Fifty Nine

564 52 59
                                    

Titreyen telefonu hissetmemle gözlerimi açtım. Yatağa yattıktan sonra uzun bir süre ağlamış sonrasında da uyumuştum. Uyku sersemi bir halde telefonu açtım ve hoparlöre aldım.

"Melanie neredesin?"

Bu Benjamin'in sesiydi ve biraz endişeli geliyordu.

"Odamdayım Ben. N'oldu?"

"Erik bayıldı. Neden olduğunu bilmiyorum, ambulansdayız."

Birkaç saniyeliğine nefesim daraldı, cevap veremedim.

"H-Hangi hastaneye gidiyorsunuz?"

Ondan hastanenin adını öğrendim ve hırkamı kaptığım gibi kendimi dışarı attım.

Yakında bir taksi durağı vardı. Hızla adımlarımı oraya yönelttim. Şansıma boş bir tane vardı. Ona atladım ve şoföre olabildiğince hızlı olmasını söyledim.

Kalp atışlarım düzensizdi. Ağlamamak için kendimi zorluyor ve iyi şeyler olması için dua ediyordum. Lütfen, lütfen ona bir şey olmasın.

Hastaneye geldiğimiz an şoföre yeterli miktarda para verdim ve üstünü almadan kendimi arabadan attım. Elimden geldiğince hızlı koşuyordum. Nefesim kesiliyordu.

Kayıt görevlisine Erik'i sordum ve odasını öğrendim.

Birkaç kat üstteydi. Hızımı azaltmadan merdivenlerden çıktım ve yavaşça odaya girdim.

Yatıyordu. Gözleri kapalı, tepkisiz. Yüzü..o kadar solgundu ki.

Benjamin yatağın başındaki sandalyede oturmuş öylece duruyordu. Beni gördüğünde ayağa kalktı. İşte o sırada parlak gözyaşlarını gördüm. Birkaç adımda yanıma geldi ve sarıldı.

Onu o halde gördükten sonra içimdeki korku daha da büyümüştü. Dolayısıyla ben de ağlamaya başlamıştım.

"Benjamin..neler oluyor? O iyi mi?"

Sorunun saçmalığını o sırada farketmiştim. O iyi olsaydı şu an bana sarılan adam sessiz sessiz ağlar mıydı?

"Korkutma beni. Lütfen söyle. Ona bir şey olmadığını söyle."

Bir şey demedi. Diyemedi belki de. Birkaç dakika öylece kaldık. Beni kendinden ayırarak iki elini omuzlarıma koydu.

"O iyi değil..Hiç iyi değil."

Öylece kaldım. Duyduklarıma inanamadım, inanmak istemedim.

Yerin ayaklarımın altından kaydığını hissedebiliyordum. Benjamin bunu farketti ve belimden destek olarak düşmemi engelledi sonrasında beni yavaşça sandalyeye oturttu.

Yanı başımda uyuyordu güzel sevgilim. Elini tuttum. Islanmış yüzümün onun elini ıslatmasına rağmen öptüm onu. Bir daha asla öpemeyecekmiş gibi.

Alnımı eline yasladım ve hıçkıra hıçkıra ağlayışımı sürdürdüm. Haykırmak istiyordum. Bağırmak, yıkmak, parçalamak. Ama yapabildiğim tek şey ağlamaktı.

Hissettiğim minik kıpırtıyla başımı kaldırdım.

Gözlerini birazcık olsun aralamıştı. Yutkundu. Bir kere hafifçe öksürdü. Başını yana çevirdi ve beni gördü. Elinde olan ellerimi baş parmağı ile okşadı.

Bu sırada Ben iki elini yüzüne bastırdı sildi ve "Ben sizi yalnız bırakayım." diyerek odadan çıktı.

İki eliyle ellerimden birini tuttu ve dudaklarına götürüp öptü. Sonrasında dudaklarından güçsüz bir kelime döküldü.

"Üzgünüm."

Yatağın kenarına oturdum. Artık o da ağlıyordu.

"Neden?.." diyebilmek için bir süre göz yaşlarımı kontrol altına almam gerekmişti.

"Seni bırakmayacağımı söylemiştim. Yapamadım. Sözümü tutamadım."

Başımı iki yana salladım.

"Lütfen böyle konuşma. Beni bırakmayacaksın."

Ağlayışım şiddetlendi. Ellerimle gözüm açık olacak şekilde yüzümü kapattım. Onu kaybedecek olma ihtimali beni deli ediyordu. Ellerimi ıslanmış yanaklarına yerleştirdim.

"Sorun ne?"

Sorumu duymamış gibi konuşmaya devam etti.

"Ortaokuldayken de bunu yaşamıştım ve atlatmıştım..Ama bu sefer öyle olacak gibi değil. Sana söylemedim. Çünkü aptal gibi tekrar atlatabileceğimi düşünüyordum. Endişelenmeni istemedim. Seni bırakacağımı düşünmeni istemedim."

Solgun bir maviye kavuşmuş olan gözlerine acı, hüzün ve endişe ile harmanlanmış gözlerimle baktım.

"Ben..kanserim Melanie."

Gözlerim kapalı, başımı iki yana sallıyor, ağlamaya devam ediyordum.

"Ö-Özür dilerim."

Yutkundum, sesimi ayarlamaya çalıştım.

"Deme böyle..Tekrar atlatabilirsin. Elimden geldiğince yardım ederim. İyileşirsin, bundan kurtulabiliriz Erik."

Gözlerini kapattı başını biraz eğdi ve bir nefes verdi.

"İyileşemem..."

Gözyaşlarını gereksiz bir biçimde saklamak istercesine başını yana çevirdi.

Burnumu çekip yüzümü sildim. Sonrasında bacaklarımın bir kısmı yatağın dışında olacak şekilde Erik'in koluna yatıp ona sokuldum. Kolunu bana sardı.

Hiçbir şey demedik. Küçük odada eyleme dair sadece iç çekişler, nefes almalar ve yanaklardan süzülen yaşlar vardı.

 Küçük odada eyleme dair sadece iç çekişler, nefes almalar ve yanaklardan süzülen yaşlar vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin