🚘B.56.🚘

222 21 83
                                    

Selâm, rüya perilerim nasılsınız?

Güzel bir bölümle yine biz geldik. Öpüyorum çoook

Sürekli ikilem yaşıyordu yitik benliğim. Günlerim tek düze geçip gidiyordu ve ben hâlâ bir karar verememiştim. Sadece düşünüyor ve düşünüyordum.

Annem her gün oda kapımın önüne iki öğün yemek tepsisi bırakıyordu. Bazen açlıktan ölmemek için bir şeyler yiyordum bazen de tepsideki yemeklere hiç dokunmuyordum. Odamdan dışarıya özel ihtiyaçlarım dışında hiç çıkmıyordum, çıktığımda zamanlarda ise etrafta kimsenin olmamasına dikkat ediyordum.

Sizin anlayacağınız dışarısı ile irtibatım yoktu. Ben odamdan dışarıya çıkmadıkça daha da kendi kabuğuma çekilir olmuştum. Yozlaşmış ruhum yanında canlı mahlukat istemiyordu. Ev ahalisi beni kendi halime bırakmış hiçbir şekilde rahatsız etmez olmuşlardı. Onlar benden ben onlardan iyice uzaklaşmıştık.

Şimdiden gerçek yalnızlığı yaşamaya başlamıştım. Bu yaşam modeli benim ilerideki hayatımın bire bir provası gibiydi. Biliyordum ben doğarken yalnızlığa mahkûm edilmiştim.

Yalnızlığa mahkûmdum çünkü bu aralar rüyalarım bile beni terk etmişti. Anladığım kadarıyla gördüğüm rüyalar bana gelecekten haberler getirmişti ve ben bunu yeni yeni idrak ediyordum.

Yine yapayalnız bir gecede yine balkonda sabahlamıştım. En azından açık hava beni dinç tutuyordu. En azından esen yel tenimi okşuyordu. En azından gece sessizce beni dinliyor ve bana sorular sormuyordu. En azından geceler sırlarımı bünyesinde saklıyor ve simsiyah bir yorgan gibi üzerini örtüyordu.

Bir gece daha sona ermiş, tan yeri ağarmaya başlamıştı. Uykusuzluğun verdiği sarhoşlukla önce lavaboya geçmiş sonra yüzükoyun kendimi yatağa atmıştım.

Bir el saçlarımı okşuyordu narince. "Oğlum, can özüm. Biliyorum sen beni suçluyorsun ama inan benim bir kabahatim yok bu işte. Sen günlerdir yemeden içmeden nasıl kendi kendini kahrediyorsan, ben de senin doğduğun günler aynısını yaşadım. İnan bana o günleri atlatmak benim için de kolay değildi. Yıllardır sorular sorup durdum kendi kendime ama hiçbir yararı olmadı. Kaderim buymuş dedim kabullendim. Takdiri ilahi böyleymiş dedim kabullendim. Sen daha iki günlük bebektin. Doktor, "Hanım Efendi çocuğunuzun cinsiyetinde bir sorun var," dediği zaman beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Sonra beklemelisiniz dediydi doktor. Ergenlik çağını tamamlaması lazım dediydi.

Biz bekleyip dururken baban bizi bırakıp gidiverdi. Benim de elim kolum bağlandı. Sen büyüdün ve ben sana sormaya utandım. Baban olsa senin için çareler arardı ama yok işte. En son Ahmet Ustan abine anlatmış sen geziye giderken. Ustana da baban ölmeden önce anlatmış. Baban seni ustana emanet etmiş. Ustan öyle dediydi..."

Ben galiba uyku sarhoşu kapıyı açık bırakmıştım annem de kapıyı açık görünce yatağımın kıyısına oturup kendi kendine dertleniyordu; tabii benim uyuduğumu düşünerek. Annem yirmi yıllık hayatımı birkaç cümle ile özetlemişti. Başucumdan ayrılmadan önce derin bir iç çekti ve alnıma sıcacık bir öpücük kondurdu.

Odamdan çıkmak üzereyken bakışları etrafta gezindi. Günlerdir temizlik görmemiş ve dağınıktı. Yeri gelmiş öfkeme sahip olamamış elime geçen her şeyi duvara fırlatmıştım. Yeri gelmiş kırılıp dağılan eşyaları ayağımla duvar dibine doğru ittirmiştim.

Cefakar kadın, beni uyandırmamak için sessizce odamı toplamaya başlamıştı. Bir taraftan yerlere dağılan kırık dökük eşyaları toparlıyor diğer taraftan da kendi kendine içleniyordu. "Kadersiz oğlum benim, ruhunda ne kıyametler koptu da her şeyi kırıp döktün."

ÇIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin