Selâm çıraklarım!
Buraya kadar Oguz'un hayatını ucundan kıyıdan öğrendik.
Şimdi kendinize sessiz bir köşe bulun ve okumaya devam edin.
Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen:D
O gecenin sabahında zihnimde demlenmiş bir tek şey vardı, o da yola çıkmak. Arabam henüz yola çıkmaya hazır değildi ama bir gün mutlaka bitecek ve hazır olacaktı. Benim için asıl mesele gitme fikrini aileme dahası ustama nasıl söyleyeceğimdi. Cidden bu konuda hiçbir fikrim yoktu.
Tamam, kabul ediyorum belki bir fikrim yoktu ama yapmam gereken az çok belliydi. Acele etmeyip zamana yaymak belki zamanla her şey kendiliğinden hal yoluna koyardı. Üstelik ikna etmem gereken bir kişi daha vardı, Poyraz...
Sanırım bu işe ilk olarak Poyraz'dan başlamam daha akıllıca olurdu. Öyle ya, benim karşı konulmaz isteğimi ve arzumu bilen yegâne kişiydi Poyraz.
Onun beni anlayacağından emindim. Hem rüyalarımı anlattığım tek insan da oydu. Çıkmazlar içinde debelenirken yanaklarımı şişirinceye dek nefes aldım oflayarak geri verdim.
Bütün olumsuz düşünceleri bir tarafa bırakıp biraz acele ederek evdeki rutin işlerimi hallettikten sonra hemen kendimi sokağa attım. Bir an önce tamirhaneye varmak istiyordum çünkü kafamın içinde yola çıkmak için bin bir plan dolaşıyordu. Bu planları yürürlüğe koymam için bir yerden başlamam gerektiğini biliyordum.
Bu sabah erken kalkmış olmalıyımdım zira sokakta benden başka divane yok gibiydi lakin bu benim umurumda mıydı, tabii ki hayır.
Bugün benim içimdeki pınarlar bir başka çağlıyordu. İçimde çağlayan pınarlar "güldür güldür" akıp giderken ummanlara karışıyordu. Sıcacık bir düş insanı bu kadar mı alır götürürdü uzak diyarlara. Ben daha yola çıkmadan düşlerim bilinmedik diyarlara yelken açmış bana oralardan el sallıyordu.
Bu sabah esnaflardan dükkan kapısını ilk açan ben olmuştum. Ben dükkânı açtıktan sonra biraz sağı solu toparladım ve çay suyunu ocağa koydum. Bir süre sonra ustam geldi. "Oğuz evladım, hayırlı sabahlar!" derken gerçek bir evlada seslenirmiş gibi içtendi sesindeki yüklem.
"Sana da hayırlı sabahlar olsun ustam!" dedim ve her sabah olduğu gibi gidip ustamın elini öptüm.
Ustamın elini öpmem size garip gelmiş olabilir. Bence olması gereken buydu. Ustam hem benim büyüğümdü hem de eli öpülesi bir adam gibi adamdı. Üstelik benim üzerimde az emeği yoktu. Ustamın her gün elini iki defa öpsem azdı.
Babam öldükten sonra ustam üzerime kol kanat germeseydi, belki de ben şimdi başıboş sokaklarda aylak aylak dolaşıyor olacaktım. Ayrıca bana öğrettiği insanlığı da bir tarafa yazmak gerekti.
Ben elini öperken ustam elini omzuma koyarak sıvazladı. "Hayırdır oğuz, bu sabah erkenci gördüm seni?" Hem soruyor hem de bıyık altından imalı imalı yandan çarklı gülüş atıyordu. Bıyık altı diyorum çünkü ustamın pos bıyıkları vardı ve dünyanın en içten gülüşünü o pos bıyıklarının altından atardı.
"Ustam dün akşam biraz erken yattım uykumu almış olmalıyım bu, sabah da erken uyandım." Biraz yalan oldu bu açıklamam ama Allah, affetsin beni. Amin...
Nasıl açıklardım ki; ustam ben rüyamda sürekli bir kız görüyorum o rüya kızı bana hiç rahat huzur vermiyor. Bende erkenden kalkıp kendimi sokaklara atıyorum, diye.
"Oğuz bu kadar açıklama yeter," dedi sanki aklımdan geçenleri okumuş gibi.
"Ustam, çay hazır bir bardak ister misin?" diye sordum.
"Yok, kalsın... Benim biraz işim var dükkanda fazla kalmayacağım. Poyraz, gelene kadar sen idare et dükkânı," dedi ve çıkıp gitti.
Ben Poyraz'ı beklerken yanı başımda duran arabama uzun uzun baktım. Allah'tan bugün dükkânda yapılacak fazla iş yoktu. Bu da demek oluyordu ki bugün kızımla bol bol vakit geçireceğim...
O esnada Poyraz, girdi dükkâna. Benim aksime onun gözleri hâlâ mayış mayış uyku mahmuruydu. "Günaydın kanka!" dedim.
Poyraz, derince bir esnemenin ardından "Sana da günaydın!" dedi.
"Kahvaltı hazır kankam, hadi bir şeyle atıştır da uykun açılsın," dedim.
İkinci esnemenin ardından eliyle ağzını kapatarak "Haklısın, belki bir bardak çay kendime getirir beni. Neden bilmiyorum ama bu sabah bir türlü uykum açılmadı."
Kahvaltı faslı çabuk geçti. Esnaf işi kahvaltı yaptık. Zeytin, peynir, bir de kahvaltının olmazsa olmazı salatalık ve domates.
Şimdi her şeyi anlatmanın tam zamanıydı ama ben neden bu kadar heyecanlıydım? Nefes alış verişimi bir gören eden olsa kalp krizi falan geçiriyor sanırdı.
Biliyordum karşımdaki kişi en yakın dostum Poyraz'dı ama ben yine de çok heyecanlıydım işte. Belki söyleyeceklerime nasıl bir tepki vereceğini bilemediğim içindi bu heyecanım. Hiç kuşkusuz bu neden beni heyecana sürükleyen nedenlerin başında geliyordu. Yani bilinmezlik...
#gençkurgu #romantik #aşk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019