Jongin günlerdir önünde dikildiği odanın nihayet içine girerken kendinden emin hissetmiyordu. Avucunda tuttuğu anahtarı güç almak ister gibi daha çok sıktı ve yüzüne yerleştirdiği tebessümle içeri daldı.
Onu karşılayan yataktaki beden gözlerini kilitlediği yerden çekmeden adım seslerine kulak kesildi. Sadece işittiği sesten dahi gelenin Jongin olduğunu anladığında yalnızca göz bebeklerini hareket ettirerek yanına yaklaşan bedene baktı. Diğeri, Amara'nın her soluğunda inip kalkan göğsü olmasa yatağa yatırılmış cansız bir beden belki de bir oyuncak bebek olduğunu düşünebilirdi. O kadar hareketsizdi kız.
İyice yanına yaklaştığında Amara hala herhangi bir harekette bulunmamıştı. Jongin yatağa çökerken elindeki minik anahtarı gösterdi ama aldığı tek tepki yavaş bir göz kırpma oldu. Seslice yutkunup çoktan kesiklerle dolmuş bileği nazikçe tuttu. Anahtarı yuvasına yerleştirirken de iğnenin girdiği her noktada derince kızın derisine işlenmiş morlukları süzdü. İçine yayılan sızıyı ikinci bir yutkunmayla def etmeye çalışsa da olmamış, boğazına yerleşen yumru daha çok zorlaştırmıştı işini.
Aynı işlemi diğer bileği için de yaptığında Amara nihayet ilk tepkisini vermiş, parmaklarını bileğine sarmıştı. "Beni özlemedin mi?"
Jongin'in sesi sanki odada yankılanmış gibi bir etki yaratsa da Amara ona cevap verme tenezzülünde bulunmadan yavaşça yataktan kalktı. Jongin ise tek taraflı diyaloğunu devam ettirdi. "Bu hayır demek mi oluyor?"
Tahmin ettiği gibi yanıtsız kalmış, kapıya yaklaşan kıza yetişmek için de hızlı birkaç adım atmıştı. "Amara?"
Sonunda Amara gözlerini Jongin'inkilerle birleştirdi. Dikkatinin belki de üçte birini üzerine çekebildiğine bile sevineceğini düşünmeyen Jongin kolunu tutmak adına ileri uzandı. Amara öncesine göre daha zayıf bileğini kalın parmakların sarmasına izin verdi. Hemen ardından beyninde yankılanan ses dudağının bir tarafının hafifçe yükselmesine, dakikalar sonra ilk mimiği olan kokutucu bir tebessümün yüzüne yayılmasına sebep oldu. Sonra aynı sesi tekrar etti:
"Geç kaldın Nini."
Jongin sanki yüzüne kuvvetli bir yumruk yemiş gibi geriye bir adım attı. İrileşmiş gözleriyle kızın odadan çıkışını izlemek dışında da bir şey yapamamıştı. Aldığı kararlardan pişman olmak üzereydi.
Amara odadan çıkar çıkmaz kendine temkinle yaklaşan bedenlerin yanından tepkisizce sıyrılarak kendisi hatırlamasa bile bedeninin hatırladığı o sonu yokmuş gibi görünen koridorlarda yürüdü. Beyaz duvarlarla tamamen alakasız olan ahşap kapının önüne geldiğindeyse durdu.
İçeride ne var?.. Bilmiyordu.
Burası neresi?.. Onu da bilmiyordu.
Senin cezan küçüğüm.
Yine silik bir gülüş belirdi Amara'nın yüzünde. Günlerdir tenine yabancı gelen bu hareket uzun bir süre koruyamadı ama varlığını. Titreyerek son buldu.
Uzun zamandır zihninde tekrar eden aynı cümle yine yankılandı birkaç kez. Bununla birlikte bedenini kendi kontrol etmiyormuş gibi eli havalandı ve korkakça kapı koluna kondu. Açmak için hamle yapacaktı ki arkasından ona uzanan el neyse ki onu durdurdu.
Omzuna dokunan parmakları buna pişman etmek istedi. Bu isteğinin zihninde canlanmasıyla da parmakları geriye bükmesi bir oldu. Adamdan yükselen çığlık kafasının içindeki kadını susturunca da istemsizce biraz daha zorladı uzuvları. Teninin altında adamın çatırdayan kemiklerini hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...