Selâm...
Çırak ailesi nasılsınız?
Sizlerle aynı yolda yürüdüğüm sürece ben çok iyiyim;))
Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen...
Kök salmış ruhum gecenin koynuna,
Bin bir ahenk içinde.
Bir ben varım bir de sen.
Sen benim büyülü ahım,
Ben senin gecene ateş böceği.
Arar bulurum seni, Anka kuşunun kanadında,
Masallar diyarı, Kaf dağının ardında olsan da..."Keratalar açın şu bilgisayarı da girin bakalım dediğiniz siteye. Bir de ben göreyim şu meşhur arabayı."
Bir anlık şokun ardından kendime bir çimdik atarak uyardım hücrelerimi. Öyle çok sevinmiştim ki.
"Sahi mi söylüyorsun ustam?" diye sorduktan sonra minik bir kedi yavrusu gibi ustama bakarken sevinçten bir "miyav miyav" demediğim kalmıştı."Sahi ya!" diyerek elini sol omzuma koydu ve avuçlarıyla iyice sıkar gibi yaptı.
"Oğuz oğlum, madem bu araba senin hayalin o zaman hayalinin seni taşıdığı yere git. Sakın korkma, çekinme... Korkakların hayal kurup vazgeçenlerin her zaman elleri bomboş kalmaya mahkûm olur. Sen hayal et ve hayaline kavuşmak için sen kendin çabala. Unutma, hiç kimse hayalini getirip senin avuçlarına bırakmaz. Al bu senin hayalin, doya doya yaşa demez," dedi derken de nemli gözlerini saklamak için başını öne eğdi.Gözlerindeki nemi görmemizi istemiyor gibiydi. Ustam, bir süre sessiz kalıp konuşmasına devam etti.
"Keşke sizlerin yaşındayken bana da yol yordam gösterenim olsaydı. Şimdi ah vah edip keşkelere sığınmaz, keşkelerle yaşamazdım.. Belki o zaman hayallerime sımsıkı sarılır gerçekleşmesi için uğraş verirdim. Kısacası içimde ukde kalan bir sürü şeyi şimdi yaşamış olurdum. Hayat dediğin kısır bir döngü evlat, dönüp duruyor işte zamanı harcayarak. Geride bıraktığı tek şey ise elde avuçta kalan gençliğin deli dolu halleri bir de masum çocukluğumuz. İnsan büyüyünce bazı şeyler için çok geç kalıyor çok." dedi.
Ustam bize yaşının verdiği tecrübeyi ve bilgeliğini aktarırken Poyraz, "Aha da buldum kanka, nasıl ama?" diye sordu.
Bir ıslık çaldım kendimden geçerek, "Vay kızım benim, şu güzelliğe bak yavru ceylan mübarek," dedim ama demez olaydım çünkü ustamı yanı başımda dikilmiş görünce utanarak yüzüm kızardı. Onun yanımızdaki varlığını heyecanıma yenik düşerek çoktan unutmuştum. "Affedersin ustam dalgınlığıma geldi." dedim.
Ustam yandan çarklı bir tebessüm oturttu dudaklarına. "Olur, evlat böyle şeyler, gençliğinize veriyorum ama konuşma üslubunuza biraz dikkat ederseniz iyi olur. Bu tabii sizin hayrınıza olan bir şey," dedi.
Araba gerçekten çok eskiydi. Bunun doğru tabiri resmen dökülüyordu. Onu toplayıp adam etmek için günler, aylar, belki de yıllar gerekliydi. İster istemez modum düşmüştü. İnternet sitesindeki arabaya baktıkça zihnimin kuytu köşelerinde bir şeyler canlanmaya başlamıştı. Sanki bir tür dejavu yaşıyor gibiydim.
Zihnimin gözlerimin önüne sergilediği görüntü bu sabaha karşı gördüğüm rüyaydı. Aynı kırmızı marka araba ve içinde ben vardım. O arabaya baktıkça içimde karşı koyamadığım müthiş bir arzu ve istek beliriyordu. O arabayı muhakkak almalıydım. Kırmızı renk araba rüyam ve rüyamda gördüğüm kız, bir şeylerin habercisi gibiydi.
Sanki o arabayı alırsam gördüğüm rüya hayata geçecekti. Garip sanırlar doluyordu hislerime.
Yalvaran gözlerle ustama bakmaya başladım. "Ahmet baba, eğer yardımcı olabilirsen alalım bu arabayı."
Çünkü bu arabayı ancak ustam yardımcı olabilirse alabilirdim. Başka türlü kaç para olursa olsun ne o arabayı ne de başka bir arabayı alacak param vardı. Aldığım haftalık ücretini ustam benim avucuma sıkıştırıyor ben de doğruca götürüp annemin avucuna bırakıyordum.Ustam, gözlerime bakıp ne demek istediğimi anlamıştı. "Oğuz evlat, sen işin o yönünü bana bırak. Benim de çorbada bir tutam tuzum olsun. Unutma sen bana babanın emanetisin," dedi. Ustam Poyraz'dan adresi aldı gri arabasına bindi benim hayalimi satın almaya gitti. Belki de hayatıma yön vermeye desek daha yerinde olur.
Evet, o araba benim hayalimdi. Tıpkı damarlarımda akan kırmızı kan gibi ona ihtiyacım vardı. Onunla özgürlüğüme bir adım atacaktım. Şu hayattaki tek isteğimdi. Bana ekmek-su gibi can vereceğini biliyordum. Öyle ki iliklerime kadar işlemişti bu hayal. Bir gün arabamı alacağım koltuğuna kurulup sırtımı yaslayacağım ve arkama bakmadan gideceğim bu şehirden.
Yurdumun her karış toprağını adım adım gezeceğim. Benim bu hayalimi bilmeyen yoktu. Çocukluğumdan bu yana seyyah olmak istediğimi ve hayalperest bir kişilik olduğumu. Hayallerimi peşinden gidecek kadar deli dolu olduğumu. Ben hayalimi o kadar çok dillendirince yakın çevremdekiler bana "gezgin" lakabı bile takmışlardı.
Ne yazık ki, bizler hayata dair planlar kurarken hayat kendi istediği sürprizini yapıyordu bizlere.
Tıpkı bana yaptığı gibi önce babamı elimden alarak. Sonra aklımın ve hayalimin kıyından bile geçmeyen gerçek sürprizler yaparak. Sizce de hayat garip değil mi? Sanki iki kapılı bir han. Hanın ihtişamlı kapısından içeriye adım attığınızda kendinizi cennetten bir köşede sanıyorsunuz. Peki ya sonra? İşte o sonralar garip hem de çok garip...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIRAK
Teen FictionBelki bir rüyanın peşinden koşmak birçoğunuza saçma gelebilir ama insan sezgilerini görmezden gelemez✓ Eğer rüyalarınız sizi aşka çağırıyorsa mesafeler buna engel değildir✓ Aşk her zaman inanmaya ve yaşamaya değerdir✓ 15 Haziran 2019