🚘B.11.🚘

438 70 462
                                    

Selâm, çıraklarım.

Yine biz geldik.

Bugün Oguz'u biraz daha tanıyacağız.

Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen:D

Oğuz'un Anlatımıyla

Oldum olası uykuyu çok severdim. Sırf bu yüzden sabahları uyanmakta zorluk çekerim.
Yine gördüğüm rüyanın etkisi zihnimi ele geçirmiş ve ben uyku mahmuru yarı uyanık bir haldeydim. Odamın içerisine dolan aydınlık gözümü kamaştırınca bir gözümü kapatıp diğer gözümü kısarak bakıyordum etrafıma.

Annemin tiz bir çığlık gibi adımı seslenmesi ile silkelenip kendime gelmek istedim ama pek başarılı olamadım. Hâlâ mayışık hâlâ uyku sersemiydim.

Bir gözüm kapalı alt kata inmek isterken merdivenlerin trabzanlarına abanarak hantal adımlar atıyordum. Öyle çok abanmışım ki trabzanlara ağırlığımdan gıcırdamaya başlamıştı.

Annem iki eli böğründe aşağıdan yukarı doğru bana bakıp, "Aç artık yarı kapalı gözlerini paşam, aç. Gözünün önünü göremiyorsun. Şimdi paldır küldür aşağı düşeceksin o olacak."

Annem söyleniyor abim bana bakıp "kıs kıs" gülüyordu.

Bizim evde bu sahne hemen hemen her Allah'ın günü yaşanırdı.

"Aşkarım, anne sözü dinle biraz. Kadın haklı. Her sabah aynı şeyi yapıyorsun. Bir insanın uykusu bu kadar ağır olur yav?"

Her ne kadar abim babamın yerini tutmasa da kendini babamın yerine koymuş olmalı ki, son günlerde bana aşkarım diye seslenir olmuştu. Yalan yok, abimin bana aşkarım diye hitap etmesi biraz da hoşuma gidiyordu.

Benim gibi bahtsız olan abim, bir baba şefkatiyle bizlere yüzünden gülücüğü eksik etmemeye gayret etse de zaman zaman onun derin düşüncelere daldığını görürdüm, çünkü onun derin düşünceleri gözlerine yansırdı.

Ne yazık ki, hayat sürprizlerle doluydu bize de babamızı elimizden alarak sürprizini yapmıştı.

Benden önce sabah kahvaltısına başlayan kardeşlerimi bir kenarda durup hüzünle seyrettim. Yine babam geldi aklıma. Hepimizden önce başköşeye geçer otururdu.

Benim hüzünlü bakışımdan kendine pay çıkaran abim, üzerimize çöken sis bulutunu dağıtmak için olsa gerek, "Aşkarım hadi sofraya, yoksa davet mi bekliyorsun? Biraz daha beklersen kahvaltı yapacak bir şey kalmayacak, ona göre." dedi.

Bu arada annem yarım ekmeğin arasına birçok yiyeceği doldurup karışık bir sandviç yaparak bana uzatıyordu.

Büyük bir lokmayı ağzına atan ağabeyim boğuk bir sesle homurdanır gibi konuşarak yapmacık bir kıskançlık göstermişti. "Görüyor musun aşkar, yine anne desteği aldın. Hadi gene iyisin!"

Cefakar anneciğim anında gardını alıp savunmaya geçmişti. "Aç mı kalsın çocuk, çalışıp eve ekmek getiriyor."

Anaç bir kadın hoyratlığında boş bulunup beni sahiplenmişti lakin öte taraftan da farkında olmadan ağabeyimi incitmişti.

Son lokmayı ağzına atarken başını olumsuz anlamında sağa sola sallamıştı abim. "Eve ekmek getiriyor demek peki, biz ne yapıyoruz?" Haklı olarak alınmıştı iki gözümün nuru ben, bunu hiç istemesem de.

Annem anında çark etmiş alınganlık yapan abimin gönlünü almak için beni satıvermişti.

"Oğlum, sen bu evin babası sayılırsın. Senin yerin başka. Oğuz, senin küçüğün olarak çalışıp eve ekmek getiriyor ya ben, ona latife yaptım. Kuzularım, alınacak bir şey yok ortada."

İşte benim cefakar annem. Önce kırıp dökmüş sonra alttan alarak kırdığı kalbi tamir etmişti. Bu arada annemin alltan alarak konuşması ister istemez abimin egosunu yükseltmişti. Kahvaltı masasından ağır hareketlerle kalktı ceketinin iki yakasından tutup geriye doğru attı. Yaptığı hareket tam bir kabadayı tavrıydı.

"Hadi bana eyvallah," derken yapmayı unuttuğu bir şey varmış gibi adımlarını durdurdu. "Akşam için bir ihtiyaç var mı anacığım?"

Elini ceketinin cebine soktu ve yıpranmış siyah cüzdanını çıkarttı. Cüzdanın içinde bulunan az miktardaki buruşmuş kâğıt parayı iki parmağının ucuyla tutup anneme doğru mahcup bir tavırla uzattı. "Bu yeter mi?"

"Yeter oğlum, ben komşu kadınlara bir şeyler örmüştüm onların parasını da aldım."

Bu konuşmalardan sonra annemin gözleri dolmuştu, dolan gözlerini bizlere belli etmemeye çalışarak başındaki örtünün uç kısmıyla gizlice silerken gündemi değiştirmişti.

"Hadi kızım, kahvaltın bittiyse toparla sofrayı da seninle pazara gidelim."

Yasemin, on altı yaşlarında olduğu için yaşının verdiği ergen duygulardan olsa gerek, bu aralar biraz vurdumduymaz davranmaya başlamıştı.

"Bana ne ya benim dersim var, seninle pazara falan gelemem ben..."

"Kızım dersini pazardan gelince yaparsın. Zaten hafta sonu bir iki saatte gider geliriz. Onca malzemeyi ben tek başıma nasıl taşıyayım?"

Yasemin, sinirle kahvaltı masasından kalktı ve kendini boş bir çuval gibi tekli koltuklardan birinin üzerine attı. Kollarını göğüs hizasında birleştirerek boş bakışlarla anneme bakarken
kelimelerin üzerine bastıra bastıra tekrar konuşmaya başladı. Her sözü hırçın her sözü annemin yüzüne çemkirir gibiydi.

"Ben pazara falan gitmek istemiyorum daha sonra okulda arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar. Ne işin vardı pazarda, diye."

"Kızım, ne var bunda? Onların anneleri de gidiyor pazara."

Yasemin, oflayarak oturduğu koltuğun küçük yastığını bir kenara fırlatıp attı. Sinir katsayısı tavan yapmış sesinin ayarı haddini aşmıştı.
"Onların anneleri gidiyor ama arkadaşlarım gitmiyor..."

Ben şiddet eğilimli biri değildim lakin Yasemin'in anneme karşı tavırları sinirlerimi zıplatıyordu.

Sesimin tonunu en yüksek oktava çıkartarak, "Yasemin!" diye seslendim. Odadan bir hışımla çıkıp giden Yasemin'e.

Yüksek perdeden çıkan sesimden irkilerek durdu yönünü bana dönmeden "Ne var?" diye arsızca cevap verdi.

Tok ve otoriter çıkan bir ses tonuyla ona misilleme yaparken bakışlarım kıpırtısızdı. "Gel buraya!"

Hantal adımlar atarak salık duruşlu görüntüsünden taviz vermeden karşıma geçi ve ezberlemiş gibi tekrara düşerek sorusunu yeniledi. "Ne var?"

İçimden bu tavırlarını ergen yaşına versem de hâl ve hareketleri yenilir yutulur cinsten değildi.

Büyüklük gösterip olabildiğince makul olmaya çalıştım. "Bak Yasemin, bu yaptığını sana hiç yakıştıramadım. Önce git annemden özür dile. Bu bir. Sonra senden küçüklere kötü örnek oluyorsun, etti iki. Senden büyüklere kaba ve saygısız davranıyorsun bu da üç.

Şimdi ben daha fazla oyalanmak istemiyorum çünkü işe geç kalıyorum.
Akşam eve geldiğimde annemle pazara gidilmiş olacak. En önemlisi bu konuşma tarzın değişecek. Sen arkadaşlarının söylediğine ne bakıyorsun. Sen kendin ol. Bizim hayatımız bu kızım..."

Yasemin'in cevabı...

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin