka bir erkeği görünce de paramparça bir yürekle geri dönüyordu.

İnsan hep umut eder ve bu umutla yaşama tutunur. Umut etmeyi çıkarırsan kalbinden, geriye yine umut kalır. İşte benim kankam aynı şeyi yaşıyordu. Bir umudun peşine düşüyor kalbindeki umut vurgun yeyince de yıkık perişan geriye dönüyordu.

Sonra tekrar umut ediyordu, belki o da kendini yaşama böyle bağlıyordu; umut ederek.

Birincik arkadaşımın vurgun yemiş yüreğini yara bere içinde görünce, göğsümün tam orta yerine kocaman bir öküz oturmuş gibi hissettim.

Poyraz'dan önce geldim iş yerine. Ustam'a her şeyi tek tek anlattım. Öğrendiğimiz gerçekten sonra ikimizin de acı dolu ruhu can çekişiyordu.

Bizim Poyraz'ımız bunca yaşanmışlığa nasıl katlanıyordu? Tek başına yaşanıp katlanılabilir bir şey miydi bu? Kim bilir, acı dolu kaç gece, kaç gün, kaç saat geçirmişti dibe vurmuş psikolojisiyle.

Oysa acılar paylaştıkça azalır sevinçler paylaştıkça çoğalmaz mıydı?

Poyraz, çok geçmeden isyana kalkışan kalbi ellerinde "pıt pıt" atarak iş yerine geri döndü. Çektiği ıstırabın yükünden ağırlaşmış bedenini, kirden griye çalan plastik sandalyeye bir külçe gibi attı.

Elini gömleğinin cebine götürdü, cebindeki sigara paketinden filtreli bir dal sigara çekti. İki parmağının arasına aldığı sigarayı dudakları arasına zar zor sıkıştırdı çünkü elleri titriyordu.

Poyraz, etrafında olanı biteni algılamıyor gibiydi, yoksa ustamın karşısında bu kadar rahat sigara içmezdi. Ben ileriye doğru bir adım attım, ustam eliyle işaret ederek beni durdurdu.

Elinde çevirip durduğu çakmağı çaktı sigarasını ateşledi. Sanki yaktığı sigarayla birlikte "Roma'yı" ateşe vermek ister gibiydi. Sağlığa zararlı sigarasından öyle derin nefesler çekiyordu ki, sigaranın dumanından ciğerleri kazan karasına boyanmıştı çünkü peş peşe çektiği her nefeste "öhö öhö" diye sesler çıkartarak öksürüyordu.

Poyraz'ın gözü bir ara bana takılınca ben de ona göz kırptım "neler oyluyor" anlamında.

Hiçbir şey söylemedi sadece sigara dumanından boğulan ciğerlerini rahatlatmak için kesik kesik nefes alıp verdi.

Alıp verdiği her nefes sanki dünyanın düzenine kafa tutar gibiydi.

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin