Çok geçmeden tekrar gözlerimi araladım. Sebastian başımda oturmuş elimi tutarak yavaşça parmaklarıma dokunuyordu.
"Seni, gözlerini görene kadar tanıyamadım. Yine aynıydılar. Yine hüzünlü ve kırgın."
Elimi ellerinden çektim ve başımı diğer yöne çevirdim.
"Ben seni terketmek istemedim. Ama hem öğretmenin hem de ben sana kötü geldiğimi farkettik."
"Bu da ne demek oluyor?"
Tekrar ona döndüm.
"Her zaman çok derin bir çocuk oldun Mel. Sözlerin sanki bir yetişkinin ağzından çıkıyor gibiydi. Az oyun oynuyor, fazla düşünüyordun ve seni her ziyarete geldiğimde bir öncekinden daha kötü bir durumda buluyordum seni. Göz altların gittikçe morarıyor, bedenin güçsüzleşiyordu. Öğretmenin benim gelmemi fazla kafana taktığını ve bunu bitirmemizin daha iyi olduğunu söyledi. Sana zarar verdiğimi düşündüm."
"Veriyordun." dedim sessizce.
Sözleri gözlerimin tekrar dolmasına sebep oluyordu.
"Yine de en azından bir şey söyleyebilirdin. Sana bir şey olduğunu ve bu yüzden gelmediğini düşünmeye başlamıştım. Senelerce kendimi ölü gibi hissettim..Sonra beni hayata döndürmeyi başaran biriyle tanıştım ama onu da kaybettim."
Yavaşça ayağa kalktı ve askıdan paltomu getirdi. Ben bu sırada yataktan kalkmış ve kırışmış üzerimi düzeltiyordum. Paltomu sırtıma sararak giyinmeme yardımcı oldu. Kenardaki şemsiyemi aldım ve kapıyı açtım.
Tam çıkacağım sırada elimi tuttu.
"Melanie bekle."
Arkamı döndüm ama fazla yaklaşmadım. Aramızda mesafe bıraktım.
"Seni tekrar görebilecek miyim?"
"Bilmiyorum. Benim..düşünmem gerek. Uzunca bir süre."
Ben geri döneceksem de elimi bırakmayarak gitmeme izin vermedi. Sonrasında beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
"Geldiğin için teşekkür ederim."
Karşılık vermedim. Beni bırakana kadar bekledim ve ardımı döndüm.
Karavandan biraz uzaklaştığımda seslenişi anlık duraksamama sebep oldu.
"Güllerini saklıyorum!"
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.