Sixty

576 52 26
                                        

"Serçenin yanında olman gerekmiyor mu?"

O berbat haberi alalı iki gün geçmişti ve ben bir dakika bile olsun Erik'in yanından ayrılmıyordum. Ayrılamazdım ki. Birlikte sayılı vaktimiz kalmışken o vakti gereksiz şeylerle çöpe atamazdım.

Birkaç saat içinde hastahaneden çıkacaktık. Burada tutulması anlamsızdı. Hastalığına mani olunamazdı.

"O öldü."

Beni kolları arasına almıştı, mırıldandı.

"Üzüldüm."

"Evet ben de."

Bir süreliğine ortam tekrar sükunete kavuştu.

"Melanie..."

Bir şey demek istercesine zikretmişti adımı. Başımı kaldırdım ve mavilerine yöneldim.

"Biliyorum yanımdan ayrılmak istemiyorsun. Bunu ben de istemiyorum ama..okula gitmelisin."

Başımı iki yana salladım.

"Konuları kaçırıyorsun. Geleceğine ufak da olsa bir olumsuzluk yansıtmak istemiyorum."

Başımı tekrar göğüsüne yasladım.

"Sen burada, bu haldeyken olmaz."

Sonlara doğru sesimdeki titreşime engel olamadım. Bunu farketmişti. Bir şey diyemedi.

Onun yüzümü görmeyeceğini aklımda bulundurarak sessizce ağlamaya başladım.

Tutamıyordum kendimi.

Bu sırada elini yanağıma koymak isteyeceğini düşünmemiştim.

Teni tenime değdiğinde geri çekmedi. Elini orada tuttu, yaşları sildi ve okşadı. Sonrasında dudaklarından beni bin parçaya ayırma potansiyeline sahip birkaç kelime döküldü.

"Yalvarırım..ağlama."

Bedenine sarılmış kolumu sıkılaştırdım.

Gözlerim kapalı, ağzımı araladım.

"Kalbim acıyor..."

Tekrar başımı kaldırdım ve ben de elimi yanağına koydum.

"Gözümün önünde solup gidiyorsun ve ben hiçbir şey yapamıyorum!.. O yüzden bana sadece izin ver. Olabildiğim kadar yanında olmama izin ver."

"Pekala, sen de bana bir söz ver."

Yüreğim hareketlendi. Yanaklarını okşarken sözlerine kulak kesildim. Cümlenin yarısında sesi zayıfladığında yapamayacağımı anlamıştım.

"Ben gittikten sonra..fazla ağlama, olur mu?"

Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Yüzümüzü birbirimize yaklaştırıp dudaklarımızı birleştirdik. Göz yaşlarıyla tuzlanmış dudaklarımızı...

İkimiz de ağlıyorduk şimdi. Dayanamıyorduk. Ayrılacağımız düşüncesi bizi kahrediyor, eziyor, çiğniyor, parçalara ayırıyordu.

Öptük.

Bu öpücük sonmuş gibi.

Bir daha olamayacakmış gibi.

Her şey bitmiş gibi...

Her şey bitmiş gibi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin