-Chapter 39-

202 27 63
                                    

"Ödeşmiş olduk."

"N-ne?"

"Sen de beni sarhoşken öpmüştün. Ödeştik."

"Y-yah! Ne ödeşmesinden bahsediyorsun sen?!" Tiz çıkan sesim onda yamuk bir gülümsemeye neden oldu. Ben hala yumuşak dokunuşun etkisini atlatmaya çalışırken o yavaşça gözlerini aralayıp kirpiklerinin arasından bana baktı. 

"Biliyor musun? Haklısın. Ödeşmiş sayılmayız." Ne demek istediğini sormak için dudaklarımı aralasam bile benden önce davranıp yattığı yerden bana uzandı ve ensemden tutup beni kendine çekti. Gözlerim kocaman açılırken öncekine göre bir hayli uzun tuttuğu teması  tüm bedenimi ateşe verdi sanki. 

Bu donukluğum onu eğlendirmiş olacak ki dudaklarının yavaşça yukarı kıvrıldığını hissettim. Ensemdeki elini yanağıma çıkarıp dudaklarını benimkilerden ayırdı. O yavaşça gözlerini açarken ben sıkıca kapattım. "Aman tanrım..."

Nefesinin hala dudaklarıma çarptığını hissedebiliyordum. Çıldırmak üzere olduğumu anlamış gibi başını geriye atıp kahkaha attı. Yavaşça gözlerimi araladığımda bu keyifli hali beni de gülümsetti. "Şimdi ödeşmiş sayılırız."

"B-bunu bir daha yapma." Destek aldığı dirseğini kullanarak bana yaklaştı ve gözlerini kıstı. "Neden? Sen de aynısını yapmıştın. Gerçi karşılık vermeni beklemiştim. Ben sana vermiştim çünkü." 

Orada öylece yaşananları düşünürken verdiğim her tepkide daha da keyiflendiğini anlayabiliyordum. Benim bu halimi önemsemeden oturduğum yere biraz daha yaklaştı ve artık onda alışkanlık olmaya başladığını düşündüğüm bir hareketle parmaklarını tişörtümün ucuna sardı. Başını koyduğu yastığa biraz daha yerleşirken ben hala kucağımda yumruk halini almış elini izliyordum. "B-bırak."

Elimi elinin üzerine koyduğumda tutuşunu sıkılaştırdı ve gözlerini de biraz daha kapattı. "Sessiz ol. Uyuyacağım."

"Baekhyun bırak."

"I-ıh. Bırakmayacağım." Yüzündeki huzurlu ifade kaybolurken yavaşça kaşlarını çattı. Ben ise gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sana bırak dedim." Burnundan sertçe soluk verip gözlerini açtı. "Neden?"

"Sırtımı başlığa yaslayacağım." Gözlerimle o tarafı işaret ettiğimde yüzündeki sert ifade hemen kayboldu. "He! Öyle desene." Söylenerek geri çekildiğinde sırtımı sert zemine dayayıp onun yeniden uzanmasını bekledim. Yastığını hemen bacağımın yanına koyup yeniden yerleşti. Kafasını yastığa koysa bile yanağını dizime yaslamıştı. Bu yüzden ufak bir tepecik halini alan yanağında istemsizce parmağımı dolaştırdım. 

Gözlerini açmadan konuştu: "Yanaklarım konusunda ciddi fantaziler kurduğunu düşünüyorum." Teması kesmek yerine güldüm. "Hayal bile edemezsin." Bir şey söylemeden gülümsedi. Bundan cesaret alıp yanağındaki elimi saçlarına çıkardım. Yumuşak tutamlar ellerim arasında kayarken her telin tenimdeki temasını hissedebiliyordum sanki. Yavaşça ellerimde kayıyor hemen ardından avucumun içini kaşımak istememe sebep oluyordu. 

Huylanmama rağmen hareket etmeye devam ettim. Baekhyun garip mırıltılar çıkararak gevşediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. Yüzüne doğru biraz daha yaklaştım. "Çok sevimlisin." 

***

Gözlerimi yavaşça araladığımda bir süre uyanabilmek için kendime zaman verdim. Yanımda duyduğum soluk sesleri dikkatimi çektiğinde bakışlarımı yavaşça aşağı indirdim. Başını ne ara dizime koyduğunu hatırlamıyordum ama bu durum hoşuma gitmişti. 

Uyumadan hemen önceki anlar da aklıma gelince yanaklarımın yandığını hissettim. Kalp atışlarım git gide daha çok artarken onu uyandırmamaya çalışarak kenara çekilmeye çalıştım. Nereden çıktığını anlamadığım elini belime sardığında nefesimi tuttum. 

Bu çocuk benden ne istiyor ya!? Son nefesimi vereceğim burada!

Yeniden hareket etmeye çalıştığımda huysuzca garip sesler çıkarttı ve hemen ardından kendini geri çekip yastığına sarıldı. Sonunda derin bir nefes alabildiğimde kendimi biraz daha sakinleştirebilmek adına elimi kalbimin üstüne koyup pat patladım. 

Yavaşça doğrulup kalkacaktım ki Baekhyun'un sesi yüzünden dengemi kaybedip yere, popomun üstüne yapıştım. "Ben uyanana kadar beklemen gerekmiyor mu?"

Canım acıdığı için sorusuna boğazımdan yükselen inlemeyle karşılık vermiş oldum. Tek elini yatağa dayayıp doğruldu ve diğeriyle gözünü ovaladı. Sesi fazlasıyla derin çıkıyordu. "İyi misin?" Yukarıya, yüzüne bakıp başımla onu onayladım. "Saat kaç?"

"Bilmiyorum." 

Kenara bıraktığı telefonu alıp saate baktı ve kendini yeniden yatağa bıraktı. Kafasını benim olduğum yere doğru çevirip yanını işaret etti. "Biraz daha uyuyabiliriz."

"N-ne?"

"Gel hadi. O odaya bir daha girmek istemediğini söylemiştin."

"Beni mi dinledin sen?" O gün kendi kendime söylediğim şeyleri düşünürken kaşlarım çatıldı.

"Yo! Ben dinlemedim. Sen yüksek sesle konuştun. Gel hadi Saat henüz erken." Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığında benim de çatılmış kaşlarım normale döndü. Oturduğum yerden kalkıp üstümü düzelttim. "Bu sıralar sürekli uyuyorum zaten. Sen uyumaya devam et."

Bir süre daha yüzüme bakıp iç çekti ve yataktan kalktı. "İyi o zaman. Ben bir duş alayım. Sonra da kahvaltı hazırlarız." 

"Olur." Odadan çıkmak için ona arkamı döndüğümde yeniden bana seslendi: "Amara."

"Efendim?" Dolaptan aldığı tişörtü bana uzattığında anlamadığımı belirtir şekilde ona baktım. "Kıyafetin kalmadığını söylemiştin."

"A-ah! Sorun değil. Dün Chanyeol ile birlikte hallettik o sorunu."

Bir şey demeden ısrarcı bir şekilde tekrar uzattığında tereddütle elinden aldım. Bununla birlikte gülümsediğinde kendi odama doğru neredeyse koştum. 

Dünden beri hızlı atan kalbim imkanı varmış gibi daha da hızlandı. 

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin