Yağmurlu havanın altında elimde şemsiyemle hızlı hızlı nefes alarak yürüyordum. Mesajlarımı çok geçmeden görmüş ve sonraki gün öğle sularında buluşacağımız yerin konumunu bana göndermişti.
Ben onca zaman sonra ona mesaj attığımda İngiltere'de olması büyük tesadüftü. Belki bir film çekmek için buradaydı ya da yine tiyatro için gelmişti.
Kendimi o kadar gergin hissediyordum ki. Yıllar sonra ilk defa görecektim onu. Belki tekrar koklayacaktım. Duyacaktım hasret kaldığım sesini. Yine de yumuşamamlıyım ona karşı. Tavrımı koymalı, ağlamamalı ve her ne kadar olsam da zayıf görünmemeliyim.
Uzun bir yürüyüşün ardından konumda da olduğu gibi bir kafeye vardım. Ama normal kafelere göre daha farklı görünüyordu. Kapıyı yavaşça ittim ve içeri girdim. O sırada buranın aslında bir film seti olduğunu anladım. Etrafta kameralar ve direktör için siyah bir sandalye vardı. Beni gören ve yüksek ihtimalle film için çalışan biri hızlı adımlarla yanıma geldi.
"Afedersiniz hanımefendi. Çekim yapıyoruz. Çıkmanız gerek."
Boğazımı temizleyip karşılık verdim.
"Sebastian Stan'i görmeye gelmiştim."
Duraksadı.
"Siz kimsiniz?"
"Eski bir tanıdığıyım. Geleceğimden haberi var."
"Siz burada bekleyin. Ben ona sorup geleyim."
O tam arkasını dönmüştü ki bilgisayar başında oturan bir adam onu yanına çağırdı. Bir iç çekip bana döndü.
"Karavanı arkada, sağdan üçüncü."
Ona teşekkür ettim ve sanki ayaklarım her yere değdiğinde oraya çivileniyormuş gibi yavaş adımlarla arka kapıya ilerledim. Karnımdaki ağrı giderek büyüyordu.
Karavanın önüne geldim, derin bir nefes aldım ve titrek ellerimle kapıyı açtım. Dikkatle içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. Sebastian olduğunu tahmin ettiğim kişi çevresi aydınlatılmış bir aynada kendine bakıyordu. Ben kapıyı kapattıktan birkaç saniye sonra başını olduğum tarafa çevirdi. Kalbimin göğsümü parçalamaya çalıştığını hissedebiliyordum.
Doğruldu yavaşça bana doğru ilerlemeye başladı. Yaklaştı ve yaklaştı. O kadar yakınıma gelmişti ki istemsizce -içimde bir parça bana yaklaşmamasını da isterken- geriledim. Aynı boya gelmemiz için eğildi. Yüzü ifadesizdi. Sonrasında gözleri şaşkınlıkla açıldı ve çok geçmeden yavaşça gülümsedi.
"Çok değişmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Need You | sebastian stan
Random"Ya ben burada olmazsam?" dedim çatallaşmış sesimle. "Bunu düşünmek bile istemiyorum. Sen gidersen n'aparım ben Melanie?"