"Beni rahat bırak artık... Lütfen..."
Uzun kemikli parmaklar... Kulağıma fısıldayan o iğrenç tiz ses...
Her şey aynıydı. Yine bir kâbusun ortasında kadına beni bırakması için yalvarıyordum. Tek fark konuşuyordum bu sefer. Sesim bana yabancı olsa da çabalıyordum işte...
Tabi ki seni rahat bırakacağım küçüğüm. Sen hissettikten hemen sonra...
Bunu yapamadığımı, yapamayacağımı suratına bağırmak istesem de çenemi kilitleyip, kapalı olan gözlerimi daha da sıktım. Boynumdan köprücük kemiğime inen metal ki bunun bıçak olduğunu düşünüyordum, nefesimi kesti.
Ne zaman gözlerini açıp benimle yüzleşeceğini merak ediyorum tatlım. O güzel gözlerini bana göster. Söz nefesini kesmeyeceğim.
Beni her seferinde ne engelliyorsa yine aynı sebepten genelde korkusuz takılan ruhum ortadan kaybolmuş, titrek göz kapaklarım açılmak yerine daha sıkı kapanıyordu. Bıçağın dokunuşu kaybolur kaybolmaz parmaklar yeniden boynumdaki yerini aldı. Nefesim kesilmeye başladığında kalp atışlarım tüm vücudumdaydı.
Da-daha fazla dayanamıyorum. Lüt-lütfen...
Gözlerimi açtığımda önceliğim nefes almak oldu, deli gibi. Ciğerlerim oksijenin varlığında yanarken bana şaşkınca bakan gözleri fark ettim. Yabancılık hissiyle bedenim kendini anında korumaya aldı.
Kanepeden fırladığım gibi saldırı pozisyonuna geçtim. Vücudum terden sırılsıklam olmuş, saçlarım yüzüme yapışmıştı. Üstelik çok da yorgundum.
Yabancılardan uzun olan temkinli adımlarla bana yaklaştığında ona uyaran bakışlar attım. "Tamam tamam. Sakin ol. Sana yardım ediyoruz sadece." Cümleleri uğultular şeklinde kulaklarıma doldu. Biraz daha rahat hissedebilmek adına etrafa göz gezdirdim. Bir süre daha onları süzüp tehlikede olmadığıma kanaat getirdim. Vücudum da böylece rahatlayabildi.
Az önce konuşan uzun, kanepeye oturmam için bana işaret verdiğinde onu dinleyip köşeye tünedim. "İyi misin?"
Başımla onaylamakla yetindim. Arkasında, bizi izleyen çocuk yanıma yaklaştığında rahatsız hissetmiştim. Bir anda yüzüme uzandığındaysa beklemediğim bir tepki vererek kolundan tuttuğum gibi kanepeye yasladım bedenini. İrileşen gözleriyle bana bakarken yaptığım şeyi idrak edebilmiş, onun gibi ben de şaşırmıştım.
"Vovovov! Sakin ol ve onu rahat bırak!"
"Sadece ateşine bakacaktım!" Altımda huysuzca söylenen çocuktan uzaklaşıp titreyen vücuduma sardım kollarımı.
Öfkeyle kasılan yüz bana doğru bir adım atıp "Teşekkür etmek konusunda baya iyisin! Sana demiştim Chanyeol. Bu işe burnumuzu sokmamalıydık!" diye bağırdı. Garip bir şey beni içerden rahatsız etmeye başladığında özür dilemem gerektiğini biliyordum. Ama konuşmamakta kararlıydım.
"Saçmalama Baekhyun! Kız ölebilirdi!"
"Onu kurtarmak bizim işimiz değil! Polisi ya da ambulansı arayabilirdik!"
Orda değilmişim gibi hakkımda konuşmalarına aldırmadan etrafa göz gezdirmeye başladım. Kısa tartışmaları benim hareketlenmemle kesildi. Ne yapmaya çalıştığıma bakıyorlardı. Adını henüz öğrendiğim çocuk beni yeniden kolumdan kavramaya çalışınca elini vücudumdan uzaklaştırdım.
![](https://img.wattpad.com/cover/211065203-288-k89260.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...