🚘B.66.🚘

253 17 91
                                    

Telli:

Aşk şarabından içmiş bir divaneydim. Aşk şarabının kekremsi tadı dimağıma yayılırken ben evin içinde mecnun gibi dolaşır olmuştum. Oğuz ile birbirimizi sevmiş ve birbirimize âşık olmuştuk. Geceleri sabahlara kadar mesajlaşıyorduk. Gençliğin havai tadını yaşıyorduk delicesine. Mutluydum. Mutluyduk.

Neden mutluluklar hep kısa sürer de tadı insanın dimağında kalır?

Bir akşamüstüydü babam tedirgin bir şekilde eve gelmiş annemle gizlice bir şeyler konuşmuşlar ve babam tekrar evden çıkıp gitmişti. Babam evden gitmişti ama bu kez de annemi bir telaş sarmıştı. "Hadi kızım, acele evin eşyalarını toplamamız gerekiyor."

Neler oluyordu? Neden eşyalarımızı toplamamız gerekiyordu? Ben bir bilinmezi yaşarken anneme sorduğum sorular da havada yanıtsız kalıyordu.

"Neden anne, söyler misin bana neden toplanıyoruz?"

"Kızım şimdi soru sormayı bir tarafa bırak ben ne diyorsam sen onu yap."

Bildiğim ve bilmediğim tek cevap buydu. "Soru sormayı bırak."

Babamın gözlerinde gördüğüm kaygı annemin iç çekişleri açıkçası beni korkutmaya bulamıştı. Üstelik acele etmemiz gerekiyormuş. Peki, ama bu acele niyeydi? Biz birilerinden falan mı kaçıyorduk? İyi de bizim kimseye bir husumetimiz yoktu ki, yani benim bildiği yoktu; yoksa var mıydı?

Eşyaları hızlıca toparladık ve babamı beklemeye başladık. Biz babamı beklerken annem anlatmaya başladı. Sanrım zamanının geldiği düşündü belki niyeti beni rahatlatmaktı.

"Kızım, biliyorsun biz babanla kaçarak evlendik." Annemi onaylamak isteyerek başımı aşağı yukarı salladım ve bezgin bir ifadeyle, "Biliyorum anne!" dedim.

"Ben babana kaçmadan önce sevmediğim biriyle nişanlıydım. Yani baban beni nişanlımdan kaçırdı."

"Nasıl yani? Sen babamla evlenmeden önce bir başkasıyla mı nişanlıydın?"

Sıkkın bir ifadeyle dudakların birbirine bastırdı akabinde hafif bir açıyla başını yana doğru yatırdı. "Evet, doğru kızım, ben bir başkasıyla nişanlıydım. Üstelik sevmediğim biriyle."

"Anne ya, insan sevmediği biriyle nişanlanır mı hiç? Seninki de iş yani," diyerek annemi kınar bir dille konuşurken benzer kaderi yaşayacağımı nereden bilebilirdim ki?

Annem bana cevap vermeden önce gözlerini hayali bir noktaya sabitledi, "Babam beni dinlemedi. Evlendiğiniz zaman birbirinize alışır seversiniz, dedi. Olmasa olmuyor işte kızım, insan ne alışabiliyor ne de sevebiliyor."

Usulca kollarım yanlarıma düştü ve orada kaldı. Her şeyin altında yatan neden çetrefili bir aşk hikayesi miydi yani? "Tamam, kaçarak evlendiniz bunu anladım ama olayın üstünden yıllar geçmiş mesele kapanmış olmalı."

Bakışlarına vuran bariz kaygı hiçbir şeyin kapanmadığı yönündeydi. "Baban beni kaçırınca eski nişanlım ahdetmiş. Bir gün onun kızı büyüyüp nişanlandığı zaman ahtım olsun ben de Sami'nin kızını kaçıracağım. Kaçırmakla da kalmayıp âleme ibret olsun diye başkalarına satacağım, demiş."

Tüylerim ürpermişti. Ne demekti başkalarına satacağım? Allah'ım aklıma mukayyet ol. Şimdi anlıyordum bizimkilerin neden benim üzerime bu kadar titrediğini. "Anne ben nişanlı değilim ki, neden bu kadar paniklediniz? Yani bu korkunuz niye?"

"Kızım sen öyle sanıyorsun. Bugün bizim memleketten babanın arkadaşı gelmiş. Senin hasımlar kızının nişanlandığını duymuşlar. Senin kızı kaçırma hazırlığı yaptıklarını duydum. Sami, dikkatli ol demiş. Baban da senin gibi düşünüp kızım nişanlı değil ki, demiş."

"Babam da benim gibi düşünüyorsa sonuç neden böyle anne?"

"Hani bize gelen şu gezgin çocuk vardı ya?"

Heyecanlanarak, "Oğuz mu?" diye sordum.

"Evet. Oğuz'un bizim eve girip çıktığını gören olmuş. Seni ona verdiğimizi yani nişan yaptığımızı sanmışlar."

İçimden ah keşke diye geçirdim. Keşke sanrıları gerçek olaydı. Şimdi buralardan çekip gitmek yerine ben de ona kaçardım.

"Anlaşılan o ki kızım, namussuzun peşimizde adamları varmış. Yoksa Oğuz'un bize girip çıktığını nereden görecekler?"

Her şey anlaşılmıştı. Biz çekip gidiyorduk. Çok geçmeden babam eşyaları yükleyeceğimiz arabayı getirmişti. Eşyalarımızı kocaman bir kamyonete yükledik ve bilmediğimiz bir şehre doğru yola çıktık. Tabii gideceğimiz şehri sadece ben bilmiyordum. Yoksa annem ve babam biliyordu.

O telaşla Oğuz'u da arayamamıştım. Nasıl olsa bir fırsatını bulur ararım diye düşünüyordum ki, babam telefonuma el koydu ve kapattı. Yalnız benim değil kendi telefonunu da kapattı.

Başka bir şehirde kaçak göçek yaşamaya başladık. Araya yıllar ve mesafeler girmişti araya ve ben uzun bir zaman telefon kullanmadığım için onu arayamamıştım. Ben arayamadığım için doğal olarak Oğuz da beni arayamamıştı. Bizim aşkımız da başlamadan bitmişti...

Bu arada annemin akrabalarından biri sürekli bana görücü gönderiyordu. Bizim olayın iç yüzünü bildikleri için "siz işin o tarafını merak etmeyin" diyerek her defasında bize güvence veriyorlardı ama annem bunu göze alamıyordu.

Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları tazı kaç tavşan tut oyununda olduğu gibi bir koşuşturma içinde geçip giderken aradan tam üç yıl geçmişti. Babamın hasmının yani annemin eski nişanlısının öldüğünü öğrendik. Bir insanın ölümüne sevinilir mi, biz sevinmiştik işte. Hasmımızın ölümünü fırsata çeviren annemin akrabası yani şimdiki eşim ile nişanlandım. Nişandan önce tanıştık ve birbirimizi beğendik. Sonuç olarak şimdi güzeller güzeli bir kızımız var.

Eşimi seviyorum...

Bana göre sevmek ve aşk farklı şeylerdi. Birinde tutku vardı diğerinde hoşlantı. Tam da her şeyin düzene girdiği ve aşkımı kalbime gömdüğüm bir sırada parkta Oğuz'u gördüm.

Beni görünce bir tür şoka girmiş gibiydi. Eşimin yanında durumu kurtarmaya çalışsam da benim de Oğuz'dan geri kalır yanım yoktu...

Yanıp tutuştu kalbim. Kalbimdeki küllenen ateş yeniden harlanmıştı. Yerde miyim gökte miyim bilemiyordum. Neden bunca yıl sonra karşıma çıkmıştı? Yıllarca onun hasretiyle yandıktan sonra. Oysa kızımın doğumundan sonra kendimi ancak toparlayabilmiştim.

Kızım huysuzluk yapınca parktan ayrılmak zorunda kalmıştık. Onun o mahzun hali yeniden çıra gibi yakmıştı bütün benliğimi ama yine veda edemeden ayrılmıştık...

Oğuz'u tekrar gördükten sonra günlerce hatta aylarca kalbimdeki ateşi söndüremedim. Evliydim ve bir kızım vardı. Eşim ise iyi bir insandı. Sürekli Oğuz'u düşünerek yaşamam onlara haksızlık olmaz mıydı? Bu haksızlığı onlara yapamazdım.

Geçmişin üzerine kalın bir sünger çektim. Birkaç yıl sonra ikinci kızım oldu. Ara sıra içime yalnızlık düştüğü zaman hep Oğuz, gelir aklıma. Kendimi onunla yaşadığım kısa ömürlü aşkla avuturum. Bir daha onunla karşılaşır mıyız, bilmiyorum.

Onu bana getiren rüyaları idi...

Elveda Oğuz, rüyalarda buluşmak dileğiyle...

Ne zaman gökte bir yıldız parlasa bil ki, o benim yıldızım...

Evet, yaşanmışlıklarla örülü kitabımız bitti.

Sizlerden ricam kitap hakkında genel bir görüş bırakmanız.

Sizlerin görüş ve yorumları yazma şevkimi artırdığı gibi beni motive ediyor.

Sizleri seviyorum ve diğer kitaplarıma davet etmek istiyorum...

Hoşça kalın her zaman sevgiyle kalın.

Not: kısmet olursa özel bölüm yazıp hâlâ yaşamakta olan Oğuz'un son durumunu sizlere aktaracağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin