🚘B.15.🚘

381 57 358
                                    

Merhabalar:D

Nasılsınız bakalım çıraklarım;,)

Sizlerle aynı yolda yürümek keyifli. Kitabımız yavaştan konu olarak oturmaya başladı. Öneri ve yorumlar bırakırsanız sevinirim 🤗

Ayrıca Oguz'un hikâyesi tam olarak başlamadı. Henüz geçiş aşamasında sayılırız. Şimdilik O'nun ve Telli'nin yaşamı hakkında kısa bilgiler edindik:D

Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen 🤗

Ahmet baba, ağır kendinden emin adımlarla Poyraz'a yaklaştı. Sol omzundaki yağ lekeleriyle kirlenmiş havlunun temiz yerini buldu ve ellerini bir güzel temizlendi. İşi bitince "canın cehenneme" der gibi havluyu sert bir hareketle fırlatıp attı.

"Bitti mi evlat?" diye sordu Poyraz'a bir adım kala durarak.

Poyraz, kızarmış koca gözlerini ustama çevirerek "Ne bitti mi usta?" diye sordu.

Konuşmak isterken ağız boşluğundan çıkmamak için inat ediyordu kelimeler.

"Kendine çektirdiğin eziyet diyorum, bitti mi?"

Poyraz, ustamın sorusuna soruyla karşılık vererek; "Ne eziyeti usta?" diye sordu.

Ustam, nasırlı ellerini sert bir darbeyle Poyraz'ın omuzuna koydu ve onu kendine getirmek ister gibi ileri geri silkeledi.

"Evlat... Allah, insan nefesini sayılı yaratıp âdemoğluna bahşetmiş. Sen Allah'ın sana emanet olarak bahşettiği sayılı nefesi nasıl böyle hor kullanırsın?"

Poyraz, aptala yatarak ustamın sözlerinden hiçbir şey anlamamış gibi boş beleş bir soru daha yöneltti. "Ne hor kullanması ustam?"

Ustam, kaçın kurrası adam insan sarrafı olmuş hiç Poyraz'ın bir şeyden haberim yok numarasına gelir mi? Gelmez elbette...

"Bak evlat" dedi ak düşmüş saçlarını göstererek. "Biz bu saçları un değirmeninde ağartmadık bu saçları hayat denen dişleri çarklı değirmende ağarttık. Sen böyle yapınca her şey kendiliğinden hallolacak mı sanıyorsun? Ben vereyim istersen cevabını. Yok, hiçbir şey hallolmayacak, daha da dibe batacaksın."

Ustam ellerini kankamın omuzundan çekerken tesiri yüksek kelam etmeyi sürdürdü.

"Sabır evlat sabır, sabır da bir erdemdir. Görünen o ki bu işin olacağı yok ama sen sabret ki olacağı varsa geriye bir canın kalsın. Allah'ın dediği olur be evlat. Belli ki sana sabretmenin alameti düşmüş. Hadi bakalım elini yüzünü yıka biraz kendine gel, sonra da iş başına."

Bazen bir tek kelam dünyanın bütün yükünü çeker alır sırtımızdan. Ustam da arkadaşımın omuzlarına binen yükü aza indirmek adına yaşam tecrübesini konuşturmuştu.

Bir gün daha berrak aydınlığını kızıllığa boyamış, aydınlık yerini koyu karanlığa terk etmişti. Günün yorgunluğu ve Poyraz'ın can çekişen duyguları zihnimi iyice bulandırmıştı.

Öyle ki, kendimi bir labirentin tam ortasına düşmüş oradan çıkmaya çabaladıkça daha da kuytu köşelere çekiliyor gibi hissediyordum.

&&&

Nefesim kesiliyor daralıyordum. Gecenin karanlığını çalmış gür ağaçlarla dolu bir ormandayım ve ince patika bir yolda önüme çıkan ağaç dallarını öteleyerek ilerlemeye çabalıyordum.

Neden bu ormandayım ve neden bu patika yolda ilerlemek için çabalıyorum? Önüme çıkan engelleri gördükçe benliğime bu soruları sorup duruyordu içimdeki ses. Belki de bu yol benim hayatımdı ve beni bu yola çeken içgüdüsel bir kuvvet vardı.

Orman gitgide zifiri karanlığa bürünüyor kocaman ağızlı bir canavara benziyordu. Geri dönmek istiyordum ama sanki arkamda itici bir kuvvet vardı ve ben geri dönemiyordum.

Arkama dönüp bakmak istiyordum bir türlü dönüp bakamıyordum. Sağıma soluma bakıyor yolumu aydınlatacak küçücük bir ışık sızıntısı arıyordum ama yok, yoktu.

Yine bir çıkmazı yaşıyordu ruhum ve yine bir çıkmazın içinde debeleniyordum...

Artık hücrelerime korkunun soğuk yüzü peyda olmaya başlamıştı. Bu korkuyu her zerrem iliklerime kadar yaşıyordu. Korkum paniğe dönüşmüş bedenim isyanlardaydı.

Kalbim göğüs kafesime sığmaz olmuş delice çarpıyordu "küt küt küt."

Kalp atışlarımın sesini duyabiliyordum ormanda yankılanan gök gürültüsünü andırıyordu. Körpe bir ağaca yıldırım çarpıyor ortalık kızılca kıyamete tanıklık ediyordu.

...Ve bu kızıllıkta bir can yardıma muhtaç iç dünyası ile hesaplaşıyordu.
Beni bu hengamenin tam ortasından çekip çıkarmak isteyen bir ses, her şimşek çaktığında bana ulaşan bir görüntü.

Yine aynı kız yine aynı görüntü...

"Gel bul beni..."

Bu kez "Sen kimsin?" diye soruyorum rüzgârın yeline kapılmış etekleri uçuşan kıza.

"Ben senin kaderinim," diyordu arkasını dönüp giderken.

Ben sorduğuma bin pişman öylece kalakalıyorum gitgide silikleşen görüntünün ardından.

Zihnimi zapt etmiş gecenin dipsiz kuyularında boğuşan benliğim ne zaman huzurlu ve dingin yaşama dönecek, bilmiyorum...

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin