Fourty

609 53 47
                                        

"Bekle biraz, hazır olmak üzere."

Yeni serçe arkadaşım yemek için sabırsızlıkla cikliyordu.

İnternetten araştırdığıma göre yedikleri şeylerin çeşidi çok fazla. Meyve, böcek, kuruyemiş ve daha bir sürü şey.

Şuan da onun için elmayı minik parçalara ayırıyordum. Ne kadar küçük olması gerektiğinden emin değildim. Bu yüzden olabildiğince küçültmeye çalışıyordum.

Minik tabağın içine parçalanmış elmaları koydum ve kuşun önüne ittim.

Sanırım ne yapması gerektiğini anlamamıştı. Elime bir parça elma aldım ve kokusunu alması için gagasının önünde tuttum. Çok geçmeden bunun yiyecek olduğunu anladı ve hızlı bir hareketle mideye indirdi. İştahında bir sorun olmadığını görmek beni sevindirmişti.

Daha sonrasında ona benim yedirmem gerekmedi. Tanrım, kim bilir ne kadar süre aç kalmıştı?

Onu yemeğiyle baş başa bırakıp elime bir kitap ve kalem aldım. Bu sıralar derslerden geri kalmıştım.

Yaklaşık beş dakika dikkatim dağılmadan kitaba bakabilmiştim. Ama serçem elmalarını bitirmiş, suyunu içip etrafta zıplayarak dolanıyordu. Bunun böyle olmayacağını anlayıp kitabı bıraktım.

"Sen bu kadar şirin olurken nasıl dersime odaklanabilirim ki?"

Elimi masanın üzerine koyduğumda zıplayıp üzerine çıktı. Bir parmağımla kafasındaki tüyleri sevdim.

Bu sırada yeni çalmaya başlayan telefonumu açıp hoparlöre aldım.

"Hey Melanie, eğitime geliyor musun?"

"Em şey, evet tabi. Ama serçemi yalnız bırakamam."

"Onu Benjamin'e verebilirsin. Bilirsin sen meşgulken. Kuşları çok sever. Evinde birkaç papağan ve muhabbet kuşları var."

"Oh tamam o zaman. Ben birazdan hazır olurum. Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Kuşa eğilip sordum. Bir cevap aradığımdan değil tabi.

"Seni başkasına emanet edersem bana sinirlenir misin? Ama merak etme kötü biri değil. Sana asla zarar vermez."

Kuş sabit bir şekilde bana bakarak dinliyordu.

Onu kenara koyup üzerime bir hırka geçirdim ve çantamın içine spor kıyafetlerimi koydum. Hava bugünlerde epey soğuktu. Kuşun üşütmesi olasıydı. O sırada aklıma bir fikir geldi. Dolabımdan kışlık, yünlü beremi çıkardım ve serçenin içine girmesini sağladım. Berenin köşesine sinmiş bana bakıyordu.

"Orası rahat mı?" Kıkırdadım.

Dikkatle bereyi elime aldım ve dışarı çıktım.

~~

"Elbette bu minik arkadaşa bakarım. Sormana gerek bile yoktu."

"Teşekkürler Ben. Güvenebileceğim birisinde olması içimi rahatlattı."

"Hiç sorun değil. Ha bu arada, Avengers'a gittiğinizi duydum. Beğendiniz mi?"

"Evet çok güzeldi. Sen de izlemelisin."

"Çoktan izledim. Böyle filmlere bayılıyorum. Hatta bundan önce çıkanları da izledim."

Çıkanlar mı?

"Bir saniye, bundan önce kaç filmi izlemem gerekiyordu?"

"Dört. Captain America: First Avenger, Iron Man 1 ve 2 ve Thor."

"Ah ben sadece Iron Man filmlerini izlemiştim. Sağol Ben."

"Hiç sorun değil. Minik hakkında endişelenme. Emin ellerde."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin