"Sadece o değil. Bulantılardan, uykusuzluktan, sinir krizlerinden, nefes alamamaktan!" Elimin tersiyle yanağımı silerken devam ettim. "Kendimi..öldürmeyi bile denedim. Ama..beceremedim." Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yavaşça yere çöktüm. Ayakta kalacak gücü bulamıyordum kendimde. O da benimle beraber çöktü.
"Sen..kendini öldürmeye mi çalıştın?"
Kaşları çatılmıştı, bana kızgın gibiydi.
"Sadece bir kere. Koluma birkaç çizik atmıştım. Her neyse ölmedim zaten."
"Böyle konuşma."
Beni omuzlarımdan tutarak kendine çekti.
"Sakın bir daha bunu yapma."
Ben onun buna bu kadar sinirleneceğini düşünmemiştim. Birinin benim için bu kadar endişeleneceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Ya da bu intihar olayını biraz hafife alıyordum.
Bir eliyle ıslanmış yüzümü nazikçe sildi.
"Sakın bir daha kendine zarar verme."
"Beni neden bu kadar..umursuyorsun ki?"
Ben yüzümü göğsüne yaslarken bana sarıldı.
"Ben..bilmiyorum. Sadece günahsız bir çocuksun ve başına bu derece kötü bir şeyin gelmiş olması adil değil."
"Benim gibi onlarcası var. Neden bana yardım ediyorsun? Benim bir değerim yok. Ben hiçbir şeyim!"
"Eğer onlara ulaşmış olsaydım onlara da yardım ederdim ve sen hiçbir şey filan değilsin. Seni böyle düşündüren şey ne? Sen de diğer çocuklar gibi büyüyüp bir meslek sahibi olmak, gezmek, eğlenmek istemiyor musun?"
"Anlamıyorsun... Ben artık kendimi çocuk gibi bile hissedemiyorum."
Kokusu ciğerlerimi doldururken nefeslerimi düzene soktum, son bir defa hıçkırıp dudaklarımı kulağına yaklaştırdım.
"Uyuyalım."
Beni kucağına alarak ayağa kalktı.
"Sen nasıl istersen prenses."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.