Eve girip de Sebastian beresini ve paltosunu çıkarıp askılığa astığında birkaç adımda dibine gelip elimi şaşkınlıkla başında dolaştırdım.
"Saçların.."
Saçlarını kestirmişti. Bu nedense beni üzmüştü. Sanırım uzun halini daha çok seviyordum.
"Ama neden kestirdin ki? Ne güzel okşayıp oynayacaktım onlarla."
"Hâlâ yapabilirsin. O kadar da kısa değiller."
Biraz bekledim.
"Bunları öremem ama."
"Niyetin buydu demek." Dudağını yanağıma bastırırken konuşmaya devam etti. "Saçlarım uzayana kadar ben seninkileri örsem?"
Gülümsedim.
"Olur. Koş sıcak bir duş al sen, üşümüşsündür."
Beni onaylayıp valizinden bir havlu aldı ve banyoya girdi.
Vakit geç değildi. Ama bugün erken kalkmıştım ve işte de yorulmuştum. O çıkana kadar koltukta biraz uzansam iyi olurdu. Esnedim ve gözlerimi kapadım.
"Mel.."
Sesiyle bilincim açıldı. Elinin tersini yanağımda gezdirirken sordu.
"Daha kaç sefer koltukta uyuya kalacaksın bir tanem?"
Biraz doğruldum ve kollarımı boynuna sardım.
"Beni uyandıran sen olduğun sürece."
Sırtımdan ve bacaklarımdan destekleyerek beni kucağına aldı. Taşıyarak odama götürdü ve yatağa yatırdı. O sırada kıyafetlerimi fark etmiş olacak ki elimi tutup çekiştirdi.
"Geceliklerini giy uykucu."
Gözlerimi araladım ve onu süzdüm. Az önce kucağında olmama rağmen fark etmemiştim ama belden üzeri açıktı. Doğrulup t-shirtümü çıkardım ve bir kenara attım.
"Giydim."
Sırıtarak yanıma yattı. Üşüyeceğimi düşünmüş olmalı ki yorganı boynuma kadar çekti. Ona doğru kayıp başımı göğsüne yasladım.
"Ne kadar kalacaksın?"
"İki gün."
Hoşuma gitmediğini belli eden bir mırıltı çıkardım. Saçlarımı okşarken devam etti.
"Mel..her zaman birlikte, aynı evde kalma düşüncesi sana nasıl geliyor?"
Biraz da kızararak elimi gerdanında dolaştırdım.
"Mükemmel."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.