Sixty Three

537 47 15
                                    

"Bu eğlenceliydi."

"Evet, epey hoştu."

Banyodan çıkmış, giyinmiş ve ters bir şekilde yatağa uzanmıştık. İçimden sürekli bunu tekrar yapamama ihtimalinin olmasının ne kadar berbat olduğunu söylemek geliyordu ama onun keyfini bozmak istemiyordum. Yüzündeki gülümsemeyle o kadar mutlu görünüyordu ki. Yaklaşıp yanağını öptüm.

"Hadi bir şeyler yemeye gidelim." derken Erik'in yüzünün pembeleştiğini farkettim.

"Erik? Sen kızardın mı?"

Kabul etmek istemezcesine başını yana çevirdi. Biraz doğruldum ve desteği dirseğime verdim.

"Aman tanrım, daha önce hiç kızardığını görmemiştim."

Elleriyle yüzünü kapattı.

"Elimde değil, güzel gözlerin..dudakların ve ses tonunla ne kadar şirin ve çekici olduğunun farkında mısın?"

Bu sefer yüzüne sıcak basan bendim.

Bir zafer kazanmışcasına güldü.

"Sen de kızardın."

Hafifçe göğüsüne vurdum.

"Hey! Yaklaşık yirmi dakika önce beni yeterince kızartmamış gibi davranma."

Sanki yeni farketmiş gibi dudak büktü.

"Haklısın, baya kızarmıştın."

Bu bendeki kızarıklığın azalmasına hiç yardımcı olmuyordu.

"Zevk alıyorsun, değil mi?"

"Oldukça."

Ellerimi tutup beni kendine çekti ve dudağıma bir öpücük bıraktı.

"Ben bir tuvalete gireyim sonra da karnımızı doyururuz."

Mırıldanarak onayladım. O gittikten sonra telefonumla oyalanmaya başladım. Mesaj kutuma uzun zamandır bildirimler geliyordu ve ben bunların hepsini siliyordum. Fakat şimdi merak etmiştim. Yatağın kenarına oturup ondan gelen mesajları okumaya başladım. Farklı zamanlarda atılmış bir sürü mesaj vardı.

Melanie

Neden bu kadar inatlaşıyorsun?

Tek istediğim bir görüşme. Sadece bir tane.

Sorunları halletmek için

Bundan birkaç gün sonra

Ne var biliyor musun? İstersen cevap verme. Ama mesaj atmaya devam edeceğim.

Nasıl olduğunu görmek istiyorum meleğim. Gülüşünü tekrar görmek istiyorum.

ve yaklaşık bir hafta sonrasında

Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Nerede olduğunu bilmiyorum. Ayrıca sanırım arkadaşını uyarmışsın çünkü bana hiçbir şey söylemiyor.

Tek istediğim iyi olduğunu bilmek Mel

Mesajlar bittiğinde göz yaşlarım düşmek için diretiyorlardı. Ona geri yazmalı mıydım? Sanırım kaybedecek bir şeyim yoktu.

Bana meleğim deme çünkü o meleğin kanatları uzun zaman önce koparıldı

Merakını giderecekse eğer iyi değilim ve bunun hakkında başka bir şey söylemek istemiyorum.

Seni engelleyebilirim. Ama garip bir şekilde istemiyorum. Yine de seninle konuşmak beni daha kötü bir ruh haline sokuyor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Aklımı o kadar fazla karıştırıyorsun ki

Devam edecektim. Ama bu sırada Erik tuvaletten çıkmıştı ve ona bu durumdan bahsetmediğim için telefonu kenara bıraktım. Tabi göz yaşlarımı aynı şekilde kenara bırakamıyordum. Ellerimle yüzümü ondan sakladım. Yanıma geldi ve ellerimi tutup dolu gözlerimi ortaya çıkardı. Sonrasında biraz eğilerek benimle aynı boya geldi ve sıkı sıkı sarıldı. Ağzımdan bir hıçkırık kaçıverdi.

Beni kucakladı ve yatağa oturdu. Bir an kendimi çok..küçük hissettim. Belki de güvende hissetmem için zihnimin uyguladığı bir yöntemdi bu. Kolların beni güzelce sarıp koruyabilmesi için olabildiğince küçülmek.

Konuşmak için sakinleşmemi, nabzımın yavaşlamasını bekledi.

Geri çekildi ve kazağının bilek kısımlarıyla yüzümü kuruladı.

"Şimdi anlat bana. Bana uzun süredir söylemediğin sorun ne?"

"Sorunun uzun süredir olduğunu nereden biliyorsun?"

"Belki farketmiyor olabilirsin ama ilk tanıştığımız günden beri seni epey dikkatli inceliyorum yeşil. Hadi anlat bana. Elimden geldiğince yardım edeceğimi biliyorsun."

Bir nefes aldım.

"Sorun Sebastian."

Başını anladım anlamında salladı.

"Sanırım bunu tahmin etmeliydim."

"Ashley yüzünden artık telefon numaram onda ve bana uzun bir süredir mesaj atıyor. Onunla pek konuşmak istemiyorum ve biliyorsun ona karşı büyük bir öfke var içimde..Mesajlarına her karşılık verdiğimde kendimi köşeye sıkışmış hissediyorum. Ona karşı aldığım tavır çok çabuk bozuluyor. Ördüğüm duvarları tek tek yıkmasına izin veriyorum. Bana kendimi güçsüz hissettiriyor. Birkaç tatlı sözle hemen çökecekmişim gibi. Ben-"

Sesim çatallaşmaya, göz yaşlarım tekrar akmaya başladığında Erik beni durdurdu ve bir eliyle yanağımı okşadı.

"Sen güçsüz değilsin. Hem de hiç güçsüz değilsin Melanie. Tanıdığım en güçlü kadınsın ve o seni üzdüğü için çok pişman olmak zorunda..Hayat herkesin başına kötü şeyler getirebiliyor ve bunlardan çok fazla yaşamana rağmen hala dimdik ayaktasın. Seninle gurur duyuyorum."

Duraksadı. Baş parmağı alt dudağımda dolaştı. Yutkundu ve bir cümle daha söyledi.

"Ben gittikten sonra da..duruşunu koruyacağını biliyorum."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
I Need You | sebastian stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin