Bir süre daha orada oturup Chanyeol' ün benim için hazırladığı kahveyi içtim. Arada sırada Baekhyun' un üzerime diktiği kötü bakışlarını saymazsak huzurlu bir sabah geçiriyordum.
Kafe kalabalıklaşmaya başladığında gitmek için ayaklansam da Chanyeol önüme bir sandviç bıraktığında şaşkınca ona baktım. "Kahvaltı yapmamış olabileceğin yeni aklıma geldi. Kusura bakma."
"Karnım aç olsa yiyecek bir şeyler isterdim."
"Hayır istemezdin." Gülümseyerek işine döndüğünde içime yayılan sıcaklığı kenara itekledim. Benim için çok fazla güzel şey yapıyordu.
Sandviçi tırtıklamaya başladığımda gerçekten acıktığımı fark edip sessizce önümdekini yedim. Bar taburesinde oturmak sıkıcı gelmeye başladığında ise etrafa göz gezdirip arka bahçeye geçtim. Etraf kalabalık olduğundan Chanyeol ve Baekhyun benim varlığımı bile unutmuştu çoktan.
Bizim çatıdakine benzer bir salıncak gördüğümde gülümsemeden edemedim. Hızlı adımlarla oraya yöneldim. Kendimi salıncağa bırakırken yorgunluğum kendini iyice belli ediyordu. Sahi ne zamandır düzgün bir uyku çekemiyordum?
İnleyerek ellerimi saç diplerime geçirdim. Rahat bir nefes vermeye ihtiyacım vardı.
Ben iç dünyamda savaşırken sağ tarafımdan birinin bana seslendiğini duydum. Gözlerimi araladığımda tıfıl bir kızın bir şeyler söylediğini fark ettim. "Ş-şey bir şey ister misiniz?"
Saçma bir hareketle etrafıma bakıp bana seslendiğinden emin olduktan sonra gülümsemeye çalıştım. "A-ah! Tabi. Kahve alabilir miyim? Sütlü olsun lütfen." Heyecanla beni onaylayıp içeri koştu. Onu izlemekten kendimi alamadım. Sanırım işe yeni başlamıştı çünkü panik halinde görünüyordu.
Bir an için izlediğim görüntüyü zihnim başka biriyle eşleştirdi. Ne olduğunu anlamasam da şu anın aksine etrafa öfke hakimdi. Sıklıkla yaptığım gibi gözlerimi ovuşturdum gerçekliğe dönmek için. Bu kesitlerin gerçek mi yoksa beynimin bir uydurması mı olduğuna karar veremiyordum hala.
Nereden geldiğini bilmediğim bir içgüdüyle şakaklarıma basınç uyguladım. Damarlarımın atışını parmak uçlarımda hissetmek garip gelmişti. Lavaboya gitmek için ayaklanacaktım ki az önceki kız elinde kahveyle bana doğru yaklaştı. Ona gülümseyip kupayı masaya yerleştirmesini izledim. Kısa bir teşekkürün ardından ayağa kalktım.
Tam o sırada kız çaprazımdaki masayla ilgileniyordu ki sesler yükseldi. Merakla o tarafa baktım. Ne olduğunu anlamaktan çok uzak olsam bile kızın titreyen ellerini görmek beni çok rahatsız etmişti. Az önceki öfke göz kapaklarımın ardında değil damarlarımda dolaşıyordu sanki.
Zihnimin yarattığı o kadın kenara geçmiş sırıtarak ne yapacağımı seyrediyordu.
Karışmak istemedim başta. Nasıl olsa içeriden biri ya da müşterilerden bazıları yardım ederdi değil mi?
Kenardan geçip gidecektim. Gerçekten.
Ama kızın önünde ayağa kalkmış ve onu azarlayan adamın yüzü hızlı adımlarımı yarıda kesti. Bu piç birkaç hafta önce beni yumruklayan piçti. İntikam içgüdüsüyle onlara yaklaştım. Kesinlikle başka bir şey değildi.
"Bir sorun mu var tatlım?"
Kaşımı kaldırıp gülümseyerek kıza yanaştığımda şaşkınca bana baktı. Korkmuş görünüyordu. "Y-yok..." O kadar kısık sesle konuşmuştu ki onu duyabilmek adına biraz eğilmek zorunda kalmıştım.
"Bana çok öyle gelmedi. Bir sıkıntın mı var?" Karşımdakine öfkeli gözlerle baktığımda ukalaca sırıttı.
"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum ufaklık. İkile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...