Fourty Six

579 51 74
                                    

"Selam, Erik." Ağacın dibinde oturan arkadaşıma doğru ilerledim ve ben de oturdum. Beni farketmiş görünmüyordu. Elimi salladım.

"Hey kar baykuşu. Bir sorun mu var?"

Sonunda orada olduğumun farkına varıp başını iki yana salladı.

"Ah hey doktor. Bir sorun yok, kafam dalgın sadece..biraz."

Ağaca yaslandım.

"Daha önce hiç dün akşamki gibi içmiş miydin?"

"Evet ama bir iki defa oldu. Pek sık içmiyorum. Hem..kötü etkileri var."

"Evet haklısın. Az olması daha iyi."

Biraz daha öyle oturduktan sonra sanki uzun bir süredir içinde tutuyormuş gibi stresle konuşmaya başladı.

"Melanie, Benjamin'le konuştum."

"Oh, ne dedi peki?"

Ensesini kaşıdı bir süre.

"Biz.."

Neden söylemeye bu kadar çekiniyordu?

"Biz ne Erik, devam et."

"Bunu sana şimdi söylemeli miyim emin değilim. Sadece unutulmuş bir an olarak-"

"Söyle Erik."

"Öpüşmüşüz."

Gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı. Bu çok tuhaf bir durumdu. Evet kendimizde değildik..ama biraz da öyleydik. Şu an kendimi çok gergin hissediyorum. Ne demeliyim? Bir şey demeli miyim? Bundan sonra ne yapacağız? Birbirimize aşık mıyız? ve bunun gibi sorular zihnimde ağrı yaratıyordu.

"Ama ilk hamleyi ben yapmışım yani-"

"Karşılık verdim. Hatırlıyorum."

Sessizleşti. Söylemek istediği kelimelerden emin olmak istiyordu.

"Dinle, bu hiç yaşanmamış gibi davranabiliriz."

"Bunu yapabileceğimi sanmıyorum."

"Evet ben de."

İkimizde sıkıntılı birer nefes verdik.

"Erik."

Dikkatle bana baktı. Benim kadar gergin hissettiği yüzünden okunuyordu.

"Beni seviyor musun?"

Duraksadı.

"Um..ben, tabi ki seni seviyorum."

"Hayır, öyle sevmekten bahsetmiyorum..Bana..aşık mısın?"

Başını eğip bıkkınlıkla alnını ovuşturdu. Çok geçmeden bana baktı ve içinde tuttuklarını resmen boşaltmaya başladı. Sesi titriyordu.

"Evet!.. Sana aşığım Melanie. Çok uzun bir süredir. Belli etmemeye çalıştım. Ama dün akşam olanlardan sonra..Eğer ortaya çıkmasaydı ölene kadar saklamaktı planım. Çünkü senin bir dosta ihtiyacın vardı. Güvenebileceğin birine. Sana istediğini vermek, senin mutlu olmanı istedim. Sana bunu itiraf ederek seni sıkıntıya sokmak istemedim. Ama olmadı..."

Çenesi kasılmış hafifçe dolmuş gözleri akşam güneşinde parlıyordu.

Başta biraz beklesem de yüzümdeki garip ifadeyi silerek dudaklarıma ufak bir tebessüm yerleştirip bacağının üzerinde duran elini kavradım. Gözlerimin sulandığını hissedebiliyordum. Kurumuş dudaklarımı yaladım ve derin bir nefes aldım.

"Erik, belki..deneyebiliriz."

Tuttuğum eline baktı. "Ne demek istiyorsun?"

Bu stresten kurtulmama hiç yardımcı olmuyordu sözleri.

"Yani bir şans verebiliriz..bize."

Boğazımda bir yumru oluşmuştu. Doğru şeyi yapıyordum, değil mi? Beni seviyordu ve sanırım..ben de onu.

Önce başka bir yöne baktı, kaşları çatıktı. Kendini suçluyordu belki.

Ardından bana döndü. Elini elimden kurtarıp belime sarılarak beni kendine çekti. Ona sarılmayı çok seviyordum ve bir ilişkinin içindeyken bunu yapmak iyi olurdu...

Çenesini omzuma yerleştirip rahatlamış gibi bir nefes verdi.

"Teşekkür ederim Melanie."

Kulağım ve yanağım arasında kalan bölgeyi öptü.

"Söz veriyorum, seni n'olursa olsun bırakmayacağım."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin