One Hundred Seven

464 43 56
                                    

"Minik Ruby nasıl?"

"O gayet iyi. Ama annesinin çok uykusu var."

Gülümseyip bebeği kucağıma aldım.

"Arada bir bana bırakabilirsin istersen."

"Olabilir. Bende kendime vakit ayırırım. Annelik bazen zor olabiliyor."

Biraz çekinerek sordum.

"Alan hâlâ aynısını yapıyor mu?"

İç çekti ve bir koluyla gözlerini kapadı. Koltuğa uzanmıştı.

"Sürekli meşgul olması çok sinirimi bozuyor. Bazı günler çok geç geliyor. Birlikte doğru düzgün bir akşam yemeği bile yiyemiyoruz."

"Onunla konuşmalısın Ash."

"Nasıl yapacağımı bilmiyorum. Ona daha az çalış diyemem ki. Bizim için çalışıyor."

"Yine de sizinle de vakit geçirmeli."

Mırıldandı ve başını diğer yöne çevirdi. Sonrasında doğruldu ve iki eliyle yanaklarıma bastırdı.

"Her neyse, bizi boşver de sende bir haller var gibi."

"Ne demek istiyorsun?" Dudağımın şeklini balık dudağı haline getirdiğinden sesim farklı çıkmıştı.

"Bilmiyorum. İyisin, değil mi Melanie?"

"Merak etme oldukça iyiyim. Endişelenecek bir şey yok."

"Güzel..Sence kek pişmiş midir?"

Yapacak bir şeyler bulmaya çalışırken limonlu kekin güzel bir fikir olduğunu düşünmüştük. Çayla da çok güzel giderdi.

Ruby'yi yavaşça koltuğa yatırdım ve keki kontrol etmek için mutfağa gittim. Güzelce pişmiş etrafa hoş kokusunu yaymıştı. Ben onu fırından çıkarırken Ashley'nin sesini duydum.

"Mel, gala ile ilgili haberlere hiç baktın mı?"

"Hayır, neden?"

Keki tezgaha bıraktım ve içeriye geri döndüm.

"Herkes çıldırmış durumda. Özellikle de hayranlar. Senin kim olduğunu kimse bulamıyor."

Onun kahkahalarına dayanamayıp ben de gülmeye başladım.

"Tonlarca teori buldum. Ama bazıları hoşuna gitmeyebilir."

"Tahmin edebiliyorum."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin