Şuan yüzünde sinir bozucu bir sırıtış olduğundan o kadar emindim ki. Gözlerimi devirdim.
"7 gibi hazır olur musun?"
"5 dakikaya bile hazır olurum."
"Pekala istersen birazdan seni almak için yanına gelirim."
"Neden olmasın? Görüşürüz kar baykuşu."
Bir süre ses gelmedi.
"Demek sonunda hayvanı buldun. Hm kar baykuşu. Hoşuma gitti."
"Beyaz ve büyüleyiciler. Senin gibi."
Etkilenmiş gibi bir ses çıkardı.
"Bu iltifatların kaynağı nereden geliyor?"
"Sadece içimden... Her neyse ben hazırlanayım."
"Görüşürüz doktor."
Telefonları kapattık ve ben hızlıca üzerimdeki pijamalardan kurtuldum. Üzerime krem rengi bir uzun kollu ve siyah pantolonumu geçirdim. Saçlarımı ise at kuyruğu bağladım. Bu sırada kapı tıklandı.
"Oda servisi!"
Güldüm.
"Buyrun."
Gülümseyerek içeri girdi. Üzerinde küçük bir NASA amblemi olan siyah bir tişört ve kot pantolon vardı.
Aynada biraz daha kendimi kontrol ettim ve telefonumu cebime koyup ona baktım.
"Hazırım, hadi gidelim."
Birlikte dışarı çıktık ve sokakta yürümeye başladık.
"Ne iş yapıyorsun?"
"Gidince görürsün."
"Havalı bir şey mi?"
"Bence öyle."
Yürüdük yürüdük ve sonunda bir çıkmaza vardık. Etrafta herhangi bir iş yeri tabelası yoktu.
Ben öylece etrafa bakarken onun sesini duydum.
"Hey yeşil, bu tarafa."
Bir kapının önünde duruyordu. Elindeki kartı kapının yanındaki cihaza okuttu ve içeri girdik.
Etraf loş ışıklarla aydınlatılmıştı.
"Lütfen dövüş kulübüne geldiğimizi söyle."
"İyi bir tahmin."
"Erik, sen inanılmazsın."
"Biliyorum."
Bir koridordan geçip geniş bir alana vardık.
Erik önünde ki adamla selamlaştı.
"Hey Jim."
"Oh hey Erik. Nasıl gidiyor?"
"Bildiğin gibi. Yeniler var mı?"
"Birkaç kişi sadece, onlarla da diğerleri ilgileniyor."
Adam kafasını biraz kaldırarak bana baktı.
"Kız arkadaşını mı getirdin?"
"Kız olan bir arkadaşım. Ona burayı göstermek istedim."
"Pekala, istediğinizi yapın. Bugün senlik bir iş yok."
Jim gittiğinde Erik bana döndü.
"Yani..dövüş eğitmeni gibi bir şey misin?" dedim.
"Tam olarak öyleyim."
Kelimeleri yutarak bir şeyler mırıldandım.
"O vücudu nasıl yaptığın şimdi belli oldu."
"Efendim?"
"Yok bir şey. Hadi etrafa bakalım. Belki bana birkaç teknik de gösterirsin."
Bir süre orada takıldık. Erik bana şuan kum torbası üzerinde nasıl etkili yumruk atılır gösteriyordu.
"Ayağını bu yöne çeviriyorsun ve bam, adamın işi bitti."
"Denemek istiyorum."
Yanına gidip kum torbasının önünde durdum. Bana gösterdiği duruşu taklit etmeye çalışarak yumruk attım. Ama onunki gibi olmadı.
"Yanlış yerden güç alıyorsun. Bak şöyle," diyerek tekrar yumruk attı.
"Tamam anladım."
Bu sefer tamamen ona uyduğumu düşünerek torbaya vurdum.
"İşte bu iyiydi doktor. Öğreniyorsun."
Sesinde bir ego yükselişi vardı sanki.
"Hey, bana patronluk taslama." diyip aynı hareketi onun karnının üzerinde denedim.
"Ah elinin bu kadar ağır olduğunu farketmemiştim." O karnını tutarak bunları söylerken ben gülüyordum. Daha sonra o da güldü.
"Erik sana bir şey söylemeliyim."
Bana kulak kesildi.
"Beni eğitebilir misin? Parasını ödeyebilirim. Sadece..herhangi bir durumda kendimi korumam gerekebilir."
"Elbette sana ders veririm. Sormana gerek bile yok. Ayrıca maalesef cüzdanım senin paranı kabul etmiyor. Şansına küs."
Boynuna atılıp kollarımı dolayarak sarıldım. O da belime sarıldı.
"İyi ki arkadaşız Magneto."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.