Güneşli bir günün öğle sonrasıydı. Erik'le ben yatağın baş tarafına yaslanmışken söylemesi biraz utanç verse de..öpüşüyorduk.
Birkaç gündür bazı iş görüşmeleri için hep bir yerlere gidiyordu ve fazla görüşme fırsatımız olmamıştı.
Boynumda olan eli biraz aşağıya kaydı ve fermuarları açık olan kapüşonlumun kol kısmını yavaşça sıyırıyordu ki ben çaktırmamaya çalışarak kıyafeti yukarı çektim. Elbette bunu farketmesi uzun sürmedi. Şu an sadece yaşadığımız zevke odaklanmış olsa da oldukça dikkatli bir kişiliğe sahipti.
Narin dudaklarını benimkilerden ayırdı ve biraz geri çekilerek bana baktı. Aramızda bir karıştan daha az bir mesafe vardı. Gerçi, kucağında olmamı saymıyorum tabi.
"Sevgilim, her şey yolunda mı?"
Bir kez yutkundum ama cevap veremedim. Göz teması kurmuyordum çünkü bu beni sadece daha fazla gererdi.
"Melanie..eğer sana dokunmamı istemiyorsan bunu yapmam biliyorsun."
İki elimi de ensesine sararak bir nefes aldım.
"Hayır, bu benim için hiç sorun değil..hoşuma da gidiyor..."
Tek eliyle yanağımı okşadı.
"O halde asıl problem ne bebeğim? Söyle bana, çekinme."
Kaybettiğimi ve daha fazla saklayamayacağımı anlamıştım. Kapüşonu acele etmeden çıkardım ve yatağın üzerine koydum. O sırada kollarımdaki bütün çizik ve yaralar ortaya çıktı.
Erik'in kaşları çatıldı, ne diyeceğini bilemez bir halde bir eliyle kolumu tuttu ve dikkatlice bakmaya koyuldu.
Vereceği tepkiden biraz korkmuyor değildim doğrusu. Kızacaktı, bu kesindi.
"Bunları..ne zaman yaptın?"
Sesi soğuk geliyordu. Ciddi durumlarda ya da o veya ben üzgün olduğumda genellikle böyle olurdu.
Ağlama hissimi bastırdım. Çünkü yoğun duygular hissettiğimde -bu duygular ister olumlu ister olumsuz olsun- yapacağım şey; ağlamaktı.
Şu anda hissettiğim duygular ise pişmanlık ve suçluluktu. Erik'in üzüleceğini bile bile bunu kendime yapmıştım. O sırada aklımda olan ve önemsediğim tek kişi oydu. Gerçi kendi sağlığımı veya duygularımı pek taktığım söylenemezdi.
"Sen gittikten iki gün sonra, akşam ve..sadece kollarımda yok…"
Kemikli elini kolumdan çekti ve ellerimi tuttu. Bir süre onlara baktı ve beni hafifçe kendine çekerek sarıldı. Sanki hüzünlü gibiydi bu sarılış. Sebebini anlayamamıştım. Benim için mi üzülüyordu?
"Özür dilerim." dedi sessizce.
Bunları ben yapmıştım. Onun hiç suçu yoktu. Özür dilemesi için sebebi de yoktu.
"Neden özür diliyorsun?" Sesim titrek çıkıyordu.
"Yanında olamadım."
"Erik, o kadar da önemli değil."
"Hayır önemli. Sana bir söz verdim ve bunu tutmalıyım."
Gözlerimde bir miktar yaş birikmişti.
Bedenime sarılı olan kollarını gevşetti ve kollarıma baktı.
"Acıyor mu?"
Başımı iki yana sallayarak acımadığını belirttim. Kibarca bileğimi tuttu ve hem kolumu biraz kaldırdı hem de başını biraz eğdi ve yaraları tek tek öpmeye başladı. Yapabildiğim tek şey ona hayranlıkla bakmaktı. Bu sırada göz yaşlarım daha fazla dayanamamıştı.
Kolumda öpülmedik yer bırakmadığında kendini bozmadan tişörtümü sıyırarak karnımı açtı. Muhtemelen diğer yaraların burada olduğunu düşünüyordu ve yanılmamıştı da. Bu bölgeyi elleriyle okşadı.
Elimin tersiyle gözlerimi sildim. Hala ıslak olan yüzüme baktı ve bir iç çekti.
"Sen..iyi misin?"
Bu soru günlük sorulan ve cevabı genellikle iyi olan umursanmadan sorulmuş sorulardan değildi. Gerçekten nasıl olduğumu bilmek istiyordu.
Vücudum hafiften titremeye başlamıştı. Bu gelen krizin habercisi olabilirdi. Ama belki Erik burada olduğu için etkisinde kalmadan bunu atlatabilirdim.
Ağzımdan bir hıçkırık kaçırırken az önce yaptığım hareketi tekrarlayıp başımı iki yana salladım.
"Hayır..hayır hiç iyi değilim. S-sana sadece sarılmak..ve güvende olmak istiyorum."
Birkaç hıçkırık daha kaçmaya devam ederken bana sıkı sıkı sarıldı. Buna anında karşılık verip kokusunu içime çektim.
"Kollarım her zaman seni sarmak için yanında olacak."
Başımı omzuna yatırdı ve sakince saçlarımı okşamaya başladı.
"Kollarındayken..hiçbir şeyin bana zarar veremeyeceğini hissedebiliyorum…"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.